4 Mimar 1 arabada, rönesansın başkenti İtalya’da… Mimar olanlar anlayacaktır- bu yolculuk bir imkansızı istemekti. Çok kolay oldu diyemem, ancak çok etkileyici olduğu kesin! Venedik Mimarlık Bienali ile başlayan 10 günlük yolcuğumuzda sırasıyla, Verona, Milano, Cenova, Portofino, Cinque Terre, Floransa, Chianti, San Gimignano, Siena, Roma, Amalfi Sahilleri ve Napoli’ye gittik. AAVespa yollarda…

6.fas_-540×360

1.Venedik. Konum

Öncelikle 14.Uluslararası Venedik Mimarlık Bienali’ne gittik. Venedik büyüleyici bir kent. Araçların ve koşturmacanın olmadığı, ama daha da önemlisi su üzerinde hareket etmeye zorlayan fakat bunu insanda bir dayatma hissi yaratmadan yaptıran bir kent. Giardini ve Arselane’deki bienal, Tadao Ando’nun Punta Della Dogana Müzesi ve Carlo Scarpa’nın tasarladığı Olivetti Showroom turistik görülmesi gereken yerlere ek olarak mutlaka görülmesi gereken önemli mimari başyapıtlar. İmkanınız varsa hedonist bir bakış açısıyla ben bir kahve içmek için bile San Marco’dan kalkan taksilerle mutlaka Cipriani’ye gitmenizi öneririm.

2014 Venedik Mimarlık Bienali hakkında detaylı bir inceleme için Aslı Yalçın’ın “2014 Venedik Mimarlık Bienali ve İlk  Türkiye Pavyonu” yazısını okuyabilirsiniz.

2.Verona Konum

İtalya, İtalyan arabası ile gezilir dedikten ve Fiat 500L’mizi kiraladıktan  sonra bizim için Italian Road Trip başladı! Günbatımında İtalyan yollarının tadını çıkarmak ve akşam yemeğimizi  Verona’nın küçük Roma diye de adlandırılmasına neden olan Verona Colosseum’unun karşısında yemek için yola çıktık. Verona’ya girdiğiniz anda Romeo-Juliet’in kenti sizi ölçeği ile sarıp sarmalıyor. Colosseum’un tanımladığı meydanın sınırında konumlanan restoranlardan herhangi birinde klasik İtalyan lezzetlerinin tadını çıkarabilir, ev yapımı şaraplarından tadabilirsiniz.

3. Milano Konum

Verona’dan sonraki rotamız aslında ünlü İtalyan kasabası Portofino’ydu. Yine de yol üzerinde bulunan Milano’ya uğramadan geçemedik, ancak modanın ve mimarlığın kalbi olan Milano’da çok az vaktimiz olduğu için Gotik tarzdaki dünyaca ünlü Duomo di Milano’yu ve meydanını dolaşıp Milano’yu kokladıktan sonra Galleria Vittorio Emanuele II’de bir İtalyan klasiği olarak kahvelerimizi içip güne keyifle başladık.

4.Cenova Konum

Renzo
Renzo Piano

Bir sonraki durağımız tarihi sanayi liman kenti Cenova’ydı. Çok yoğun bir dokuya sahip olan Cenova, alışılagelmiş İtalyan kenti imajının çok uzağında bir kent ve bu haliyle kent daha çok işleyen bir makineye benziyor. Liman bölgesinde İtalyan Mimar Renzo Piano’ya ait Aquarium of Genoa’yı gezdikten sonra Portofino’ya doğru yolculuğumuza hız kesmeden devam ettik.

5. Portofino Konum

portofino1
Portofino

Ve varılmak istenen noktada, Portofino’dayız. Birçok yerde karşımıza çıkan Portofino imajındaki yapıların Portofino’nun  yalnızca bir bölümü olduğunu düşünürdüm, yanılmışım. Portofino neredeyse o görsellerdeki kadar küçük ama bir o kadar da etkileyici. Portofino Kalesi’ne gitmek için uzun bir yürüyüş ve tırmanıştan sonra tekrar sahile inip peynir ve şarküteri dükkanından şarap, peynir ve meyvelerimizi alıp denizin ve güneşin batışının tadını çıkarttık; lacivert akdeniz sularında günün hatta senenin yorgunluğunu attık.

portofino2
Portofino

6. Cinque Terre Konum

cinque-terre-540×540
Cinque Terre

Portofino yalnızca bir başlangıçmış meğer (ama çok etkileyici bir başlangıç)! Kayalıkların üzerine inşa edilmiş bu renkli yapıların maviyle buluşması insanın nefesini kesiyor.  Trenle, denizden ya da istenirse yürünerek ulaşılan bu yerleşimlerden bence en etkileyicisi Manarola’ydı. Gün boyunca birinden diğerine  gezdikten sonra akşam yemeği için Manarola’yı tercih ettik ve kıyıda bulunan Marina Piccola Ristorante Vista Mare’de enfes bir Linguine di Mare yedik. Denize girmedik mi, tabii ki girdik. Ancak Türkiye’nin güney sahillerinde denize girdikten sonra Cinque Terre sahillerinin bizi deniz anlamında çok da etkilediğini söylemem mümkün değil. Unutmadan, tatil boyunca en büyük sürprizlerden biri Riomaggiore’deki Primo Piatto adındaki küçük taze makarnacıydı. Burada yediğimiz pestolu makarnalar, çok çok lezzetliydi, mutlaka denemenizi tavsiye ederim.

Manarola
Manarola, Cinque Terre

7. Floransa Konum

floransa
Floransa

Deniz maceralarımıza bir süre ara verip Toskana yollarına doğru sürdük arabamızı. İlk durağımız sanat ve mimarlık tarihinin başkenti Floransa. Biz Floransa’ya 1 gün ayırdık çünkü Floransa’nın bizim için 1-2 günde görülmesi imkansızdı ve biz bu sanat kokan kent için Milano’da olduğu gibi ayrı bir tatil programlamayı ve bu tatilde sadece Floransa ile tanışmayı hedefledik. Ama bu demek değil ki Duomo Katedrali’ni, Uffizi Galeri’yi, Palazzo Vecchio’yu, Santa Croce Kilisesi’ni, Ponte Vecchio’yu, Piazza della Republica’yı ve Mercato’yu görmedik, hepsini gördük ve hatta Mercato’da kahve içtik, Vivoli Gelato’da dondurma yedik ve Toskana’ya devam eden yolculuğumuzda yanımıza meşhur All’antico Vinaio’dan panini bile aldık. Ama doyamadan Floransa’ya gelmek üzere vedalaşarak ayrıldık.

8.Chianti Konum

toskana bağları
Chianti

Sonunda Toskana’nın meşhur üzüm bağlarının arasında seyrederek şarap cenneti Chianti’ye geldik. Şarap tadımı için biz Castello Vicchiomaggio’ya gittik, şatonun dingin mimarisi şarapla birleşince gerçek bir İtalyan sarhoşluğuna bürünmeyi sonunda başardık. Biz son derece memnun kaldık ancak buna alternatif olarak Castello di Brolio’yu da vaktiniz varsa denemelisiniz. Radda in Chianti’de Country Relais Santa Crstina adında eski bir Toskana evinde güneşi Toskana bağları üzerinden havuzda serinleyerek batırdıktan sonra Ristorante La botte di Bacco’da Toskana lezzetlerini tattık.

8.San Gimignano Konum

san gimignano
San Gimignano

Önceki günün hazzını yaşamaya devam ederken kendimizi San Gimignano’da bulduk. San Gimignano gündelik yaşamın durduğu, insanı 21.yüzyıldan orta çağa geri döndüren bir yer. Adeta bir film platosu. UNESCO Dünya Mirası listesinde olan San Gimignano, 12.-13. yüzyılda inşa edilen kuleleri ile orta çağın Manhattan’ı. Çok turistik olmasına karşılık, ölçeği ile insana kendisini çok huzurlu hissettiren bir yer.

9.Siena Konum

siena
Siena

San Gimignano’dan kısa bir yolculuk sonrasında Siena’ya geldiğimizde dar sokaklardan geçerek tüm günün yorgunluğuyla kendimizi ünlü Piazza del Campo’ya attık. Çevreden merkeze doğru eğimli olan bu dairesel meydan Meryem Ana’nın pelerinini temsil ediyor.  Günümüz kent planlama anlayışında kaybedilen meydan ölçeğinin ne olduğunu tüm İtalyan kentlerinde olduğu gibi bu meydanda bir kez daha farkına vardık. Palio yarışlarının yapıldığı bu meydanın o anki sakinliğinden yararlanarakve Siena’ya özgü Ricciarelli bisküvileri ve Noto şekerinden alıp meydanda siesta yaptık. Siena’dan ayrılmadan İstanbul’da Italian Night davetlerimiz için yine Siena’ya özgü picci makarnasından almayı unutmadık.

10.Roma Konum

piazza del popolo
Roma

Toskana sarhoşluğundan sonra Roma’ya vardığımızda ilk durağımız Fettucini Alfredo yemek için Il vero Alfredo all’Augusteo oldu. Yemek yemeyi tutkuyla seven biri için bence yaşanması gereken bir deneyim. Makarnamızı yedikten sonra gece arabayla Roma’yı gezmeye başladık. Gündüz kalabalığından uzak, ışıl ışıl bu tarihi kentte gezme fırsatınız varsa sakın gidip uyumayın. Kent bambaşka algılanıyor.

zaha hadid
Zaha Hadid

Tarihi yapıları gördükten sonra bir de 21.yüzyıl yapılarını gece görmek istedik ve istikamet Zaha Hadid’in MAXXI’si oldu. Bir aralık bulup avlusuna girdiğimiz MAXXI ne yazık ki gece bizi kentin tarihi yapıları kadar etkilemeyi başaramadı. Geceyi MAXXI’de sonlandırdık ve güne yine MAXXI’de başladık. Bir mimar için, kaldı ki benim gibi ilk kez bir Hadid yapısı gördüğünüzde ikinci bir şans vermeden olmazdı. 21. yüzyıl Sanatları Ulusal Müzesi olan MAXXI, mimari dili ve mekansal çözümleri, Hadid’in çizgileri ile beni çok etkiledi.

renzo -roma
Roma

Hadid’i görüp de Renzo Piano’nun Parco della Musica Auditorium ve Richard Meier’ın Ara Pacis Müzesi’ni görmeden Roma’dan ayrılamazdık. Eğer vaktiniz olursa Parco della Musica’da bir konsere gitmenizi öneririm. Tabii ki Pantheon’a, Piazza del Popolo’ya, Piazza Navona’ya da gittik ve günü Woody Allen’ın To Rome with Love filminin ilk sahnelerinin geçtiği Piazza di Spagna’da bitirdik. Neler mi yedik? Via della Croce’a bu kadar yakın olunca Pastificio’dan 4 Euro’ya bir tabak Carbonara ve üzerine de Pompi’den tiramisu yedik ve ne yazık ki Roma’ya doyamadan ayrıldık.

meier
Richard Meier, Ara Pacis Müzesi

11. Amalfi Sahilleri Konum

amalfi
Amalfi

3-3,5 saatlik bir yolculuk yaptıktan sonra Napoli’ye vardık. Ancak meğer gerçek yolculuk oradan sonra başlıyormuş! Amalfi Sahilleri’ne giden yol çok keskin virajlı dar ve ıssız bir yol. Road trip’in yolculuk anlamında en zor kısmı burasıydı. Sorrento-Salerno arasında uzanan Amalfi Sahilleri, denize dik uzanan dev dağların üzerine inşa edimiş kasabaları ile Avrupa’nın en görkemli sahillerinden.  Positano, Ravello, Salerno… Amalfi sahilleri limonçellosu ve deniz ürünleri ile, ekstrem coğrafyası ve doğası ile bizi çok etkiledi. Road trip tatilimizi deniz ile bu güzel İtalyan sahilinde sonlandırdık.

12. Napoli Konum

Napoli bizim yolculuğumuzun sadece geçiş destinasyonu olduğu için çok fazla vakit geçiremedik. Ancak şunu söylemem gerekir ki Venedik Havaalanı’ndan indiğimiz görüntünden çok farklıydı Napoli. Kuzeyden güneye indikçe mimari, gündelik yaşam alışkanlıkları ve insan profilinde gözle görülür bir farklılaşma oluyor. Başka bir deyişle coğrafyası gibi yaşam biçimi de keskinleşiyor. Biz Napoli’de bir şehir turu yaptıktan sonra İstanbul’a dönmek üzere havaalanına gittik ve bu güzel ülkeden ayrıldık.

Gitmeden önce bu tatil aslında iki ayrı tatildi: Kuzey İtalya ve Güney İtalya. Bu süreçte ben en iyisi Cinque Terre mi yoksa Amalfi Sahilleri mi diye uzun süre ikilemde kalmıştım. Bu tatilin sonunda bence kesinlikle Kuzey İtalya kentleri çok daha asil ve karizmatik, ama Güney İtalya kentleri özellikle de Amalfi Sahilleri coğrafyasıyla son derece etkileyici. İtalya, her mevsim her köşesiyle görülmeye değer…

İtalya’ya doyamadıysanız, ülkenin birbirinden güzel farklı köşelerini keşfetmek için SEYAHAT kategorimize göz atın!