İlk yorumu siz yazın!
Jallikattu: Hindistan'dan İnsan Doğasına Dair Bir Film
Kaçan bir boğa ve onun peşi sıra aklını kaçıran bir kasaba dolusu insan… Dünya sinemasının son yıllarda karşımıza çıkardığı en hoş sürprizlerden biri, insanın vahşi bir hayvandan farksız olduğunu hatırlatan Jallikattu. Görsel ve işitsel yetkinliğiyle sinema sanatının sınırlarını ve kalıplarını zorlayan bir çılgınlığa dönüşen film, izleyicisini yarattığı kaosun tam ortasına bırakıp kaçıyor.
Twitter ya da Letterboxd’ı yakından takip ediyorsanız, son haftalarda herkesin tek bir filmi övmelere doyamadığı dikkatinizi çekmiştir: Jallikattu. Adını Hindistan’a özgü, boğa güreşi ve rodeo benzeri bir “spordan” alan bu filmin merkezinde, yasa dışı bir kesimhaneden kaçan bir boğa var. Jallikattu “sporu”, hayvan hakları aktivistlerinin baskıları sonucu defalarca yasaklanmasına rağmen, halkın tepkileri sonucu bir bumerang gibi geri dönüp durmuş. İnsanların (hayvanları) kovalamaktan, (hayvanlara) meydan okumaktan ve (hayvanlara) eziyet etmekten ne denli zevk aldığının üzücü bir göstergesi olan bu durum ve filmin özünü oluşturan unsur ise aynı: İnsan doğasındaki vahşet düşkünlüğü, doğaya, hayvanlara ve birbirlerine karşı güç göstermenin bağımlısı olma hâli.
Filmdeki boğa konusunda endişeniz olmasın; görüntü yönetmeni Girish Gangadharan boğanın doğada tek başına koştuğu birkaç sahne dışında, zorlu şartlarda animatronik hayvanlar kullandıklarını anlatıyor.
Kaçan bir boğanın peşinden 24 saat boyunca ayrılmayan bir kasaba dolusu insan, gün ve gece boyunca tek bir boğayı yakalayabilmek için ekinleri, ağaçları ve nihayetinde birbirlerini ezip geçiyor, kademe kademe boğadan daha vahşi birer hayvana, birer canavara dönüşüyorlar. Kısacası Jallikattu‘nun konusu kaçan bir boğanın imece usulü yakalanma çabası olarak gözükse de, mesele bir boğa meselesi değil. Üstelik imece değil, tam da zıttı bir bireysellik egemen. Ateşini yakıp boğanın peşinden doğanın içine dalanların bazılarının derdi kendilerine düşecek bir parça ete muhtaç olmaları – baharatlarını, tavalarını yanlarına alıp ormanın ortasına yerleşiyorlar. Bazıları boğayı yakalayan olmak, kahramanlık göstermek, ismini yüceltmek peşinde – doğanın kendi tuzaklarını, hayatın kendi akışını dahi kendilerine mal etmek gibi kurnazlıklar peşindeler. Jalikattu‘nun kamerasının en çok izlediği iki kişi ise, Antony ve Kuttachan. Aralarında geçmişten gelen bir sürtüşme ve nefret olan bu ikili, boğanın kaçışını ve boğanın yakalanmasını kişisel meselelerinin bir uzantısı olarak görüyor, an geldiğinde boğayı tamamen boş verip iki vahşi hayvan gibi birbirleriyle dövüşüyorlar. Film, önce boğanın bir simgeden ibaret olduğunu sindirtiyor izleyicisine; ardından Antony ve Kuttachan’ın kişisel meselesini de bir simgeye dönüştürüyor ve insanın içindeki vahşi hayvanı tüm çıplaklığıyla, şok edici finaliyle atıyor ortaya. İnsan diyor, uğruna mücadele ettiğini yok etme pahasına, bencil ve gözü kara davranan bir hayvandır ve bu ilk çağlardan beri değişmemiştir.
Yönetmen Lijo Jose Pellissery‘nin vizyonu, şarkılı-danslı Bollywood filmleri ve epik hikâyelerle tanıdığımız Hindistan sinemasının bunlardan ibaret olmadığını hatırlatıyor. Jallikattu (lafın gelişi değil) ilk saniyelerinde avucunun içine alıyor izleyicisini; görüntülerin, sesin ve kurgunun oluşturduğu birliktelik o kadar güçlü ki, bir girdap gibi içine çekiyor. Bir bir gözlerini açan kasaba ahalisi ile tanıştırdıktan sonra, olağandışı bir gün doğumu ile güne hazırlıyor. Geri dönüşler başta kafa karıştırsa da, her şey yirmi dört saat içinde olup bitiyor. Uzun planlarla ya da hareketli kamerayla izlediğimiz kovalamaca ve mücadele, gürültü, kaos ve kakafoniyi estetik görüntülerle paketliyor. Açtığı parantezlerle, insanın doğayı nasıl yıkıp geçtiğini ama doğanın nasıl daima galip geldiğini hatırlatıyor. Olanları çizgisel bir şekilde takip etmek mümkün değil; gerçek bir kaosun ortasında, etrafınızda olanları izleyip, parçaları birleştirip, olan biteni anlamaya çalışıyor, bir yandan da kalabalıkla beraber koşmaya devam ediyorsunuz sanki – Jallikattu, nefes kesiyor.
Amazon Prime Video‘da izleyebileceğiniz Jallikattu, farklı bir gerçeklikte yaşasaydık beyaz perdede izlenmeyi hak eden, işitsel ve görsel üstünlüğüyle gerçek bir sinema deneyimi vadeden o filmlerden biri.
IMDb Puanı: 7.6/10
İzleme listeme aldım hemen, kesinlikle çok ilgi çekici, kaleminize sağlık 🙂