İlk yorumu siz yazın!
Jan Svankmajer: Provokatif, Sürreal Stop Motion Dünyalar
Stop motion animasyonları sever misiniz? Eğer stop-motion’a biraz olsun ilginiz varsa veya gerçeküstü sinema ilginizi çekiyorsa seveceğinizi düşündüğüm birinden bahsetmek istiyorum: Jan Svankmajer. Çek sinema sanatçısı ve kukla ustası Svankmajer, sürrealist akımın önemli temsilcilerinden ve gerçeküstü sinema dendiğinde ilk akla gelen isimlerden biri. Ele aldığı hikayeleri, yarattığı grotesk dünyalarda provokatif ve mizahi diliyle kendi stilinde yorumlayan sanatçı farklı stop motion tekniklerinden yararlanarak animasyonun büyüleyici dünyasına farklı bir pencere açıyor.
1934 doğumlu Praglı sanatçı Jan Svankmajer, sürrealist akımın önemli temsilcilerinden ve gerçeküstü sinema dendiğinde ilk akla gelen isimlerden. Hakkında rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Svankmajer delirium anlatmanın da en usta isimlerinden biri. Çekoslovakya’da 60’lı yılların ilk yarısından itibaren başlayan Çek Yeni Dalgası tüm ülkeyi sarmışken, Svankmajer hiçbir akıma bağlı kalmayıp, kendi tarzında animasyonlar yayınlamaya başlıyor. Kendi imkanlarıyla stop motion animasyonlar ve multimedya çalışmaları üreten sanatçı, aynı zamanda kukla ustası. (Stop motion animasyonlar hakkında bilgi almak isterseniz bu yazıma bakabilirsiniz.)
“Kuklalara kendimi yakın hissediyorum.” diyen Svankmajer’in kuklalara olan ilgisi sürpriz bir durum değil. Ne de olsa kendisi Çek bir sinemacı ve bildiğiniz gibi kuklacılık ve kukla tiyatrosu Çekoslovakya’nın geleneksel sanatlarından. Hatta bu sebeple Çekya’ya yapılan gezilerin olmazsa olmaz hediyeliklerinin başında geliyor kuklalar. Peki ya yönetmen kuklalara ilgisini ilk ne zaman mı farkına varmış? Jan Svankmajer yedi yaşındayken babasının Noel hediyesi olarak ona aldığı kukla tiyatrosu sayesinde kuklalar ile tanışmış ve onları bir daha hayatından asla çıkarmamış. Prag Uygulamalı Sanat Akademisi’nin ardından da kukla eğitimine devam etmiş.
Groteskleşen Objeler
Teknik olarak her zaman yenilikçi olan sanatçı stop motion, claymation, pixilation ve cut out tekniklerini kullanıyor işlerinde. 1958 ve 1964 yılları arasında yapmış olduğu sanatsal objeler ve kolajların etkisini filmlerinde görüyoruz. Kukla, kil ve hali hazırda var olan objelerin yanında, yapmış olduğu resim ve kolajlara da yer veriyor çalışmalarında. Gerçi yönetmenin canlandırmadığı neredeyse hiçbir şey yok! Sıradan objelerden bitki ve böceklere, içi doldurulmuş korkunç hayvanlardan kemiklere kadar.
Jan Svankmajer’in en bilinen özelliklerinden biri, tüm filmlerinden rahatlıkla anlayabileceğimiz gibi ağız, dil ve yemek fetişi. Yemek ve yemek yeme eylemi üzerine yapmış olduğu filminden tutun, tüm filmlerinde ağız ve dile close-up çekimler yapar yönetmen. Her işinde mutlaka bu iki organ dikkat çeker bir şekilde. Yemek yemek gibi zevk veren bir eylemin organları olan dil ve ağız aynı zamanda kusan, tüküren, hakaret eden de bir organ. Bu sebeple “Gayet tiksinç” diyebileceğimiz görüntülere sebep olabilirler. Evet, nesneleri ve eylemleri (iletişim kurmak gibi) kendi tarzında groteskleştiren Svankmajer’in yarattığı bu benzersiz dünyalarda tiksinti uyandıran, iç gıcıklayan ögeler çokça mevcut; fakat ona rağmen yarattıklarını büyülenerek izliyoruz. Ne de olsa, yönetmenin düşündüğü gibi “Animasyon bir sihir.”
Jan Svankmajer ve Provokatif, Mizahi Dili
Jan Svankmajer’in kurduğu büyülü dünya, ilk bakışta yapay bir dünya veya “çerezlik izlemelik” basit bir animasyon film gibi görülebilir; ama asla öyle değiller. Gayet provokatif ve mizahi olan Svankmajer filmleri, döneminin toplumsal yapısına ve siyasal yaptırımlarına birer eleştiri. Yönetmen oluşturduğu karakterlerin her birine toplumsal bir temsil atıyor ve politik tavrını işlerine yansıtıyor. Bir filminde restoran kocaman bir dünyayı temsil ediyorken, bir başka filmde her şeyin -çocuk sahibi olmanın bile- nasıl tüketim maddesi haline geldiğini eleştiriyor. Her şeyin gizli bir anlamı var ve bunların hiçbiri zorla yerleştirme hissi vermiyor izleyiciye.
Yönetmenin yarattığı dünyalarda Lewis Carroll’dan Edgar Allan Poe’ye, Arcimboldo’ya kadar farklı sanatçılardan parçalar görebiliyoruz. Fakat Jan Svankmajer, en çok en sevdiği iki serbest uyarlamasıyla tanınıyor dünya çapında: Lewis Carroll kitabı Alice ve Goethe ile Christopher Marlowe’un yazılarından esinlenen Faust. İki filmin de stop motion ve claymation animasyon teknikleriyle harmanlanmış live action çekimleri unutulmaz bir anlatım sunuyor. Uyarlama yapımlarda başarısını kanıtlayan yönetmen, nasıl oldu da entomolojiye olan ilgisine rağmen bir The Metamorphosis uyarlanması yapmadı bugüne kadar ben hala hayret ediyorum.
Svankmajer filmleri her izlediğimde tekrar izleme, izledikçe yeni şeyler keşfetme hissi uyandırıyor bende. İrrite edici anlarını da ekstra sevdiğim gerçek. 1964’teki ilk filmi Last Trick’te iki kukla sihirbazının gözükmeyen izleyici kitlesinin takdirini kazanma çabasından tutun ilk uzun metraj filmi Alice’in verdiği gerginliğe, Sedlec Ossuary’de çekilen korku belgeseli Kostnice‘in Gotik mükemmelliğine, ebeveyn baskısından kurtulmaya çalışan bir çocuğu ele aldığı ve tamamen çocuk oyuncaklarından oluşan Jabberwocky’den her izlediğimde yönetmene tekrar hayran kaldığım Darkness/Light/Darkness filmine kadar yönetmenin tüm işleri BÜYÜLEYİCİ.
Buraya kadar okumayı sürdürdüyseniz ve Jan Svankmajer sizde de heyecan uyandırdıysa o halde gelelim yönetmenin -bayıldığım- kısa ve uzun metraj filmlerinin bazılarına.
Not: Filmler tarihlerine göre sıralanmıştır.
Historia Naturae | 1967
IMDb: 6,8
9 dakika
Yönetmenin izlemesi en keyifli filmlerinden, üstelik gerilmeden! Jan Svankmajer, kendine has gerçeküstü evreni eğlenceli bir biçimde farklı canlı türleri için kurmayı başarmış. Sekiz farklı canlı türünün sekiz bölümde yaratıcı bir biçimde anlatıldığı filmde müzikler de türe uygun şekilde seçilmiş. Gerçek canlılarla birlikte, çizimler, fotoğraf ve hareketli iskeletler de kullanılmış fantastik kolajda. Svankmajer’in ağız, dil ve yemek üzerine olan ilgisini zaten biliyoruz; bölümler arasındaki geçişlerde gördüğümüz ağız hiçbirimizi şaşırtmıyor.
The Flat/Byt | 1968
IMDb: 7,7
13 dakika
Hem live-action hem de stop motion olan The Flat/Byt, tek bir oda içinde geçen klostrofobik bir film. Prag Baharı’nda başlayan polis baskınlarına ve insanların sorguya çekildiği zamanların korkunçluğuna gönderme yapan Svankmajer, odada mahsur kalmış birinin objelerle olan savaşını ele alıyor. Yönetmen, kurallara meydan okuma ve isyanı, kendi tarzında yansıtıyor. Tam bir kara mizah! Evdeki objeler tanıdığımız, bildiğimiz objeler değiller. Elek şeklinde bir çorba kaşığı, kırılmayan taş gibi yumurta, duvarı delebilen bir ampul, adamı boğmaya çalışan bir yatak… Odada hiçbir şey normal gerçeklik kurallarına göre değil ve karakter resmen odadaki hiçbir objeyi kullanamıyor. Peki ya odadan çıkmayı başarabiliyor mu dersiniz?
Dimensions of Dialogue | 1982
IMDb: 7,9
12 dakika
Svankmajer’in Çek dışında ilk kez tanınır hale gelmesini sağlayan 3 bölümlük bu film, adından anlayabileceğiniz gibi iletişim üzerine. Yönetmen, insanlar arasındaki iletişim problemlerine kendi tarzında yaklaşmış. Benim favorim partnerler arasındaki iletişimsizliği gösteren ikinci bölümü, nefis.
Birinci bölüm Arcimboldo etkisinde. Birbirleriyle karşılaşıp tartışan kafaların her biri farklı birer sınıfı ifade ediyor. İlki tarım toplumunu simgeleyen meyve sebzelerden oluşan bir kafa, ikincisi mutfak ve tarım aletlerinde oluşan sanayi toplumunu simgeleyen kafa, sonuncu ise kırtasiye ürünlerinden oluşan bilgi çağı temsili. Bu tartışan kafalar birbirlerini yiyerek en sonunda yok ediyorlar ve hoop yeni bir kafa kusuyorlar. En sonunda ne mi oluyor dersiniz? Günümüz dünyasının renksiz ruhsuz birbirinin tıpatıp aynısı insanlar doğuyor.
Filmin ikinci bölümü partnerlerin iletişimsizliği. Karşılıklı oturan insan figürleri birbirlerine yavaş yavaş yaklaşıp, buluşup sevişiyor ve tek vücut oluyor. Svankmajer kıpır kıpııır killerle o kadar güzel yansıtmış ki bu tek vücut olma eylemini. En sonunda, masadaki yerlerini alan bedenler arasında bir parça kil yüzünden tartışma çıkıyor ve bu tartışma kavgaya dönüşüyor. İki beden her nasıl tek beden olduysa işte o şekilde de birbirlerini yok ediyorlar.
Son kısım, çıkar ilişkileri üzerine kurulu ilişkilerin bir yerden sonra ihtiyaçlar karşılanmayınca sarpa sarması ve iki tarafın da birbirlerini yok etme çabasını ele alıyor.
Alice | 1988
IMDb: 7,5
1 saat, 26 dakika
Alice, Jan Svankmajer’in ilk uzun metraj filmi ve benim de en sevdiğim romanlardan birinden uyarlama. Lewis Carroll’un Alice Harikalar Diyarında romanından uyarlama olan film, romanın tedirginlik verici ruhunu seyirciye yansıtmayı başarıyor. Svankmajer, Alice’in karanlık ve insanı geren atmosferini yakalayan bir yapım olmadığını düşünerek kolları sıvamış, live-action ve stop motion tekniğini kullanarak Alice’i hazırlamış.
Svankmajer’in Alice’i, romana en yakın uyarlama olabilir: Hem çocuksu hem de bir o kadar karanlık. Eski püskü eşyalar ve oyuncaklar canlanmaya başlıyor ve hoop bir çocuğun bilinçdışına doğru bir yolculuk başlıyor. Alice, pembe elbiseli bir taş bebek. (Babaannem taş bebek koleksiyoncusu ve ben taş bebeklerden oldum olası korkarım) Diyaloğun neredeyse hiç yer almadığı filme gıcırtılı sesler hakim. Yaramaz sırıtışlı Cheshire Cat’i sevenlere üzücü haber: Kendisi bu filmde yer almıyor!
Darkness/Light/Darkness | 1989
IMDb: 7,9
8 dakika
Svankmajer’i tanımamı sağlayan iş Darkness/Light/Darkness yani orijinal ismiyle Tma/Svetlo/Tma, yönetmene Berlin Film Festivali’nde onur ödülü kazandıran bir claymation. Minicik bir oda düşünün. Film boyunca bu odaya kilden yapılma farklı uzuvlar giriyor: El, göz, kulak, kafa, dil, beyin derken oda dolmaya başlıyor ve uzuvlar yeni gelenleri kabul etmek istemiyor. Bir süre sonra ellerin yardımıyla tamamlanan insan bedeni, ilk başta yeterli gelen bu eve sığmaz oluyor. İnsan kendi kendisini yaratan bir canlı ve her ne kadar zaman içerisinde kendimizi bulsak da olgunluk bir yerden sonra dayanılmaz bir hale geliyor; yerimize sığamaz oluyoruz.
Jidlo | 1993
IMDb: 8,1
17 dakika
Kahvaltı, öğlen ve akşam yemeklerinden oluşan film Svankmajer’in eğlendirirken düşündüren işlerinden ve en politiklerinden. Gittikçe mekanik bir hale geliyoruz ve kontrol bizim elimizde değil. Yönetmen filmde modern yaşamın getirdiği düzeni kendi yöntemleriyle eleştirirken, gerçek insanlar ve kil protezlerden yararlanmış. Kurduğu distopik evrende homurtulu, inlemeli rahatsız edici sesler eşliğinde her öğün daha korkunç bir hale geliyor ve yamyam ziyafetine dönüşüyor. Tıpkı kendi kendimizi tükettiğimiz bir topluma dönüşmemiz gibi.
Faust | 1994
IMDb: 7,4
1 saat, 37 dakika
Her ne kadar topluma mal olmuş bir efsane olsa da Faust denilince birçoğumuzun aklına Goethe gelir hep. Svankmajer, Goethe’nin anlatısından unsurlar alarak geleneksel halk efsanesini kendi anlatım tekniğiyle birleştirmiş, absürdizm unsurlarına sahip grotesk havada bir film ortaya çıkarmış. Yönetmen kukla üzerine aldığı eğitimi bu filmde resmen şakıtmış. Kafkavari atmosfere sahip Faust, karanlık olduğu kadar komik ögeler de barındırıyor içinde.
Otesanek | 2000
IMDb: 7,3
2 saat, 12 dakika
2000 yapımı bir film olduğunu bilmiyorsak, filmi 80’lerden zannetmemiz muhtemel. Dekor, ışık, kıyafetler, hatta ilişkiler… Otesanek, her şeyin tüketim maddesine dönüşmesine -çocuk sahibi olmanın bile- ve insanlığın doğayı sömürmesine bir tepki. Film eski bir Çek masalına dayanıyor ve Svankmajer bilinen hikayeyi kendi tarzında sıradışı şekilde uyarlıyor. Yönetmenin orijinalliği ve gerçeküstücülüğü tüm filme hakim. Filmde, çocukları olmayan bir çift, ormanda buldukları ağaç kütüğünü bir bebeğe çeviriyor ve bir süre sonra kütük canlanıveriyor. Fakat bir Pinokyo masalına dönmüyor! Otik efsanesi filmde küçük bir kızın masal kitabından okunarak seyirciye aktarılıyor.
Sileni | 2005
IMDb: 7,3
2 saat, 3 dakika
Svankmajer’in konuşmasıyla başlayan Sileni, gerçek oyuncular ve stop motion birleşiminden oluşan bir film. Yönetmenin dile ve ete olan fetişi film aralarında stop motion tekniğiyle hareketlenen et parçaları olarak karşımıza çıkıyor. Edgar Allan Poe ve Marquis de Sade öykülerinden motifler taşıyan adaptasyonu izlerken “TAM BİR DELİLİK” diyoruz! Gerçekten, Svankmajer’in en hastalıklı filmlerinden biri Sileni. Anlamsızlıklarla dolu, oldukça rahatsızlık verici sahneler var film boyunca. Svankmajer, delilik kavramını en absürt şekilde sunmuş bizlere. “Delilik” kavramı, normal ve deli olanın ayrımı, deliliğin tımarhanedeki tedavisi üzerine bir sorgulama sunan film, ayrıca tanrı ve doğa üzerine dini dogmalara meydan okuyarak Hıristiyan kültürüne karşı da saldırıda bulunuyor.
Prezit Svuj Zivot | 2010
IMDb: 7,3
1 saat, 50 dakika
Psikanaliz sevenler, buyrun size psikanalitik bir komedi: Prezit Svuj Zivot. Oldukça keyifli bir anlatımı olan filmin neredeyse tamamı cut out animasyondan oluşuyor ve Svankmajer’in eğlenceli self animasyonlu monoloğu ile açılıyor. Rüya ve gerçekliğin birbirine geçtiği film, yönetmene göre deneysel bir çalışma değil; ucuz bir canlı animasyon ve kendi değimiyle bir “füzyon filmi”. Kısıtlı bütçe, minimum masrafla enfes filmler yapabilmenin mümkün olduğunu gösteriyor bizlere Svankmajer.
Evli bir adamın rüyalarında yaşadığı ikili yaşam tarzını ve başka bir kadınla olan hikayesini anlatan filmde Freud ve Jung kapışmalarını eğlenerek izleyeceğiniz kesin. Svankmajer’in ağza ve dile olan fetişi Prezit Svuj Zivot filminde de kendini güçlü bir şekilde gösteriyor.
Hmyz | 2018
IMDb: 6,2
1 saat, 38 dakika
Entomoloji bohem alegorik sanatta uzun zamandır yer alıyor. 1915 Kafka romanı The Metamorphosis’in Gregor Samsa karakterinden tutun, Karel ve Josef Čapek kardeşlerin The Insect Play oyununa kadar Çek entomolojik geleneğinde görüyoruz böcek karakterleri.
Jan Svankmajer’in 70’lerden beri çekmek istediği Hmyz isimli bu film, Čapek kardeşlerin The Insect Play oyunundan uyarlama. Hmyz yani Böcekler, Svankmajer’in klasik korku imajlarını ve grotesk atmosferini barındırdığı gibi hicivli ve kafa karıştırıcı bir film. Yönetmen, kendi yöntemleriyle deliliğe farklı bir açıdan bakıyor ve bağımsız anlatısıyla bizlere benzersiz bir deneyim sunuyor.
Hmyz, böceklerin de insanlar gibi hareket ettiği, insanların da tıpkı böcekler gibi davrandığı ve bu iki türün kendi aralarındaki ilişkileri hakkında. Bir tiyatro oyunu provası için bir araya gelen topluluğun halüsinasyonları üzerinden ilerleyen Hymz, absürt olduğu kadar anarşik de.
Kapak Görseli: denik.cz
Tanımadığıma çok üzüldüm hem çalışma biçimi (kolajlar ve kuklaların dahil olması) hem de bayıldığım isimlerden ilham alması acayip yükseltti beni bu akşam Jan Svankmajer maratonu yapacağım
Gizem bence seveceksin. 😍😍 Kolaj sevdiğin için uzun metrajlardan Prezit Svuj Zivot ile başlayabilirsin bence👌🏻