Jethro Tull'un Gizli Hazineleri: Az Bilinenleri Mercek Altında
Beni progresif rock türüyle tanıştıran grup Jethro Tull, 23 Kasım tarihinde konser vermek için bir kez daha Türkiye’yi ziyaret edecek. Volkswagen Arena’da gerçekleşecek konser öncesi grubun çok ünlü olmuş parçalarından ziyade, daha az bilinen gizli hazinelerinden bahsedeceğim.
Lise yıllarından önce grupla ilk tanıştığımda öyle çok etkilenmiştim ki bir anda progresif rock, folk rock gibi türler, sevdiğim müzik tarzlarının zirvesine yerleşmişti. Grubun bende yarattığı etki dolayısıyla lise yıllarından itibaren hep Jethro Tull dinleyen sarışın bir kızla tanışma arayışı içinde olmuştum. Sevgili adayımda bile aradığım özelliklerin başında geliyordu.
1967 yılında İngiltere’nin Blackpool kentinde kurulan grubun beyni hatta daha da ötesi, vokal ve flüt başta olmak üzere pek çok enstrümanda yer alan İskoçya doğumlu Ian Anderson. Gitarist Martin Barre ise, 1968 – 2012 yılları arası grupta yer alarak, Ian Anderson’ın ardından en uzun süreli grup üyesi oldu. Grubun ismi ise 18. Yüzyılda tohum ekme makinesini icat eden İngiliz çiftçi Jethro Tull’dan geliyor.
Grup, özellikle ilk iki albümde gördüğümüz blues rock ile başladığı müzik yolculuğuna, progresif rock, folk rock gibi türlerle devam etti. Seksenlerde, elektronik öğelerin yoğun olduğu albümlere de imza attı. Jethro Tull denince akla ilk gelenler, “Aqualung”, “Locomotive Breath”, “Living In The Past”, “Bouree” gibi parçalardır. Ancak grubun Instagram tayfası tarafından keşfedilmemiş cennet koylar gibi daha az bilinen hazineleri de vardır.
Bunlardan bir tanesi, İngiltere Kralı Sekizinci Henry tarafından 16. Yüzyılın başlarında yazılmış “The King’s Ballad” şarkısının “King Henry’s Madrigal” ismiyle Jethro Tull yorumudur. Ian Anderson’un flütü, soloları parçayı inanılmaz güzel bir hale getirir. Flüde, gitar da eşlik eder ve ortaya temposu hiç düşmeyen harika bir şarkı çıkar.
Stormwatch albümünde yer alan Orion, grubun bir başka kıyıda köşede kalmış harika parçalarındandır. Parça nakarat bölümüyle başlar. Ancak nakarat dışı bölümler daha da güzeldir. Kayak yapmak için gidilen destinasyona ulaşan karlarla kaplı yolun manzarasının, kayak yapma aktivitesinden daha çok zevk verdiğini düşünün. İşte bu parça ara bölümlerinin güzelliğiyle öyledir. Grubun flütsüz şarkılarının da çok güzel olduğunun bir kanıtıdır.
Yine Stormwatch albümünde yer alan “Elegy”, klasik müzik esintileriyle yapı olarak grubun “Bouree” yorumunun kardeşi gibidir. Ancak “Bouree”nin coşkulu yapısının tersine, “Elegy”de hüzün ve melankoli hakimdir. Klavyeci Dee Palmer’ın, ölümünden 1 saat sonra babası için yaptığı, Latin ilahisi Dies Irea’ye dayanan parça, Ian Anderson tarafından yazılmayan çok nadir Jethro Tull parçalarından biridir.
Grammy ödülü kazanmış Crest Of A Knave albümünde bulunan “Steel Monkey” bir başka favori Jethro Tull parçalarımdan biri. Aslında bu parça için kıyıda köşede kalmış diyemeyiz. Ancak grubun ilk akla gelenlerinden biri de değildir. Miami Vice tarzı seksenler macera dizilerinin jeneriği olabilecek, duyar duymaz sizi hemen yakalayan melodisi, hiç düşmeyen temposu ve Martin Barre’ın güzel soloları ile grubun flütsüz parçalarının en güzellerinden biridir.
Folk rock’ın ağırlıkta olduğu, sevdiğim Jethro Tull albümlerinden olan Heavy Horses ‘da, at, fare, kedi gibi pek çok hayvan işlenirken, güvelerde unutulmamış. Ian Anderson’ın John Le Carre’in The Naive And Sentimental Lover romanından esinlenerek yaptığı “Moths”, melodisiyle dinleyene zamk gibi yapışır. Gün içinde kendinizi bu parçayı mırıldanarak bulabilirsiniz.
Bahsedeceğim son parçaysa Song From The Wood albümünde yer alan “Hunting Girl”. Bir av sırasında avcı bir adam ile soylu bir kızın karşılaşmasını seksi bir şekilde anlatan parçanın harika girişi, adeta parçanın devamında yaşayacaklarımız için oryantasyon görevini üstlenir. Martin Barre’ın gitarlarının da ön planda olduğu, flüt, organ gibi diğer enstrümanların her birinin ayrı güzellik kattığı parça, bence bu albümün de en güzelidir.
Ian Anderson, şu an gündemi meşgul eden Dubai çikolatasındaki kadayıfla çikolata uyumu gibi, flütün rock müziğe ne kadar yakıştığını tüm dünyaya Jethro Tull ile gösterdi. Dubai çikolatasının popülaritesinin sona erme ihtimali yüksek olsa da flüt her zaman rock müziğe lezzet katmaya devam edecek. Grubun klasik parçalarının yanında, daha kıyıda köşede kalmış parçalarından örnekler verdim. Tabii bu saklı hazineleri daha da arttırmak mümkün olsa da şimdilik bu kadar diyerek yazıyı burada noktalıyorum.
Kapak Fotoğrafı Kaynağı: Louder Sound
İlginizi çekebilir:
İlk yorumu siz yazın!