Unseen Adventures: Joanna Lumley ile Maceraları Üzerine
Joanna Lumley; Aralık ayı boyunca BBC Earth ekranında farklı ülkelerdeki maceralarına şahit olacağımız, İngiliz oyuncu, yazar, yapımcı ve aktivist. Çin’den Küba’ya dünyada neredeyse gitmediği ülke kalmayan Lumley’ın 16 Aralık saat 22:00’de ekrana gelecek İpek Yolu macerası ve yeni belgesel dizisi üzerine konuştuk.
Çin’den Küba’ya dünyada neredeyse gitmediğiniz hiçbir ülke kalmadı… Sizi en çok hangi ülke heyecanlandırıyor?
“Kalıpların dışında” yerlere gitmek her zaman heyecan vericidir: bu yüzden İran’ı ziyaret etmek, orada sıcaklık ve dostluk dolu bir ülke bulmak şaşırtıcıydı. Dışişleri Bakanlığı’nın tavsiyesi üzerine Haiti’ye gittik, ülkeyi ve halkını sevdik, ancak altyapı ve adalet eksikliğinin yasını tuttuk. Sibirya’ya aşık oldum ki bu biraz garipti, çünkü her zaman ürkütücü derecede ıssız ve uzak olarak konumlanan bir yerdi. Ama Türkiye’ye her geldiğimde tamamen yeni ve büyüleyici bir şey görüyorum, tadıyorum, duyuyorum ve hissediyorum. Kapadokya örneğin, kelimelerle anlatılamayacak kadar güzel ve tarihi…
Kamera arkasında, başa çıkmakta zorlandığınız herhangi bir olay oldu mu? Lütfen bizimle paylaşır mısınız?
Bazen bir tedirginlik hissi olur. Silahlar her zaman korkutucudur ve bazen korunma için gerekli olsalar da onları görmekten hep nefret etmişimdir. Güney Sudan’da, Juba’ya giden nehirlerden birinin yukarısında, birdenbire kötüye gidecekmiş gibi görünen bir çatışma yaşadık. Hepimiz deneyimli gezginleriz ve tehditlerle başa çıkmak için eğitilmişiz; ama yine de tehlikeden sessizce uzaklaşabildiğimize sevinmiştim.
Bu üç serilik maceraya atılma fikri hakkında ne hissettiniz? Tereddüt etmediniz mi veya biraz korkmadınız mı?
Tüm maceralar beni heyecanlandırıyor: ne kadar uzak ne kadar yabancı ve ne kadar vahşi o kadar iyi. Sanırım seyahat ederek doğduğum için farklı toprakları evim olarak görmeye başladım. Çocukluğum Hindistan, Hong Kong ve Malezya’da geçti, çünkü babamın Gurkha alayı hep farklı yerlere gönderiliyordu. Dünya o kadar mucizeler, sırlar ve efsanevi yerlerle dolu ki keşfetmeye başlamak için sabırsızlanıyorum.
İpek Yolu belgeseli sırasında Türkiye’yi ziyaret ettiniz. Türkiye ile ilgili gözlemlerinizi paylaşır mısınız? Sizi en çok ne etkiledi?
Türkiye ile ilgili her şey beni heyecanlandırıyor ve büyülüyor. İstanbul her gittiğimde değişiyor gibi görünüyor: sokaklarda dolaşmaktan veya Boğaz’da bir tekne gezmekten daha çok sevdiğim bir şey yok. İstanbul, tüm dünya tarihinin merkezi, bu yüzden hiç de şaşırtıcı olmayan bir şekilde hepimiz onun uzak çocukları gibi hissediyoruz. Sanat ve güzellik, mimari ve halılar, yemekler, saraylar ve evler… Hiç durmadan sayabilirim. Bana Türkiye’nin ihtişamını gösteren muhteşem dergi Cornucopia’yı yılda dört kez alıyorum. Doğu tepelerinde çobanlarla biraz zaman geçirdim, inanılmazdı: oradaki özgür yaşam tarzlarına saygı duyuyorum, sürülerine bakıyorum, bütün aile yaz boyunca otlatmak için hayvanlarla birlikte yürüdü…. Onu sevdim, dağları ve gün batımını sevdim, beni oraya götüren treni sevdim.
Farklı iklimler, farklı diller, farklı kültürler, farklı maceralar … Aklınızda tüm bu deneyimleri anlatabileceğiniz bir kitap projeniz var mı?
Diplomat büyükbabamın izinden giderken, biri Bhutan’da at sırtında yaptığım bir seyahatle ilgili olmak üzere belirli yolculuklar hakkında birkaç kitap yazdım. Her zaman not tutarım ve elbette ki tüm bunları bana her zaman hatırlatacak filmlerim var… Belki bir gün seyahatlerim ve yolculuk halim hakkında yazabilirim…. Hmm, beni düşündürdün!
Deneyimlerinize göre; hangisi “ziyaret edilecek ülke”, hangisini önerirsiniz ve neden?
Bence Özbekistan’ın güzelliği ve kültürü insanları şaşkına çevirebilir… Küba güvenli, arkadaş canlısı ve nefes kesici… Gürcistan’ın muhteşem yemekleri, şarapları ve nefes kesici bir doğası var… Japonya’nın volkanları ve Venedik’in ışıltılı ipekleri…. Şu an rüya görüyorum! Ben her yeri seviyorum. Ve Türkiye’ye giderseniz de sizi temin ederim ki hayatınızda bir kere yaşayabileceğiniz bir yolculuk yapmış olursunuz.
Belgesel dizisini tamamladıktan sonra şehir hayatından vazgeçip doğada yaşamaya başlamayı planladınız mı? Örneğin Sibirya’ya gidip fokları beslemek gibi 🙂
Evet! Her maceradan sonra oyunculuktan vazgeçip orangutanları kurtarmak için geri dönmeye, Sibirya’daki fokları serbest bırakmaya, Türkiye’de peynir yapmayı öğrenmeye, Haiti’deki sokak çocuklarına yardım etmeye yemin ederim … Elbette yapamam ama küçük şeyler yapabilirim ki bunlar da bir değişim yaratır. Hindistan’da Delhi’deki dilenciler ve öksüzler için Evsiz Sineması’nı korunaklı hale getirmek için devasa bir branda vermiştik ve bu kadar küçük bir hediye olmasına rağmen büyük bir başarıydı. Haiti’deki Sakala hayır kurumuna, programımızda buradaki genç erkeklerin yiyecek ve barınak olmadan uyuduklarını, gelecek için en ufak bir umutlarının olmadığını aktardığımızda, dünyanın dört bir yanından bağış yağdı. Her zaman yardım edebilirsiniz, sadece ne yapmanız gerektiğini bulun…
İnsanlar neden bu belgesel dizisini izlemeli? Bu belgesel onlara ne verecek?
Umarım uzak diyarlara, farklı yerlere ve geleneklere karşı merak ve şefkat uyandırırız. Umarım insanlar asla hayal etmedikleri şeyleri görürler, başkalarına empati duyarlar ve doğal dünyadan zevk alırlar.
Türkiye çok önemli bir jeopolitik noktada ve çok çeşitli kültürel mirasa ev sahipliği yapıyor. Sadece Türkiye hakkında bir belgesel çekmeyi düşünür müsünüz?
Sadece Türkiye üzerine bir dizi yapmayı çok isterim. Türkiye hakkında öğrenecek, gösterecek, göz kamaştıracak ve büyüleyecek o kadar çok şey var ki… Mesela uzun zaman önce bir seyahat dergisinden Nemrut Dağı’ndaki heykelin baş kısmının resmini kestim (sanırım orası orasıdır). Bir gün o güzel yüzü kendim görmek için o dağlara yürüyeceğim ya da arabayla yollara düşeceğim. Ve doğudaki çayırların vahşi bahar çiçekleriyle alevlendiğini görmek için geri dönüp tekrar Ağrı Dağı’nda yürüyeceğim. Kim bilir!
Belgeseller veya seyahat deneyimleriniz hakkında kendinizden bahsetmediğimiz bir şey eklemek ister misiniz?
Tevazuuyla seyahat edin ve daima hediyeler alın. Varır varmaz “Burayı seviyorum!” deyin. Lütfen ve teşekkür ederim demeyi öğrenin ve bir meşale alın. Bildik yollardan uzaklaşın. Gördüğünüz herkese gülümseyin. Dünya mucizevi bir yer ve hayatta olduğumuz için çok şanslıyız. Ve unutmayın: kültürlerimiz, dinlerimiz ve etnik kökenimizdeki farklılıklara rağmen, aslında hepimiz aynıyız, tamamen aynıyız. Saygı göster. Merak et. Her şeyi sev.
Onunla bu röportaj aracılığıyla tanıştıysanız, macera tutkusundan ve farklı iklimler, farklı diller, farklı kültürler tanımaya olan heyecanından ilham aldığımız Joanna Lumley’nin maceralarına eşlik etmek için 16 Aralık Çarşamba günü, saat 22:00’de BBC Earth, Digiturk 183., Tivibu 110. ve Dsmart 56. kanallarında ekran başına geçebilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Joanna Lumley’s Unseen Adventures
İlginizi çekebilir: Mag Porter’dan Doğanın Peşinden Çıkılan Yolculuklar Üzerine
İlk yorumu siz yazın!