Sizce Ege’nin ruhu, kumsal ile zeytin ağaçlarının arasında kalmış dingin tavernalarında mı yoksa dağların üzerinde yaşayan mitolojik karakterlerin seneler boyunca ağızdan ağıza yayılmış şiddeti yüksek aşk ve ihanet hikâyelerinde mi saklıdır? Her sergisinde bizi heyecanlandırmayı başaran Meşher’de 23 Temmuz’a kadar devam eden John Craxton: Işığın Peşinde sergisiyle, uygarlığın ilk adımlarının atıldığı Ege topraklarını, sanatçının tutkularını ve hedonizmi gündelik yaşamın sadeliği üzerinden aktardığı eserleriyle keşfediyoruz.

John Craxton, Gün Batımında İki Figür 1952–1967, tuval üzerine yağlıboya 122 x 244 cm
John Craxton Estate

2019 senesinden beri farklı disiplinlerde üretim yapan sanatçıları ağırlayan, “İyi ki İstiklal Caddesi’nde!” dediğimiz, vitrininin önünden geçerken sanat aşkımızı kabartan Meşher, yepyeni bir sergi ile karşımızda! Britanyalı sanatçı ve tasarımcı John Craxton’ın savaşın karanlığından ve tek renginden yaşamın aydınlığına ve parlaklığına doğru ilerleyen kişisel sergisinin bizim için en dikkat çeken yanı; serginin küratörlüğünü yakın dostu ve biyografisinin yazarı Ian Collins’in üstleniyor olması. John Craxton Estate’ten sonra en fazla sayıda Craxton eserine sahip olan Ömer Koç Koleksiyonu’ndan 44 eserin yer aldığı ve sanatçının toplamda 200’e yakın eserinin bir araya geldiği bu sergide; Collins’in eşliği sayesinde Craxton’ı sadece eserleriyle değil, hayat hikâyesi ve dostlarının üretimleri üzerinden de keşfetme şansı buluyoruz.

John Craxton, Manzara 1963–1967, tuval üzerine yağlıboya 107 x 213 cm
John Craxton Estate
 

Müzisyen babası Harold Craxton tarafından hayatı sadece kendisi için keşfetmesi adına teşvik edilen Craxton, yetişkinlik döneminde ilhamını en çok Ege kültüründen, Yunanistan ve Türkiye gezilerinden ve hayatının uzun bir kısmını geçirdiği Girit’in Hanya şehrinden alıyor. Hayatı dolu dolu yaşarken sanatında hiçbir sınırı kabul etmeyen özgür ruhlu sanatçı, Ege’nin kadim topraklarına duyduğu saygıdan ötürü kendisini Arkadyalı olarak tanımlamayı tercih ediyor. Ian Collins, hikâyelerinde Arkadya kelimesinin Craxton’ın bir cennet olarak gördüğü Ege’yi tanımlamak adına sürekli kullandığı bir alışkanlık olduğundan da bahsediyor.

John Craxton, Doğanın Yapı Taşlarıyla Manzara 1975–1976 ,dokuma halı 423 x 492 cm
Stirling Üniversitesi Sanat Koleksiyonu, İskoçya

Gözünü kamaştıran güneşte, mitolojik hikâyelerde hatta bir salatada bile Ege’nin ruhunu bulan sanatçının eserlerinde sadece şehirlerin ve onların köklü hikâyelerinin değil, birçok farklı sanatçının ve hayatına dokunan kişilerin de ilhamı görülüyor. Erken dönem işlerinde Picasso ve Miró’ya saygı duruşunda bulunan Craxton, zaman içerisinde ilhamını gündelik yaşamın sadeliğinden almaya başlıyor. Dikkat çeken eserlerinin birçoğunu Osmanlı mirası bir stüdyoda üreten sanatçının işlerinde, çoban ailelerinden kafelerde buluştuğu arkadaşlarına kadar hayatına farklı şekilde dokunmuş kişiler yer alıyor.

John Craxton, Mantar Tutan Çiftçi 1944–1945, kâğıt üzerine mumboya 43 x 61 cm
John Craxton Estate

Craxton’ın İstanbul’u birden fazla kez ziyaret ettiğinden bahseden Ian Collins; Bizans mozaiklerinin, Türk halılarının ve Osmanlı mimarisinin sanatçının üretimlerindeki etkisinin altını çiziyor. İstanbul ziyaretlerinin sanatçı üzerindeki iz düşümlerini daha iyi anlayabilmemiz adına ise sergiye, Nicholas Moore’un 1985 yılında Craxton ile gerçekleştirdiği ziyaretten fotoğraflar eşlik ediyor. Ayrıca sergide yer alan Robert McCabe’in fotoğrafları sayesinde ise farklı medyumlardaki üretimlerde Ege’den alınan benzer ilhamlara şahit oluyoruz.

Ege’nin kadim ruhunu hayatın satır aralarından yakalayan John Craxton’ın sergisine dair bütün detaylara buradan ulaşabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Emre Durmuş