Kadın Olmak: Kadın Öyküleri
Kadın Olmak: Özel ve güzel… Çileli ve cefalı… Zevkli ve sevimli… Zorlu ve yorucu… Mutlu ve umutlu… Yoğun ve yorgun.. Mantıklı ve ayrıcalıklı… Mücadeleli ve meşakkatli. Ama kesinlikle keyifli ve değerli.
İşte 42 kadın, “Kadın Öyküleri” isimli kitapta bunun için bir araya gelmiş. Kendilerini, kendi gibilerini, gördüklerini, işittiklerini, çevresindekileri, yakın şehirdekileri, uzak köylerdekileri, kısaca tüm kadınların hikayesini ayrı ayrı işlemişler. Hatta yazmakla kalmamış, birçoğu bunu yaşamış, görmüş, duymuş, okumuş ve konuşmuş. Sonuç olarak da ortaya böylesine okunulası ve ibret alınası öyküler çıkmış. Aşık olanından, kader kurbanlarına, haksızlığa uğrayanından kariyer basamaklarını koşarak tırmananlara kadar tüm kadınları bu kitapta görüyorsunuz.
Yazar Halil Gökhan’a bu projeyi ve bu kitabı nasıl oluşturduğunu sorduğumda şu cevabı aldım: “Editörüm Şebnem’le (Şebnem Atılgan) birlikte işbölümü yaptık ve tanıdığımız, tanıdıklarımızın tanıdıkları olan yeni ve amatör yazarların yanı sıra deneyimli, kitap çıkarmış yazarlardan yeni öyküler istedik veya yayınlanmış öykülerinden seçmeleri için seçenek tanıdık. Amaç kadınların yaşantı öyküleri aynı kitapta birden çok farklı, ama aynı kader doğrultusunu paylaşan hikayeleri bir araya getirerek, bir yoğunluk yaratarak ülkemizdeki ve dünyadaki kadın sorunlarına ışık tutmaktı…”
Her hikayenin de kendine göre bir hikayesi vardı; kimisini daha hızlı ve heyecanlı okudum, kimisini de hiç bitmesin diye ağırdan aldım ama hepsinde de “kadın olmak zor zanaat” dedim. Takdir etme, acıma, kıskanma, umutlanma ve aklınıza gelen her türlü duygu beni esir aldı. Satır aralarında çoğu zaman ‘tarifsiz kederler içinde” bir yüz ifadesiyle kaldım. Her hikaye özeldi, her hikaye bir emekti, ayırım yapmak zaten mümkün değil ama Şebnem Atılgan ve Jale Sancak’ın öykülerini beğeni sıramda en başa koydum. Kendimi de ‘Nikah Masası’ isimli bir öyküyle bu kitaba dahil ettim.
“Ahmet’ten olma Hatice’den doğma Esma Kavak, Süleyman’dan olma, Seher’den doğma İdris Kuloğlu’nu kocan olarak kabul ediyor musun?” Derin nefes aldım, bir çırpıda söyledim. Böyle yaparsam daha az acı çekecekmişim gibi geldi. Annem hariç herkes mutlu oldu, en çok da o mutlu oldu. Artık fıstıktan kaybettiğini kebaptan kazanarak telafi edecekti. Belki yine köye döndüğünde Ahmet Ağa olacaktı. Alkış koptu, kocam (artık Sümüklü İdris kocam oldu) yüzümü kapatan tülü kaldırdı, alnımdan öptü sonra elini uzattı, bana da elini öptürdü. Altınlar takıldı, halaylar çekildi ve böylece o çok konuşulan düğün merasimi bitti.”
Okurken; metroda güldüğüm, kafelerde ağladığım, vapurda heyecanlandığım, sahilde isyan ettiğim, balkonda söylendiğim; kısaca kitabın elimde olduğu her an çevreye verdiğim rahatsızlık için özür dilerim. Okuduğunuzda sizin de beni anlayacağınıza eminim.
8 Mart Dünya Kadınlar Gününde, telaşlı ama bir o kadar yalın anlatımlarla dolu bu kitabı, kadın olmanın anlam ve öneminin bir kez daha altını çizmeniz için şiddetle tavsiye ederim.
İlk yorumu siz yazın!