100 yıl ara ile ilişkilere, evliliğe ve erdeme dair izlenimler sunan iki kitaptan bahsetmek istiyorum sizlere. İlki Jane Austen’ın 1800’lü yıllarda yazmış olduğu dört kitabındaki kadın ve erkek evliliğine ilişkin kısımlardan bir akış oluşturularak derlenen ve Can Yayınları tarafından yayınlanan Evlilik adlı kitap. Bir diğeri ise, önceki kitaptan yaklaşık 100 yıl sonra yayınlanan, aynı yaşam öyküsünün üç farklı karakter tarafından yorumlandığı üç mektuptan oluşan, Andre Gide’nin yazdığı Kadınlar Okulu kitabı…

Jane Austen Kitapları | Fotoğraf: Leah Kelley (Pexels.com)

Bugün daha çok felsefi bir kaygı ile yaklaşılan ve Türkçede kısaca “ahlakın övdüğü iyi olma, alçak gönüllülük, yiğitlik, doğruluk vb. niteliklerin genel adı, fazilet” olarak tanımlanan erdemler, bir zamanlar Samuraylar’ın yaşamlarının temelini oluşturan 7 ana ilkenin de kaynağıydı. Bir Samuray eğer dürüstlük, cesaret, yardımseverlik, saygı, kararlılık ve doğruluk, onur ve sadakat erdemlerine sahip değilse, Samuray değil anlamına gelirdi.

Aralarında bir asır olmasına rağmen ilişkilerdeki erdemleri sorgulayışları sebebiyle ilgimi çeken ve tesadüfen üst üste okuduğum Evlilik ve Kadınlar Okulu, beni erdem üzerine ciddi ciddi düşünmeye sevk etti. 1800’lerde ve 1900’lerde görevini yerine getirebilmek ve erdemli davranmak ödüllendirilirken, bugün pek önemli olmamaları bende şu soruları uyandırdı:

  • Günümüz insanları olan bizler, 2000’leri “kim” olarak tamamlayacağız? Hangi erdemlere göz dikecek, istediklerimizi elde etmek için hangilerinden fergat edeceğiz?
  • Özgürlüğü ararken kaba veya yıkıcı olma tuzağına düşecek miyiz?
  • Toplum tarafından kabul edilmek için değil de sadece kendimiz için doğru olanın peşinde koşabilecek miyiz?
  • “İstediğim her şeyi yaparım!” olan çocuk özgürlüğünü bırakıp, “İstemediğim bir şeyi kimse bana yaptıramaz!” olan yetişkin özgürlüğüne geçebilecek miyiz?
  • Bugüne kadar kaybettiklerimizi geri almak için neleri göze alabileceğiz?

Jane Austen ve Andre Gide’nın kitaplarına ve erdemlere nasıl verdiklerine ise gelin, kısaca bakalım:

Evlilik, Jane Austen

“Evlilik”, Can Yayınları tarafından Aşk ve Gurur, İkna, Akıl ve Tutku ve Northanger Manastırı adlı kitaplarından kısa seçkiler alınarak derlenmiş bir “kısa klasik” niteliğinde. Yazarın 1800’lü yılların başındaki kadın-erkek ilişkilerine dair gözlemlerini şu beş bölüm ile takip ediyoruz:

  1. Komşu Kısmetler
  2. Sorunun Etrafında Dönmek
  3. İstenmeyen İlgi
  4. Aşk İçin mi Para İçin mi?
  5. Aşıkların Vefası

Zamanın ruhunu müthiş bir zeka, derin diyaloglar, biraz alay ve de mizah ile anlatan Austen, erdemlerden bir kadının ve erkeğin giyebileceği en güzel giysilermiş gibi bahsediyor. Renkli kumaşların, şapkaların, her an bir hanımefendiye verilmeye hazır ipek mendillerin dünyasında, adı erdemsiz’e çıkmış hiçbir kişinin varlığını sürdürmesi pek mümkün görünmüyor. Birkaç kelimenin aşka neler yapabileceğini, mantığın aşktaki yerini, bilgelik erdeminin önemini, gençliğin getirdiği cehaleti ve kırılganlığı tek bir solukta bu kısa kitapta okuyabilirsiniz.

mv5boda2mzizmju2of5bml5banbnxkftztcwmtu3mte0nq-_v1
Sense and Sensibility, 1996, Hugh Grant ve Emma Thompson | Fotoğraf: Pinterest

Kitabın sonlarına doğru yer verilen “İkna” adlı bölümden alıntısında, “Güçlü bir görev bilinci bir kadının çeyizinde olması istenen parçalardandır.” diyor Austen. 1800’lerin başındaki bir İngiltere’de, bir kadının eline kağıt ve kalem alabilmesi oldukça zor iken bu satırları yazabilmiş olan Austen, bugünün romanlarına bakıyor olsaydı, bırakın kadınların erdemlerini ve görev bilincini, genel olarak erdemlerden bahsedildiğini görmenin pek çok şeyden daha zor olduğuna şahit olabilirdi diye düşünmeden kitabı kapatmam da pek mümkün olmadı.

Jane Austen’ın kitaplarına ve üzerlerinden uyarlanmış filmlere aşina olduğum için akışı takip etmekte zorlanmadığımı, ancak bunları hiç bilmiyor olsaydım kitabın bana derin bir anlam ifade etmeyebileceğini de belirtmeliyim. Bu nedenle en azından birkaç kitaptan uyarlanmış filmleri izlemenizi tavsiye ederim. Sense and Sensibility ile Pride and Prejudice’i izleyerek de Austen’ın dünyasına giriş yapabilirsiniz.

Kadınlar Okulu, Andre Gide

Bizi 19. yüzyıl İngiltere’sinden, 20. yüzyılın başındaki Fransa’ya götüren Andre Gide’nin “Kadınlar Okulu” adlı romanını okurken, kendimizi Austen’ın dünyaysına her ne kadar yakın hissetsek de, belirgin bir biçimde savaşa doğru gittiğimizi ve kırsaldan uzaklaşarak globalleşme yolunda ilerleyen bir dünyaya adım attığımızı fark edebiliyoruz.

“Benim savaş madalyam yok, erdemin kendisi gerek bana, hem de beni yükseltecek diye değil, kendi kendisi için gerek. Benim gibi bir ‘düşçül’e gerçek gerek.” diye günlüğüne not düşüyor kitabının üç ana karakterinden biri olan anne Eveline. Bir anne, baba ve onların kız çocukları tarafından yaşamlarını üç ayrı bölümde, üç ayrı bakış açısından anlatan bu romanda, sanki Andre Gide’ye gerçekten de yazılmış olan üç ayrı mektubu okuyormuş gibi hissedebiliyoruz.

Eşi Robert’a savaşta verilmiş olan madalyayı ve sahip olduğunu iddia ettiği erdemleri kuşkulu bulan Eveline’nin yazdılarına, ikinci mektupta Robert bir mektup ile yanıt ona verir, yanıtında“..bunun aşkta olduğu gibi dostlukta da acı düş kırıklıklarına neden olduğunu sanıyorum; karşımızdakini olduğu gibi görmeyip tanrılaştırmak, sonra karşımızdaki böyle bir tanrı olabilirmiş de olmuyormuş gibi ona kızmak. Öte yandan, ben de ilkin Eveline’i olduğu gibi görmüyordum. Neydi Eveline? Kendi bile bilmiyordu. Benim sevdiğimdi. Beni sevdiği sürece benim tanrıçama benzemeye çalıştı, kendisinde bulunduğunu sandığım, kendisinin de benim hoşuma gideceğini bildiği erdemlerle süslendi. Beni sevdiği sürece, kendi kendini tanımak isteğini duymadı; benimle kaynaşmaktan başka dileği yoktu.” diyerek o da eşinin erdemlerini sorgulamayla karşılık verdiğini ekleyelim.

Evlilik ve Kadınlar Okulu | Fotoğraf: Ece Gizem Şenoğlu

Yıllar geçtikçe ve yaşadıkça, karşındaki kişinin aslında sandığın gibi biri olmadığını görmenin hayalkırıklığına, üç ayrı mektupta üç kere şahit oluyoruz. İlişkilerinin temeli olduğunu düşündükleri dürüstlüğü ve birbirlerine gösterdikleri erdemli kimlikleri sorgulayan bir kadın ve erkeğe, savaş geçirmiş ve bir başkasının eşiğindeki olan dünya insanlarına, kızlarını okula göndermek için mücadele eden annelere ve onların okula gidebilen kızlarının yaşadığı zihin değişikliklerine ve nihai olarak yaşamdan daha fazlasını isteyebilenlerin cesaretlerine tanık olmak isterseniz Kadınlar Okulu’nu okuyabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Ece Gizem Şenoğlu

İlginizi çekebilir: Esra Saruhan’dan Şövalyeliğin Kuralları