İlk yorumu siz yazın!
Kağıt: Mağara Duvarlarında Günümüze Uzanan Bir Tarih
İnsanlar çok uzun yıllardır iletişim, üretme, paylaşma, kalıcılık sağlama, planlama, geliştirme ihtiyaçlarına uygun yöntemler belirlediler. Bu yöntemlerden biri de ”yazmak” eylemiydi. Yazmak, bir yazma materyali bir de yazı taşıyıcısı gerektiriyordu. Ve kağıt; M.Ö. 3 bin yılında bir yolculuğa başladı…
Dijitalleşmenin son derece revaçta olduğu yaşadığımız dönemde, sürekli görmekten midir bilinmez, günlük hayatımızda kağıdı ne çok kullandığımızı göz ardı ediyoruz. Bir an da kağıda dair her şeyin ortadan kaldırıldığını hayal edin. Ne çok şey eksildiğini fark ettiniz mi? Sanırım bazı şeylerin varlığına ”olmak zorunda” mantığıyla yaklaşıyoruz. Halbuki kullandığımız malzemeler hakkında bilgi sahibi olmak onlara verilen değeri arttıracaktır. Çünkü üzerine verilen emeklerin artık bilincinde olacak ve bu durum bizi gereksiz kullanımına karşı da hayli bilinçlendirecektir. Lafı fazla uzatmadan bu uzun yolculuğa dahil olalım…
Kağıdın Yolculuğu Nasıl Başladı?
Daha iyi anlamlandırmak ve akıllarda kalıcılığı arttırmak açısından bu sorunun cevabını 3 başlık altında vermek istiyorum. İnorganik, organik ve diğer yazı taşıyıcıları.
İnorganik Yazı Taşıyıcıları
Taş
Paleolitik devirle birlikte iletişimde kullanılan bir yazı düzlemiydi. Mağara duvar yüzeyine, kayalar üzerine yapılan bu çizimler, taş üzerine kazınan ilk anlatım ve aktarım biçimiydi. Kazı aleti olarak da silex (çakmak taşı) kullanılırdı. Yazı, sanat veya dini amaçlı yapılan resimlerde insan ve hayvan resimlerinden başka ritüel sahneleri de anlatılmaktaydı. Neandertaller tarafından oluşturulmuş, şimdiye dek bilinen en eski mağara resimlerine ve detaylarına bu yazıdan ulaşabilirsiniz.
Ostrakon (Kırık çömlek parçası)
Genellikle bir vazodan veya başka bir toprak kaptan kopan bir çömlek parçası. Midye kabuğunun, yumurta kabuğunun veya kireçtaşı parçacıkları da kullanılıyordu. Çok bulunan, rahat ulaşılabilen bir yazı düzlemiydi. Özellikle tutulacak kısa notlarda sıklıkla tercih ediliyordu. Okul ödevleri, beyanlar, makbuzlar, kısa mektuplar… Atina’da çömlek parçalarının kasten kırılmasıyla oy kullanılıyordu fakat ”seçim” için değil… Söz konusu olan şey ”sürgün”dü. Oy kullanma meselesinin detaylarını incelemek için bu yazıdan faydalanabilirsiniz.
Madenler / Metaller
Eski tarihlerden beri çok farklı alanlarda kullanılmaktaydı. Yazıtlar bronz madeni kullanılmış; el yazılarında ise daha yumuşak maden olan kurşundan faydalanılırdı. Kurşun; esnek, katlanabilen, rulo haline getirilebilen ve daha az yer kaplayan bir malzemeydi ve bu nedenle sıklıkla tercih ediliyordu. Altın, gümüş gibi değerli madenler ise hükümdarlara, krallara ait belgelerin yazılmasında kullanılırdı.
Kil Tabletler
Kil tabletler üzerine Sümerler ve Asurlular tarafında M.Ö 4000 yılında yazı yazılmaya başlanmıştı. Yumuşak ve nemli yapıda kilden elde edilmiş bir düzlem üzerine yazılar yazılıp resimler çizilirdi. Bu işlem için keskin olmayan, 3 köşeli gereçler ya da kalıplardan faydalanılırdı. Daha sonra tabletler güneşte veya ateşle kurutularak tabletler elde edilirdi. Sümerce, Akadca, Hititçe gibi birbirinden farklı 3 dilde yazı örneklerini görmek için İstanbul Arkeoloji Müzeleri’nde ”Çiviyazılı Belgeler Arşivi” ziyaret edilebilir.
Organik Yazı Taşıyıcıları
Ağaç Kabukları, Palmiye Yaprakları
Yazı konusunda ağacın kabuğundan (kabuk-gövde arası lifli kısım) faydalanılırdı. Belirtilen bölge tabaka haline getirip cilalanmasıyla yazı düzlemi elde edilirdi. Palmiye yapraklarından ise ince uzun şeritler kesilerek yazı düzlemi oluşturulup, yazma materyali olarak da metalden kalemler kullanılırdı. Yazılacak uzun metinlerde çok sayıda yaprak üst üste konularak bir noktadan iple tutturulup yelpaze formunda kitaplar oluşturulurdu.
Ahşap
Bazen yazılacaklar ahşap malzeme üzerinde doğrudan kazınarak aktarılır bazen de renkli mürekkep veya yazı kalemiyle sağlanırdı. Bu aşamaların haricinde asıl dikkat çekici nokta balmumundan faydalanılan tabletlerdi. İlk olarak ahşabın çukur iç kısmı koyu renkte balmumu ile kaplanır ve sert bir zemin elde edilirdi. Oluşan düz ve sert zemin üzerinde ”stylus” adı verilen kalemler kullanılırdı. Stylus kalemlerinin kullanımı, yüzey üzerinde kalemi sürtme şeklinde değil bastırıp-çekme biçimindeydi. Kalemin spatula şeklinde görülen diğer ucu da yazı sırasında oluşan hataların rötuşu için kullanılırdı. Artık farklı bir yazı yazılmak istendiğinde ise yüzey tekrar ısıtılarak balmumu düzleştirilirdi. Tekrar tekrar kullanılabilen, hataların kolaylıkla düzeltilebildiği ve kolay taşınabildiğinden dolayı sıklıkla tercih edilirdi.
Keten Bezi
Eski Mısırlılar döneminde yazı amaçlı kullanımına başlandı. Antik çağda da Etrüskler ve Romalılar tarafından keten bezi tercih edilirdi. Rulo şeklinde kullanılarak keten kitaplar oluşturulurdu. Ayrıca keten bezi şeritler halinde kesilerek üzerine ritüeller yazılıp mumyaları sarmak amacıyla da kullanılırdı.
Fildişi, Kemik, Hayvan Kabuk ve Organları
Fildişi tabletler değerli malzemelerdi ve saray mensupları tarafından tercih edilirdi. Ancak kolay erişilemeyişi, zor elde edilmesi, pahalı olması sebebiyle fildişi, yazı malzemesi olarak yaygınlaşmamıştı. Hayvan kemikleri, kaplumbağa kabuğu, istiridye gibi deniz hayvanlarının kabukları da kullanılırdı. Yaygın olmamakla birlikte hayvan bağırsağı, sidik torbası gibi organlar da zaruri zamanlarda tercih edilirdi.
Yazı Taşıyıcısı Diğer Malzemeler
Papirüs
Özellikle Nil Deltasının düz ve ıslak alanlarında yetişen ”maydanozgiller” familyasına ait olan bu bitki Mısır’ın bilinen en eski yazı taşıyıcısıydı. Boyları 3-4m uzunluğunda olan saplarından parçalar kesilir ve dış kabuğundan ayrılarak iç kısmındaki açık renkli öze ulaşılır. Elde edilen şeritler suyla ıslatılmış bir tahtanın üzerine kenarlar azıcık üst üste gelecek şekilde yan yana diziliyordu. Bu tabakanın üzerine ters yönde olacak şekilde ikinci bir öz tabakası diziliyordu. Ardından bu yüzey yassı, geniş bir taşla dövülüyor, nişasta içeren özün yapışkanlığı sayesinde iki tabaka birbirine yapışıyordu. Güneşte kurumaya bırakılıyor ve kurutma işlemi tamamlandıktan sonra yüzey bir midye kabuğu, fildişi ya da bir parlatma taşı ile pürüzsüz hale getiriliyordu (perdahlama işlemi).
Yazı papirüs üzerine sivri kamış kalemlerle mürekkeple yazılıyordu. Ek olarak papirüsün nişasta içeren sapları aynı zamanda ucuz ve lezzetli bir besin maddesiydi. Güçlü liflerinden sepet, halat, sandalet vb. ürünler çıkartılırken, kökleri alet yapımında ve yakacak olarak kullanılıyordu.
Bambu
Bugün birçok alanda kullanılan bambu, bir kamış türü. Yazının tarihsel gelişimi içerisinde bambudan yazı taşıyıcısı olarak da istifade edilirdi. Çoğunlukla Çin’de kullanılırdı. Bu malzemenin yapısı diğer malzemelere göre dar enli olması nedeniyle Çin yazısının dikine yazılmasına sebep oldu. Üzerine yazım sırasında mürekkep ve fırçadan faydalanılırdı. Çin’in Jiajiang kasabasında yaşayan insanların bir çoğu hala geleneksel kağıt yapımıyla hayatını idame ettirmekte. Bahsedilen kasabada, geleneksel bambu kağıt üreticileri ile gerçekleştirilmiş röportaja buradan erişebilirsiniz.
Deri, Parşömen
Asırlar boyu her yerde bulunan bir malzeme olduğu için üretimi tarih öncesi dönemlere kadar uzanıyor. Genellikle sığır, koyun, dana, kuzu, keçi ve ceylan derileri kullanılırdı. Papirüsün en büyük rakibi olan bu malzeme üretim yöntemine göre 2 çeşide ayrılıyordu. Deri ve parşömen. Deri, tüyleri alınmış hayvan pöstekisinin bitkisel maddelerle işlem görmesi (sepileme) sonucu elde edilmekteydi. Parşömende ise deri sepilenmiyor, kireçle işlendikten sonra gerilerek kurutuyor, sonra da incecik kazınarak düzenleniyordu. Parşömen deriye göre hem daha ince hem de kazımaya, silmeye ve her iki tarafı da yazı yazmaya elverişli bir yüzey malzemesiydi.
İpek
Çinliler tarafından üretilen parlak, bükülgen ve pahalı bir malzeme olan ipek; yazı yüzeyi olarak yaygın bir şekilde kullanılmamıştı. Yazı düzlemi oluşturma işlemine ilk olarak ipek kumaş artıklarının küçük küçük parçalara ayrılması ile başlanırdı. Bu parçaların ıslatılmasıyla yepyeni bir madde olan kâğıt hamuru üretildi. Kalıplara dökülerek kurutulan bu hamurdan ince bir kâğıt elde edilmekteydi. Genellikle deve tüyünden yapılmış fırça ya da bambu kalemler ile mürekkep kullanılarak yüzeyine yazılar yazılırdı.
Kâğıt
Arapça ”kaghat” ve Türkçe ”kağıt” sözcükleri Sogdca ve Uygurca sözcüklerden gelmekte. Orta Asya’da yaşayan Türkler ipek kozasından yaptıkları yazı malzemesine ”kagat” ya da ”kakat” adını vermişlerdi. Kağıdı ilk üretenler M.S. 105 yılında Çinliler olmuş ve 500 yıl boyunca üretimin sırrı Çin Hükümdarlığı sınırları dışına çıkmamıştı. Üretim sırasında Çin’de yetişen özel bitki türlerinin lifli bölümleri tercih edilmiştir. Bitkilerden kağıt üretilirken sırasıyla şu yöntem uygulanırdı:
- Ağaç dalları kesilerek demetler halinde suya batırılarak birkaç gün yumuşamaya bırakılır.
- Sert ve koyu renkli kısımlar sıyrılır.
- İçinde kalan lifli kısım alınıp kireç+odun külü karışımına batırılıp beyazlaması beklenir.
- İşlem sonrası kireçten arındırılması için bol su ile yıkanır.
- Dövülerek liflerin incelip hamurlaşması sağlanır.
- At kılında, ipekten veya ince bambudan yapılmış süzgeçlere alınır, bambu kasalar yardımıyla sıkıştırılıp suyu alınır.
- Açık havada kurumaya bırakılır.
Çinliler bu şekilde, üzerine yazı yazılabilecek mükemmellikte kağıtlar üretmeyi başarmışlardı ancak kağıt yapımını, temel oluşuma sadık kalarak, geliştirmek başka ülkeler sayesinde gerçekleşti. 705 yılından itibaren Kore ve Japonya, ardından Türkistan’ın batısı, Doğu Pakistan ve Hindistan öğrenmiş; el sanatlarındaki hünerlerini kağıt yapımında da gösteren Japonlar, bazı bitkilerin kabuk kısımlarından faydalanarak çok iyi sonuçlar almışlardı. Fakat bu yazıda niyetim ”ilk” ten kopmak değil o yüzden ilgilisine, yazı bitiminde, bir kaynak önerisinde bulunacağım.
Kağıdın Mucidi Kim?
Günümüz görüntüsüne ulaşması ilk olarak Çin’de M.S. 105 yılında Ts’ai Lun tarafından sağlandı. Ts’ai Lun günümüzden yaklaşık 2000 yıl önce Çin’de yaşayan, Çin kayıtlarında ”haremağası” olduğundan söz edilen kişidir. İmparatorun Ts’ai Lun’un icadından çok memnun kaldığı da kayıtlarda bulunur. Bu memnuniyet sonucunda; Ts’ai Lun ödüllendirilir, bir unvanla onurlandırılmış ve varlıklı biri olarak hayat sürer. İşin magazinsel boyutunda baktığımızda daha sonra Lun’a neler olduğuna dair bir çok rivayet mevcut. İntihar ettiği ortak sonuç ama sebebi kimi zaman saray entrikalarına karıştığı, kimi zamansa imparatorun ölümü ardından tahta gelen yeğeninin ona düşman olduğu.
Gerçekte kağıdın Ts’ai Lun’dan önce bilindiğine dair kanıtlara ulaşılmış fakat Ts’ai Lun kağıdı yalnızca ”paketleme malzemesi” olmaktan çıkararak onu yazı yazılabilecek bir düzlem haline dönüştüren kişiydi. Dutağacı kabuğu, kenevir ve kumaş paçavralarını suyla karıştırarak ezdi, lapa bir haline getirdi, presleyerek suyunu çıkardı ve bu ince tabakayı kuruması için, güneşin altında, ipe astı. Ve günümüzde balya balya alıp kullandığımız A4 kağıtlarının temellerini atma işlemi başarıyla sonuçlandı.
Ts’ai Lun keşif öncesi bambu yazı levhaların çok ağır olduğu, ipekten yapılanların ise çok pahalı olduğunu kaynaklarda belirtmiş. Bu bilgi sonucunda aklıma ”Tüfek, Mikrop, Çelik” kitabı yazarı Jared Diamond’ın bir sözü geldi: ”Çoğu icat ihtiyacın anasıdır, ihtiyaç icadın değil.” Kağıt da ekonomik, daha bol ve kolay işlenebilir madde ihtiyacı sonucu doğdu ve bulunuşuyla ihtiyaçlarımıza karşılık verdi. Tekerleğin, paranın, ateşin icadı kadar önemli olan bu buluşun mucidinin ismine pek de sık rastlanmaması oldukça üzücüdür. Oysa ki o bizi ”kayıt altına almak” eyleminin dayanılmaz hafifliği ile tanıştırdı. Sonrasında hiç konfor alanından ayrılmadan gelen kayıtları inceleme anı, zamanda yolculuk, gerçek bir beyin jimnastiği…
Yazımı tamamlarken; sizler de elinizde bulunan kullanılmış kağıtlarla, evinizdeki şartlarda, yeniden kağıt oluşturabileceğinizi biliyor muydunuz? El emeğinizle yaptığınız kağıtları iyi dileklerle doldurup sevdiklerinize sunmak bence oldukça iyi fikir! 🙂 Kağıt hakkında daha detaylı bilgiye ulaşmak için; Kağıdın ve Matbaanın Kültürel Tarihi kitabından faydalanabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: unsplash/@chdwck9
İlginizi çekebilir: Thecellist’ten Kağıttan Rengarenk Bir Dünya
Okurken beslendim.🙂 Eline ve emeğine sağlık!
Okurken hem bilgilendim, hem keyif aldım. Harika bir yazı teşekkür ederiz.