Pandemi kısıtlamalarının biraz daha rahatlamasıyla birlikte açılan kafe ve restoranlar hepimiz için arzu nesneleri halini almış durumda. Çok basit eylemlerin bile hepimize farklı geldiği, yemek yemeye çıkarken bile içimizin kıpır kıpır olduğu şu günlerde, “Sakin bir kafe bulsak da güzel güzel çalışsak.” diye düşünen sadece ben olamam değil mi? Peki uzunca bir zamandır hayatımızda olan kafede çalışma kültürünün haklı ve bilimsel bir dayanağı olduğunu öğrenseydiniz daha da motive olur muydunuz?

Kahve Dükkanı Etkisi

Bir şeyler araştırmak üzere evden kütüphaneye diye çıkıp, kahve almak için oturduğu kafede günü tamamlayanların sayısı oldukça fazla. İçlerinde ressamlar, şarkıcılar, yazarlar olan pek çok başarılı sanatçının en sevilen eserlerini sıradan mekanlarda otururken yazdığı düşünüldüğünde bu durum çok da şaşırtıcı değil. Özellikle Jean-Paul Sarte’den Pablo Picasso’ya, J. K. Rowling’den Bob Dylan’a uzanan bu geniş skalalı kahve dükkanı müdavimlerinin hepimizin oturduğu o basit masalarda motive olduğunu bildiğimizde….

Ben kendimi bildim bileli çok sessiz ortamlarda konsantre olmakta zorlanırım. Uyurken, bir iş yaparken ya da odaklanmam gerektiğinde biraz gürültünün, dışardan bir sesin; yaptığım işe hep katkısı olduğunu erken yaşta fark edenlerdenim. Bu nedenle de öğrencilik yıllarımdan beri müzik, TV ya da benzeri şekilde ses yaratan kaynaklar açık şekilde çalışırım. Yanımda insanların olması, onların sohbet etmesi beni daha iyi yönde bile etkiler. Bu nedenle grup çalışmaları hariç, bir türlü kütüphane insanı olamamışımdır.

Hal böyle olunca kahve dükkanlarında çalışmanın normalleşmesinin ya da yaygınlaşmasının ardından benim gibi pek çok kişinin, kendisini kahvecilere atmaya başladığını, elinde kitabıyla, bilgisayarıyla ya projesini tamamlamaya çalıştığını memnuniyetle izledim.

Coffee Shop Effect

Peki neden kütüphanelerdense kafeler ve kahve dükkanları, çalışmak isteyenler için cazibe noktalarına dönüştü? Nihayet, bu durumun bilimsel temelini açıklayan bir makale ile karşılaştım.

Gerçekten de belli bir seviyeye kadar olan gürültüler ya da bazı ambiyanslar yaratıcılığımızı besliyor ve düşünme biçimimizi olumlu yönde geliştiriyor. Bazı sesler bir şekilde motive arttırıcı etki yaratarak daha hızlı karar verme, daha yaratıcı olma ya da işleri daha hızlı sonuçlandırma gibi faydalar sağlıyor bize. Bu duruma da Coffee Shop Effect yani Kahve Dükkanı Etkisi deniyor. Arkadan gelen hafif müzik ve konuşma sesleri, baristaların kahve makinasından gelen gürültüleriyle karışınca ortaya çıkan ve sizi adeta sarmalayan bu atmosfer, çoğu insanda aynı etkiyi yaratıyor.

Kahve Dükkanı Uğultusu Smilasyonları

Pandemi kısıtlamalarının azaltıldığı şu günlerde, elbette sosyal mesafeye dikkat ederek, verimli çalışma mekanlarımıza yeniden dönebilmenin değeri bence paha biçilemez! Diğer yandan yasakların yeniden gündeme geldiği ve kısıtlamaların tekrar hayatımıza dahil olacağı günler için, evde çalıştığımız ortamları biraz daha değiştirip en sevdiğimiz kahvecileri simüle etmemiz de fena fikir değil. 

Bunun için çalışma odanızda bir kahve öğütücü, taze kahvelerinizi yapmaya yarayan French Press ya da filtre kahve makinası gibi herhangi bir kahve hazırlama ekipmanı, belki en sevdiğiniz kafeyi andıran ahşap çalışma masası, bulunduğunuz ortamı sıcaklaştıracak afişler ya da tablolar sizi evde de daha verimli çalışma moduna sokmak için işe yarayabilir. 

Bence işin en önemli kısımlarından olan kahve dükkanı gürültüsü/uğultusu içinse; Cofffivity, Hipstersound, A Soft Murmur sayfalarından faydalanabilirsiniz. Birbirinden farklı türdeki kahve dükkanı seslerini (Fransız, cozy ya da kalabalık) bulabileceğiniz bu gibi uygulamalar ve bazı dekorasyon değişiklikleri, evde bile kendi sanal kahveci dükkanı etkinizi yaratmanıza yardımcı olur belki, kim bilir!

Herkese bol keşifli, yaratıcı günler!

Kapak Fotoğrafı: Anna Shvets (unsplash.com)

İlginizi Çekebilir: Melike Büşra’dan Günlük Ritüeller