Sörf Aşkına: Kanarya Adaları - Fuerteventura ve Lanzarote
Siz de benim gibi su sporları tutkunuysanız hiç düşünmeden gidin! Kanarya Adaları, ama özellikle yedi adanın ikinci büyük adası olan Fuerteventura ilk seçiminiz olmalı. Burada yılın her günü, her seviyede rüzgar sörfü, dalga sörfü ve kite sörf yapabileceğiniz noktalar bulacaksınız. Hiç durmayın, gidin! Dünyanın dört bir yanından gelen insanlarla sörf hostellerinde kalın, birlikte sörf yapın, adaları keşfedin, İspanyol mutfağının nefis tatlarına acıkın, denizin kokusuna, rüzgarın sesine uyanın. Unutulmaz bir macera yaşayacağınıza, sonrasında benim gibi, herkes gibi, tekrar tekrar gideceğinize eminim.
Rüzgar ve dalga sörfü için 2016 yılı içerisinde iki kez gittiğim Fuerteventura, Lanzarote, Gran Canaria ve Tenerife adalarındaki günlerimi sizlerle iki bölüm olarak paylaşacağım. Bu ilk bölümde Fuerteventura ile Lanzarote, ikincisinde ise Gran Canaria ve Tenerife adalarından bahsedeceğim. Haydi başlayalım!
Öncelikle, Kanarya Adaları’nda hiç kanarya göremezsiniz 🙂 Sanılanın aksine, bu adaların adı bildiğimiz kanarya kuşlarından gelmiyor. Hatta kuşlara bu ad, adaların keşfinden çok daha sonraları verilmiş. Adının nereden geldiği konusunda kesin bir bilgi olmamakla birlikte, tarihçiler en çok Gran Canaria yerlilerinin Kuzey Afrika kökenli Canarii kabilesinden geliyor olmalarından dolayı bu adı aldıklarına ihtimal veriyor.
Diğer olasılıklar ise; adaların Romalılar tarafından keşfedilmesiyle birlikte yanlarında getirdikleri, Latincede canis olarak bilinen köpeklerden (bayraklarında da kullandıkları sembol) veya 15.yy’da adalar civarında bolca bulunan ve Latincede cannis marinus diye bilinen deniz foklarından almış olabileceği yönündedir. Her adanın ayrı flaması olsa da bu yukarıdaki flama Kanarya Adaları’nın bütününü temsil ediyor. Görüldüğü gibi üzerinde 7 ada (en büyükleri) ve Latince’de köpek anlamına gelen canis figürleri var. Atlantik Okyanusu’ndaki konumundan dolayı da OCEANO yazısı ve İspanyol kraliyet tacı…
Fuerteventura Konum
İlk göz ağrım, ikinci evim…
Kuvvetli rüzgar anlamına gelen Fuerteventura, bölgedeki diğer 6 adaya göre en güçlü rüzgarı alan konumda olmasından dolayı uluslararası yarışların da yapıldığı muhteşem bir sörf noktasıdır. Diğer adalara göre oldukça kuraktır. Adanın güneyinde volkanik bir ada olmasının izleri çok belirgindir. O kadar çok ziyaretçi gelmesine rağmen, adanın hiçbir yerinde çarpık yapılaşma ve yoğun turistik tesisler görmezsiniz. Bu özelliği ile Gran Canaria ve Tenerife’den oldukça farklıdır.
Her şey ayarlanmış ve yolculuk zamanı gelmişti. Fuerteventura’da bir haftalık sörf kampına gitme fikri ile tüm rezervasyonların yapılması sadece bir ay öncesiydi. Zaman hızla geçmişti. Oldukça heyecanlıydım. Huyunu, suyunu, rüzgarını bilmediğim bir denizde, üstelik köpekbalıklarının bolca olduğu Atlantik Okyanusu’nda tek başıma sörf yapmaya gidiyordum.
İzmir’den Fuerteventura’ya Münih aktarmalı olarak toplam 7 saat süren Sunexpress uçuşu ile çok rahat ulaştım. Havalimanı, adanın başkenti Puerto del Rosario’da. Kalacağım yer, adanın kuzeyinde 40 dakika uzaklıktaki Corralejo. Havalimanına geceyarısına doğru indik. Saat 23:00’den sonra toplu taşıma imkanı bulunmadığı için Corralejo’ya daha önceden ayarladığım transfer ile ulaştım.
Konaklayacağım Hostel (Sol y Mar) aynı zamanda sörf kampının anlaşmalı konaklama yerlerinden biri. Hayatımda ilk kez bir hostelde kaldım ve Sol y Mar sörf hostel daha sonra gördüklerimin en iyisi, en temizi. Daha iyi bir seçim olamazmış. Herkese tavsiye ediyorum. Çatıdaki terasta tek kişilik harika bir odam var.
Nefis kahvaltımız her sabah saat 8:00 itibariyle hazır. Latin Amerikalı tatlı Consuela’nın ellerine sağlık!
Sonrasında transfer araçlarımıza binip o günkü rüzgarın durumuna göre bir plaja gidiyoruz. Bu arada hostelde rüzgar sörfü yapan tek kişi benim 🙂 Türkiyede’ki durumun aksine, ada genelinde hemen hemen herkes kite sörf ve dalga sörfü yapıyor.
Ay’ın durumuna göre oluşan gelgitler bu adalarda izleyebileceğiniz en güzel doğa olaylarından biri. Sörf yaparken sular aniden alçalıp, yükselebilir. Özellikle lagünlere gidileceği zaman suyun yükseldiği saatleri yakalamak gerekiyor.
Sular çekildiğinde
Gittiğimiz koylarda ne bir kafe, ne de bir WC bulunuyor. Doğal dokuya zarar vermemek için özellikle yapmıyorlar. Buraya gelen herkes tuvalet ihtiyacını kum tepeciklerinin ardında veya denizde gideriyor. Yıllardır hizmet veren Sörf okullarında bile tuvaletinizi yapacak yer yok. Beni tek rahatsız eden konu buydu. Neyseki adanın güneyinde bulunan, ayrıca bahsedeceğim muhteşem bir sörf okulu olan Rene Egli’de her şey yerli yerinde.
Kanarya Adaları’nda her adanın iklimi ve doğası birbirinden faklı. Ancak tek ortak yanları, tüm adalarda kuzeyin daha yerel, güneyin daha turistik olması. Hava sıcaklıkları bile 2 saatlik yolculukla güneye inildiğinde ciddi artış gösteriyor. Kuzeyde İspanyolca bilmek avantaj, güneyde ise İngilizce yeterli.
Burada öyle çok fazla lüks otel bulunmuyor. Bu açıdan beklentinizi çok yüksek tutmamalısınız. En lüks oteller golf için gelen turistler tarafından sürekli dolu. Adada ve diğer Kanarya adalarının genelinde hostel konaklama tipi en yaygın olanı. Bu hostellerde ağırlıklı olarak farklı ülkelerden gelen gönüllü gençler çalışıyor. Bir süre sonra iyi bir çalışan olurlarsa ücretli çalışan oluyorlar. Daha genç olsaydım, kesinlikle böyle bir tecrübe yaşardım.
Corralejo, son derece düzenli, sevimli ve her şeyi bir arada bulabileceğiniz minik bir sahil kasabası. En uzak yerine dahi yürüyerek gidilebilir. Şehir merkezinde yan yana birkaç plaj bulunmakta. Siesta saatleri oldukça uzun. Bu saatlerde şehirdeki herkesi plajda yer alan minik kafelerde görebilirsiniz. Plajlar ücretsiz ve tertemiz. Doğal olarak İspanyol mutfağı hakim, ancak her adanın kendine özgü yerel tatları da var. Her yerde Hiperdino süpermarket zinciri bulunuyor. Hemen söylemeliyim ki, yiyecek- içecek bu marketlerde inanılmaz ucuz.
Corralejo’da özellikle öğleden sonra 40 knot’a ulaşan rüzgar sayesinde sörf yapabileceğiniz noktalaların başında 1988 yılında kurulan Flag Beach Sörf Okulu geliyor. Şehir merkezinden buraya otobüs, taksi veya kiraladığınız araba ile 15 dakika içinde ulaşabilirsiniz. Şehrin doğusunda kalıyorsanız buraya yürüyebilir veya kiraladığınız bisikletlerle de gidebilirsiniz. Buraya ulaşınca yoldan sahile yaklaşık 600 m yürümeniz gerekecek. Bu nedenle yanınıza fazla eşya almamanızı öneririm.Rüzgarın şiddetli olduğu zamanlarda yürümenin oldukça zor olduğunu belirtmeliyim. Burada aperatif alabileceğiniz minik bir kafe var, ancak WC yok 🙂
Ben sörf ekipmanlarımı haftalık olarak buradan kiraladım. Fiyatlar Türkiye’deki benzer sörf okullarına göre çok daha uygun. Özellikle ilk gittiğinizde bu okuldan seviyenize uygun bir program satın almanızı öneririm. Bu şekilde konaklama, ekipman ve aksesuar kiralama ile transferler dahil olacak. Eğer bir paket program satın alırsanız sörf okuluna ait bir araç, her sabah sizinle birlikte şehrin diğer noktalarında kalan kişileri sabah erkenden alıp, tüm ekipmanlar ile birlikte adanın farklı koylarına götürüyor.
Adanın batı kıyısında bulunan 35-40 dakika uzaklıktaki El Cotillo bu noktalardan bir tanesi. Bu bölgede hem yeni başlayanlar için (lagünde), hem de profesyoneller için farklı koylar bulunuyor. Özellikle dalga sörfü yapmak isteyenler daha çok El Cotillo bölgesini tercih ediyor. Ben iki günümü bu bölgeye ayırdım. İlk gün, çalıştırıcım Michael ile lagündeki sular yükselince yavaş yavaş korunaklı koydan çıkıp açık denizde dalgalarla free style çalıştık. Rüzgarın şiddeti çok fazla değildi ama bu benim için bölgeyi tanımak ve hakim olmak açısından avantaj oldu. İkinci gün, rüzgarın şiddetlenmesiyle birlikte dalgalarda çok daha keyifli bir gün geçirdik.
Corralejo’da oldukça fazla sayıda kafe- restoran bulunmakta. Alışveriş yapabileceğiniz iki merkez ve tabii ki sokak mağazaları da oldukça fazla. Burası adanın güneyine göre daha kalabalık ve canlı. İspanyol kültürü gereğince geç saatlerde yediğimiz yemeklerin ağırlığını, yemek sonrası sahilde bulunan barlara gidip dans ederek giderirdik. Waikiki Beach Bar en çok eğlendiğimiz mekandı. Bazı geceler terasta muhteşem barbekü partileri yapar, sonrasında sahile gider dans ederdik. Hostelde uzun süre konaklayanların haricinde iki günde bir gidenler ve yeni gelenler oluyordu. Bu açıdan çok kısa sürede harika dostluklar kuruluyor.
Adada en keyif aldığım sörf noktası , güneydoğuda Costa Calma – Jandia arasında bulunan Playas de Sotavento. Bu bölgedeki konaklama alternatifleri Corralejo’daki gibi fazla değil. Bu nedenle bizim yaptığımız gibi araba kiralayarak 2 saatte ulaşabilirsiniz. Rene Egli sörf merkezini görmeden Fuerteventura’dan gitmemelisiniz. Burada muhteşem bir lagün var. Ayın belirli günlerinde bu lagün yükselen sular ile dolduğunda (tarihleri websitesinden görebilirsiniz) alçak sularda korunaklı bir şekilde sörf yapabilirsiniz. Bir sonraki seyahatimde Sotavento’da daha uzun kalıp, kite sörfe başlayacağım.
Fuerteventura’ya gelmişken yakınında bulunan Lanzarote adasını görmezsem olmazdı.
Lanzarote Konum
Bir günlük büyülü keşif
Sabah erkenden Corralejo’dan Lanzorete’e gitmek için limana geldik. Yolculuğumuz 25 dakika sürdü. Aynı gün en son feribot ile geri dönecektik. Fırsat olsaydı da Lanzorete’de en az iki gün kalabilseydik dediğim, sanki başka bir gezegendeymişsiniz hissi veren büyülü bir ada burası.
UNESCO tarafından koruma altına alınmış bu adada yaklaşık 300 adet volkanik tepecik bulunuyor. Lavların sertleşmesiyle oluşmuş kırmızı siyah kaya ve toprakla örtülü olan Timanfaya National Park görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Eğer Haziran ayında giderseniz, her yıl düzenlenen Ironmen Triathlon yarışlarınının Lanzarote ayağını izleyebilirsiniz.
Günübirlik geldiğimiz için burada sörf yapmayıp, mutlak görülmesi gereken yerleri bir rehber eşliğinde gezecektik. Kısacık bir yolculuğun ardından Lanzarote limanına yanaştık ve rehberimiz Carlos ile buluştuk. İlk olarak Timanfaya Ulusal Parkı’na gidip volkanik konilerin etrafında dolaştık. Burada Montanas del Fuego (Ateş Dağı) yakınındaki lavların 400 derecelik sıcaklığını yüzünüzde hissedebilirsiniz. Sanki ayın yüzeyinde yürüyormuşcasına oldukça büyülü bir yer burası. Muhakkak görülmeli.
La Corana volkanının yıllar önce faaliyete geçmesinin ardından lavlar yaklaşık 6 km uzunluğunda içi su dolu doğal bir tünel mağara oluşturmuş. Jameos del Agua demişler buna. Olağanüstü güzellikteki bu 5000 yıllık doğal mağaranın içinde dolaşırken sanki başka bir boyuta geçiyorsunuz.
Yemek sonrasında La Geria’daki şarap bağlarının keşfine gidiyoruz. Bu küçücük adada çok sıradışı bir teknik ile meyvemsi, volkanik, Malvesia ve El Grifo şaraplarını üretiyorlar. Şiddetli rüzgardan etkilenmemesi için, bu civarda binlerce kadar bulunan volkanik çukurlarda yetiştirdikleri üzümlerin etrafına taşlar ile barikat yapıyorlar. İnanılmaz lezzetli olan şaraplardan taşıyabileceğimiz kadarını satın alıp, Fuerteventura’ya dönüş feribotu için Playa Blanca limana doğru yola koyuluyoruz.
Kısıtlı zamanımız olduğundan dolayı sörf yapamaya fırsat bulamadığımız bu büyülü adanın güzel koylarına uzaktan bakıp ayrılıyoruz.
Dolu dolu geçirdiğim bir haftanın sonunda maalesef eve dönüş vakti gelmişti. Birkaç gün daha olmalıydı. Bir hafta göz açıp kapayıncaya kadar hızla geçti. En kısa sürede tekrar gelecektim. Ve evet, sadece 5 ay sonra yeniden Kanarya Adaları’nda olacaktım. Bu defa Gran Canaria ve Tenerife adalarının keşfine… Elbette, ilk göz ağrım Fuerteventura’ya da uğramadan edemeyecektim.
Bir sonraki yazımda Tenerife ve Gran Canaria’daki sörf maceralarımı paylaşıyor olacağım. Yeniden görüşmek üzere!
Paylaşım için teşekkürler. Büyük keyif alarak okuduk efendim.
Beğendiğinize sevindim 🙂 Ben de büyük bir keyifle anlatmaya çalıştım.