Kar ve Ayı: Mecburi Hizmet, İhtiyari Gerilim
Çekmiş olduğu kısa metraj filmlerden sonra ilk uzun metraj denemesi olan Kar ve Ayı ile adını daha büyük kitlelere duyuran Selcen Ergun, Toronto ve Antalya’daki festival başarılarıyla yerli arthouse sinema sevdalıların ilgisini çekti. Başrolde Merve Dizdar’ın Aslı hemşireye hayat verdiği film, mecburi hizmet için Akçeken köyüne atanan bu hemşirenin ilk günlerine odaklanıyor. Köye varışı sıkıntılı hava koşullarından dolayı oldukça meşakkatli olan hemşirenin yaşayacağı problemler ve köy eşrafındaki karakterler ana hikayenin çatısını oluşturuyor diyebiliriz. Film Blutv’de yayınlandı, konusu ilgisini çeken varsa şans vermesini öneririm.
Karın kaosun içinde köye varmaya çalışırken bir de üstüne arabasının camı patlayan Aslı hemşire, motivasyonunu diri tutuyor ve erkenden pes etmiyor. Köye varmadan yaşadığı bu kaza esnasında, film boyunca sık sık nereden çıktığını anlamakta güçlük çekeceğimiz Samet karakterinin yardımıyla yolunu bir şekilde buluyor ve yeni görev yerine varıyor. Fakat malum şartlardan ötürü köyün doktoru başka bir yerde mahsur kalmış durumda ve köye geri dönebilmesi biraz vakit alacak gibi duruyor. Bu süreçte köylülerin çeşitli sağlık sorunlarıyla tek başına başa çıkan hemşiremiz her işin altından başarıyla kalkabilecek bir karakter izlenimi veriyor. Ama bir gece bakkala sigara almak için uğradıktan sonra bir olay yaşanıyor ve filmin geri kalanında bu düğümün çözülüşüne tanıklık ediyoruz.
Editör Notu: Yazının devamı spoiler içermektedir.
Doğa ile adeta bir bütün olmuş olan Samet kardeşimizin iyi niyetli bir köylü olduğunu anlıyoruz fakat destursuz hal ve hareketleriyle bünyeye istemsizce saldığı gerilimden ötürü kendisine biraz mesafeli yaklaşıyoruz. Özellikle kasabın taklaya gelişinden sonraki ekstra ilginç hal ve tavırlarını anlamlandırmakta zorlanıyoruz, ta ki hemşire ile kasap arasındaki fiziksel münakaşaya tanık olduğunu öğrenene dek. Sonrasında kimseye haber vermeyip, husumeti de olan bu adamı yok etmeyi kendine görev edinmiş. Fakat bunu hemşire ile paylaştığında bir teşekkür alamıyor ondan haliyle, hemen jandarmaya gitmek istiyor hemşire ama biliyoruz ki o da ilk ifadesini eksik vererek suç işledi. Bir taraftan olayın yaşandığı anda suçlu olmadığına dair kesin emareler var izleyicide. Bu noktada hemşireden taraf olma konusunda pek ikilem yaşamıyoruz.
Ayıların köye inmesiyle ilgili mevzunun kasap ile Samet arasında bir gerilime sebep olması, çok dolaylı bir yoldan kasabın ortadan kaybolmasına sebep oluyor. Sonrasında jandarma önderliğindeki ‘profesyonel’ aramalar da pek sonuç vermiyor ki orada da Samet’in kasıtlı sabotajını net şekilde görebiliyoruz. Bazı noktalardaki diyaloglar anlatma göster düsturuyla pek örtüşmese de (köydeki karın bir ayıbı örttüğüyle ilgili sohbet vs.) genel olarak karakterlerin performansı ve ikna edicilik seviyesi hiç fena değil. Ben açıkçası bu tarz işlerdeki şive konusunda çok fazla takılmıyorum. Genel olarak sinematografi ve yönetmenlik konusundaki her dokunuşun filme artı yazdığını söylemek de mümkün. Keşke finalini biraz daha farklı kurgulasalarmış diyeceğim ama atmosfer ve anlatıyla bir paralellik de içerdiği için çok eleştiresim gelmedi o açıdan. Selcen Ergun’un yeni filmlerini de izlerim gibi görünüyor özetle.
Sinema dünyasına ve filmlere dair paylaşımlarıma Instagram üzerindeki film blogumdan (@atıptutuyorum) ulaşabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Kar ve Ayı
İlginizi çekebilir: Eralp Alper’den Sanki Her Şey Biraz Felaket
İlk yorumu siz yazın!