İlk yorumu siz yazın!
Karma Yasası: Bahçenizi İyi Niyetlerle Yeşertebilmek Üzerine
Budist keşişlerin neden uzun yıllar belki hayatlarının sonuna kadar manastırlarda inzivaya girdiklerini hiç düşündünüz mü? Cevabı sizi biraz şaşırtabilir, çünkü keşişlerin inzivaya gitme nedenleri genellikle yeni karma yaratmamak üzerine olur. Karma ilk olarak niyetlerimizle yani zihinsel eylemlerde başlar. Sonra dilimize dökülür, pekişir. En son eyleme dönüşür. Bu yazıda etki-tepki olarak da düşünebileceğimiz karma yasasını, yoga felsefesinin ilkeleriyle ele alacağız.
Karma Yasası
Karma bir öç alma mekanizması olarak düşünülmemeli. Karma, Sanskrit dilinde “eylem” anlamına gelir, varoluş yasası olarak tanımlanır. Eylemler nasıl bir niyetle yapıldıysa, tepkileri de aynı nitelikleri taşır. Aslında karmadan korkmak yersizdir çünkü karmayı bizim seçimlerimiz oluşturur. Fakat genelde unutulan bir şey var ki o da karma sadece fiziki eylemlerde oluşmaz. Karma yaratan aksiyonlar üç kategoriye ayrılır: Zihin, dil ve beden.
Zihin ile Karma
“Her şey niyetin ucunda.”
Tibet Atasözü
Karma’nın ilk olarak zihinsel eylemlerde oluştuğundan bahsetmiştim. Burada ilk olarak niyet ön plana çıkar. İyi niyet, kıskanmamak, aç gözlü olmamak, minnettar olmak ve hatta başkaları adına da mutlu olabilmek. Yoga felsefesinde yogiler bir katili bile katil oluşuyla kabul eder. Yargılamaz veya ona karşı kötü niyet beslemez. Değiştirmeye çalışmaz çünkü değişmesi gereken tek şeyin kendi bakış açısı ve eylemleri olduğuna inanırlar. Bu nedenle yogiler zihnini temiz tutar ve haksızlığa uğradığı durumlarda bile niyetini temiz tutarak iyi karma oluşturur. Bu noktada niyeti temiz tutmak ise tamamen bizim sorumluluğumuzda!
Dil ile Karma
Kötü karma yaratmamak veya tam tersi iyi karma oluşturmak için söylenen söz şefkatli fakat aynı zamanda doğru da olmalı. Yogada doğruluk kavramı (Satya) çok kapsamlı ele alınır. Örneğin, birisi bize saati sorduğunda saat 21.17 iken birçoğumuz 21.20 olarak yuvarlarız. Aslında bu bile yalan söylemek olarak görülür. Karşımızdaki insanı üzmemek için söylediğimiz beyaz yalanlar da Satya ilkesine aykırı olarak yer alır. Aynı şekilde kendimize söylediğimiz yalanlar da… Aslında düşündüğümüz zaman birey olarak genelde ilk kendimize yalan söyleriz. Kendimize yalan söylememizin birçok sebebi olabilir fakat hayatımıza dürüstlüğü bütünüyle yerleştirmek istiyorsak ilk olarak kendimizden sakladığımız gerçeklerle yüzleşmemiz gerekir.
Ağzımızdan çıkan sözler tıpkı ilk adım olan niyetlerimiz gibi temiz olmalı. Ayrıştırıcı değil birleştirici, kaba değil nezaketli ve hatta boş değil anlamlı sohbetler yönünde olmalı. Çünkü; karma yasaına göre, boş ve anlamsız konuşmalar zihni ve belki kalbi kirlettiği için kötü karma yaratır. Örneğin, dedikodu yapmak. X’in dedikodusunu yapıp hoş olmayan bir muhabbetin yayılmasına neden olduysan karma yasası sana bunu Y üzerinden geri döndürür. Bu bazen senin hakkında çıkan bir dedikodu, bazen hak ettiğin terfiyi alamamak bazen de toksik ilişkiler şeklinde ortaya çıkabilir.
Eylem ile Karma
Yoganın ilk ilkesi olan “Ahimsa” yani şiddetsizlik burada önemli bir konumda yer alır. Şiddeti başka bir insana yönelik fiziki eylemler olarak düşünmek ise eksik kalır. Aynı şekilde psikolojik veya duygusal şiddet de şiddetin farklı bir türü olarak anlamlandırılır. Ve yine aynı şekilde şiddet sadece başka insanlara yönelik değil, kendine, hayvanlara veya doğaya yönelik eylemler de içerebilir. Ahimsa ilkesi bu konuyu çok kapsamlı ele alır. Örneğin, alarmından önce uyanıp uyumaya devam etmek. Birçoğumuz mutlaka bu durumu yaşamışızdır, işe gideceğimiz saatten 1 saat önce uyanır ve “daha zamanım var neden uyumayayım ki?” diye düşünüp kendimizi tekrar uykuya bırakırız. Fakat çoğu zaman -dış etkenlerden bağımsız olarak- bedenimize o kadar uyku yettiği için uyanırız. Ve belki tekrar uyuyup uyandıktan sonra kendimizi daha yorgun hissederiz. Ahimsa ilkesine göre bu bile aslında kendimize uyguladığımız bir şiddet türü olarak tanımlanır.
Aynı şekilde öldürmek deyince bir başka insanı öldürmememiz gerektiğini düşünürüz fakat akşam tabağımıza hayvan bedeni koyarız. Yazın odamıza giren sivrisinekleri öldürürüz. Oradaki şiddeti görmeyiz hatta şiddet olarak bile tanımlamayız. Doğaya verdiğimiz zararı yerlere çöp atmamak veya suyu israf etmemek gibi önemli, fakat kısıtlayıcı etkenlerle ele alırız. Fakat kısa mesafelere bile toplu taşıma kullanmak veya yürümek yerine özel aracımızla gitmeyi tercih ederiz. Aynı şekilde şampuanların, makyaj malzemelerinin veya jiletlerin içeriklerine bakmadan alışveriş yaparız. Hâlbuki sadece hijyen için satın aldığımız ürünlerle çıkarttığımız plastik atıkları veya içeriğinde yer alan kimyasalların hem kendi bedenimize hem de yer altı sularına karışarak doğaya verdiği zararı ve aynı şekilde bu ürünlerin yaptığı hayvan deneylerini görmeyiz. Hızlı tüketim markalarının çıkarttığı ürünleri satın alırken, üretim aşamasında ağır koşullar altında çalıştırılan işçilere uygulanan şiddeti de görmeyiz…
Karma yasasına göre, eylem ile oluşturduğumuz kötü karmaların çok büyük nitelikler taşıması gerekmez. Örneğin, arkadaşlarımızla oturduğumuz masada birinin çakmağını fark etmeden alabiliriz. Fakat daha sonrasında çakmağı sahibine iade etmezsek veya en azından bizde kalabileceğine dair izin almazsak yine bir karma yaratırız. Yogada bu “Asteya” ilkesi olarak adlandırılır ve hırsızlıktan çekinmek anlamına gelir. Hırsızlık sadece fiziki bir ürünü çalmak olarak nitelendirilemez. Örneğin buluşmalara geç gitmek buluşacağımız kişinin zamanını çalmak ya da sürekli negatif olmak hem bizim hem de etrafımızdaki insanların hayat enerjilerini çalmak anlamına gelir. Birisinin düşüncelerini izinsiz veya referanssız kullanmak da bir tür hırsızlık olarak görülür.
Bahçenize limon ağacı ekip kiraz beklemek gerçekçi bir tutum olmaz. O bahçe artık limonla yeşerecektir. Geçmişte ektiğiniz tohumları belki artık değiştiremezsiniz. Fakat bugün ekeceğiniz tohumları değiştirerek yarın yeşerecek olan bahçenizi de değiştirebilirsiniz. Karmayı da niyetleriniz ve eylemlerinizle ekilen tohumlar sonucu yeşeren bahçeniz olarak görmelisiniz.
Özellikle “modern” dünyada niyetlerimizi, dilimizi ve belki eylemlerimizi bu yazıda bahsettiğim kadar temiz tutmak belki bir miktar zor olabilir. Veya bazı örnekler birçoğunuza biraz fazla bile gelmiş olabilir. Fakat hiç düşündünüz mü sadece bir anlığına yargısız, nazik ve iyi niyetli bir dünyada yaşamak nasıl olurdu?
Kendimizi Budist keşişler gibi manastırlara inzivaya kapatmadığımız müddetçe büyük ihtimalle yeni karmalar yaratmaya da devam edeceğiz. Hatta bakış açımızı değiştirmediğimiz müddetçe inzivaya girsek bile düşüncelerimizle yeni karmalar yaratacağız. Karma yasasına göre de başımıza gelen her şey bu yasanın sonucu olarak meydana gelir. Aslında biraz da sorumluluk almak olarak düşünebiliriz. Yaşamımızın sorumluluğunu alıp bahçenizi artık daha temiz ve iyi niyetlerle yeşertmeye ne dersiniz?
Kapak Fotoğrafı: Samuel Austin (Unsplash.com)
İlginizi çekebilir: İrem Poçan’dan Mindfulness Üzerine
Herkesin dikkatle okuması gereken bir yazı... İç sesimi okur gibi oldum. Fakat 'haksızlığa uğradığımız zaman niyeti temiz tutmak, öfke duymamak' zor. Tam da buna çalışıyordum 🙂 Bu konuda da yazarsınız belki...