Katmandu: Himalayalar’ın Eteklerinde Renkli Bir Şehir
Gidilecek birçok şehir, ülke, mekan varken neden her defasında Katmandu’yu seçiyordum? Daha da önemlisi nasıl her gittiğimde Katmandu beni böyle güzel karşılıyordu?
Katmandu Gezi Rehberi
Uçağımız inerken, sis de izin verince, Himalayalar görünmeye başladı. Uçağın solunda oturan grup şanslıydı. Babam hep karlı dağları geline benzetirdi, onun benzetmesiyle sıralanmış gelinler gibi göz kamaştırıyordu karlı tepeler… Sanırım ilk aşkımız bu görüntüde başladı Katmandu ile.
Uçuşumuzun sonunda ne kadar küçük bir havalimanına indiğimizi fark edip şaşırmıştım. Her sabah sisle kaplanan bir hava durumuna sahip havalimanında 6 adet geniş gövde uçak apronu doldurmaya yetiyor da artıyor bile.
Katmandu’da Konaklama
Kalacak yer olarak airbnb evlerini pek tavsiye etmemekle birlikte Hotel Yak & Yeti‘de keyifle kaldığımı söylemeliyim. İçerisinde bir İtalyan restoran dahi mevcut. Ayrıca Hyatt Otel‘de kahvaltı zamanı çok keyifli ve odalarda mistik bir hava var. Otelin girişinde minyatür tapınaklar ilk izlenim için çok hoş düşünülmüş.
Katmandu rotamı çizerken aklımda 4 durak ve bir de Himalayalar’da pır pır uçak ile tur yapmak vardı. Rotamda Bhaktapur hariç tüm noktalara yürüyerek gittim. Söylenenler doğru, tozlu bir havası var ne yazıkki, maske takanlar da çoğunlukta. Fakat ben kullanma ihtiyacı duymadım, gittiğim hiç bir dönem çok fazla toza rastlamadım.
Stupaların İzinde
İlk durağım Boudhanath Stupa idi. Sokakların arasından tapınağa doğru yürüdüm, daha tapınak gözükmemişti, bir yandan da kadraja neler düşer diye düşünüyordum. Ve sonra dar sokağın ucunda Buddha’nın gözlerini gördüm. Tapınağın üzerinde büyük iki göz, Buddha’nın. Tepesinden aşağı doğru inen renkli bayraklar ve bembeyaz yuvarlak bir yapı. Tapınaklar genelde stupa şeklinde karşımıza çıkıyor, küçüklü büyüklü çok fazla sayıda görebiliyoruz. İlk gittiğim ise en büyüğüydü belki de, etrafında insanlar daireler çiziyordu, tavaf edercesine. Çember boyunca restoranlar, kafeler, yerel ürünler satan dükkanlar mevcut. Stupanın da içine girip bir kademe yükseğe çıkabiliyorsunuz, fakat daha fazlası değil. Mantralar yazılmış renkli bezler bir uçtan bir uca asılmış ki rüzgarda salındıkça mantralar havaya karışsın manasında. Ben de önce bir tavaf ettim Buddha’nın etrafını, ardından Himlayan Java Coffee‘ye oturmayı tercih ettim. Yavaşça gün batarken, stupanın ışıklarını açtılar. Manzaram iyice ihtişamlı bir hal aldı. İlk günümü bu huzur ve mistik hava içinde sonlandırdım zira otelim (Hyatt Hotel) hemen stupanın arkasındaydı.
Yüzlerce Maymun ve Basamak
Bir sonraki gün Maymun Tapınağı olarak da bilinen Swayambunath tapınağına gittim. Kaldığım yerden 4-5 km gösteriyordu, elbette yürümek istedim ve yürüdüm. Sonuçta yürüyünce hep daha fazla insana, olaya, duruma tanık oluyorum ve fotoğraflama imkanı buluyorum. Bir taksiye binerek fırsatları yok etmek istemiyorum. Fakat sorun şu ki; bu tapınak tepedeymiş. Yani yüzlerce merdiven çıktıktan sonra ulaşabileceğim bir noktada. Ve ben bunu varınca farkettim. Yürümenin ardından yaşadığım tek zorluk bu konudaydı. Tapınağın giriş kısmında nüfusu çok fazla olan bir sabun kolonisi var. Ayrıca tapınak onların ya da şöyle diyelim, bu bölgede maymunlar kutsal canlılar. Arada bağrış çağrış koşturmaca yaşanması muhtemel, ki zaten elinizde bir yiyecek varsa hemen almaya çalışırlar. Basamakları etrafınız maymunlarla çevrili bir şekilde çıkıyorsunuz. Neyse ki basamaklar bittikten sonra stupaya ulaştım ve aynı zamanda şehrin manzarası ayaklar altına serilmişti. Küçük tapınaklar arasında gezindim, manzarayı seyrettim, yerlilerle sohbet ettim. Gazeteci bir kadınla konuştum, tapınağın barışa dair olduğunu ve buraya gelen insanların barış için dua ettiğini söyledi. Maymunların arasında oturmuş yazı yazan bir bey efendiye ‘korkmuyor musunuz?’ diye sordum, ‘onlara bakmazsan sorun olmaz’ dedi. Tapınaktan çıkarken bu tavsiyeye aldığıma sevindim.
Katmandu’da akşamlarımı hep Thamel’de geçirdim. En merkezi yer burasıydı, italyan restoranından, çin restoranına, hindu yemek çeşitlerine kadar hepsi mevcuttu.
Gelelim bu şehirde gitmeyi en çok sevdiğim yere ki; şöyle bir hatırlatma da yapayım, bahsedeceğim yer; Doktor Strange filminde doktorun ellerini iyileştirmek için spiritüel anlamda destek almak istediği yer, daha doğrusu tapınak; Bhaktapur. Merkezden bir taksiyle 45 dakikada ulaşabildim. Aslında çok uzak bir yer değil fakat Katmandu’da yollar da arabalar da eski ve fazlaca trafik var. Bhaktapur neden favori mekanım oldu Katmandu’da? Öncelikle şehrin kalabalığından, gürültüsünden ve hatta tozundan uzak bir bölge. Bir büyük tapınak grubunun etrafında köy yeri var. Dolayısıyla gezinirken ne zaman tapınaktan çıktınızda köyü dolaşmaya başladınız fark edemiyorsunuz, öyle iç içe geçmiş durumda. Ayrıca tapınak bahçesinde restoran ve kafeler de var, ve hiç beklemediğiniz bir şekilde çekirdeğinden yeni öğütülmüş kaliteli bir filtre kahve içmeniz mümkün. Ya da belki siz de benim yaptığım gibi önce bahçedeki restorana gider, bölgenin yöresel yemeğini (dhal bat) ve yöresel birasını (Everest Beer) tattıktan sonra kahveciye uğrarsınız. Fotoğraf çeken biriyseniz de bu bölgeden alacağınız tat bambaşka. Eski yapılar, renkli giysiler, boş sokak araları, ilginç kapı resimleri, gülümseyen insanlar vb. tadının damağınızda kalacağına o kadar eminim ki siz de benim gibi tekrar gelmek isteğiyle buradan ayrılacaksınız.
Himalayalar: Karlı Tepeler Konum
Ertesi gün sabahın 5’inde taksiyle havalimanına gittim. Ve pır pır uçakla karlı tepelere uçma vakti yani bu seyahatın asıl amacına ulaşma vakti gelmişti. Bineceğim uçak bir otobüs büyüklüğünde olduğundan biraz heyecanlandığım, telaşlandığım doğrudur. Fakat gökyüzündeyken, bulutların arasından süzülerek uçtuğumuz ve manzarasına kavuştuğumuz karlı tepeler ve yamaçlar bana korkumu unutturdu, havadayken ikram edilen şampanyanın da etkisi olabilir bu. İstediğim yerde ve anın içinde, o coğrafyanın ünlenmesine en büyük sebep, Hindistan’ın Asya kıtasına çarpışıyla oluşturduğu ve hala yükselmeye devam eden Himalayalar’daydım. Bir çok dağcının hayali, ömürlerini verdikleri hayallerin baş kahramanı Everest tepesi manzaramdı. Sonrasında paylaştığım bir çok insandan “nasıl cesaret edip o uçaklara bindin, çok tehlikeli” yorumunu alsam da, hiç pişman olmadım. Ve sanırım Katmandu güvenimi kazandığı için bu deneyimi yaşamaktan vazgeçmediğimi anladım.
Bir Ritüel Olarak Ölü Yakmak
Ayrılmadan önceki son günüm, farklı br kültürün benim için pik noktasını oluşturan Pashupatinath’tı. Ölü yakma ayinlerinin gerçekleştiği yer. Şafak sökerken veya karanlık çökerken doğru zamanmış yakmak için, öğrendiğime göre. Ben de hava kararmaya yakın iyice yaklaştım tapınağa, yaklaştığımı ise göğe yükselen siyah dumandan anladım. Ve tapınağa girdiğimde alevlerle yüzleştim.
Pashupatinath’taki deneyimimi bu yazı ile birleştirme taraftarı değilim. Çünkü çok keskin ve zorlayıcı ama aynı zamanda farkındalık uyandıran ve huzur veren bir deneyim. Yazı ile bu duyguyu yaşamak ve yaşatmak mümkün olamayacağından, sadece bir gün böyle bir ritüeli deneyimlemenizi diliyorum ve bir Cat Stevens şarkısıyla yazımı bitiyorum.
“Kathmandu I’ll soon be seeing you,
And your strange bewildering time,
Will hold me down…”
İlginizi çekebilir: Kadir Sayım’dan Nepal Gezi Notları
Evinde Nepal li bir yardımcısı olan biri olarak Nepal ve gelenekleri hakkında son 2 ayda birçok fırsatım oldu. 🙂 yazınız çok güzel