İda'nın Gölgesinde: Kaz Dağları Gezisi
“Kaz Dağları’na gitmek istiyorum!” diyordum. Diyordum ama Kaz Dağları tam nerededir, tek bir dağ mı var, dağa mı çıkacağız, yaylada mı kalacağız tam bilmiyordum. Ama yıllar evvel, rahmetli Tuncel Kurtiz’in bölgede çektiği programını seyrettiğimden beri hep aklımın bir köşesindeydi.
Benim yolculuklarım hep böyle başlar aslında! Yani bir kitaptan, bir filmden, bir fotoğraftan ya da bir sohbetten payıma bir yer düşer -ülke, şehir, mekan…vs. fark etmez- ; içimden derim ki “Tamam ben buraya gideceğim!” Aradan zaman geçer, yollar geçer, bazen unuturum, bazen aklımdan çıkarmam; ama yol mutlaka oraya varır. Yani en azından şimdiye dek hep öyle oldu. Şükür ki öyle oldu! 🙂
Yine denk geldi. Kaz Dağları kucak açıp beni çağırdı 🙂 Hem de en güzel mevsiminde, mayıs ayında… Okuldan bir arkadaşımın düğünü Çanakkale’de olunca, oraya kadar gitmişken Kaz Dağları’nı da gezelim dedik, araştırma yaptık, işten izin aldık ve yola koyulduk.
Kaz Dağları
Kaz Dağları, Çanakkale ve Balıkesir arasında uzanan bir dağ masifiymiş. Dağ eteklerindeki köylerde yerleşim var. Araştırırken ilk karşımıza çıkan köyler, Çamlıbel, Yeşilyurt ve Adatepe oldu. Biz de ağırlıklı olarak bu köylerde vakit geçirdik.
Nerelerde Kaldık?
İlk durağımız Çanakkale olduğu için ilk akşamımız da Çanakkale’de geçti. 19 Mayıs tatili sebebiyle bölgedeki oteller doluydu; yer bulmak epeyce zor oldu. Ne kadar otel varsa aradık. Düğüne gidecek kalabalık bir grup olduğumuz için hep birlikte kalabileceğimiz, boş bulduğumuz tek otelde rezervasyon yaptırdık. Çanakkale’nin Güzelyalı tarafındaki Tusan Otel’di. Otele ilişkin hiçbir beklentimiz yoktu; ama otel şahane çıktı! 🙂 Denize nazır, orman içinde mis gibi bir otel. O taraflara yolunuz düşerse gönül rahatlığıyla tavsiye ederim; başka yer aramayın.
Cuma akşam düğünü yapıp cumartesi sabahı Kaz Dağları yöresine doğru yola koyulduk.
İlk durağımız Çamlıbel Köyü oldu. Çamlıbel, rahmetli Tuncel Kurtiz’in yerleştiği, yazının başında bahsettiğim programını da çektiği köy. Yöreyi gezip, diğer köyleri de görünce neden bu köyü seçtiğini anladım ben. Vaktiniz olduğunda özellikle Nejat İşler’le yaptıkları şu sohbeti seyredin derim:
Çamlıbel köyündeki ilk konaklama yerimiz Konak Lapeistra idi. Burası 5 odalı, küçük bir butik otel. Biz dört odasını kapatmıştık; dolayısıyla koca konak bizimmiş, evimizdeymiş gibi hissettik! Tertemiz, şahane bir otel. Sahipleri güleryüzlü, candan ve güzel insanlar. Pazar sabahı dillere destan, bizi mest eden bir kahvaltı hazırlamışlardı. Öyleki bahçede kahvaltı ederken sağanak yağmura yakalanmak bile ağzımızın tadını bozamadı. Tabakları kapıp önce ağaç altlarına sonra da mutfağa sığındık; sohbete orada devam ettik. Konak Lapeistra’yı o kadar çok sevdim ki tekrar 5 odayı dolduracak kadar arkadaşımla gidip orada kalmak istiyorum! Vallahi… Kimler bizimle gelir? 🙂
Konak Lapiestra’da pazar kahvaltısı
Kahvaltı sonrasında ekip arkadaşlarımızı İstanbul’a uğurladıktan sonra biz ikinci konaklama yerimize doğru yola çıktık. İstikametimiz Yeşilyurt köyündeki Manici Kasrı idi. Manici Kasrı, bölgedeki en ünlü otellerin başında geliyor. Gidip görünce ününün sebebini kavrıyor insan. Doğanın içinde ve yörenin muazzam doğasıyla bütünleşmeyi başarmış bir otel. Odaları, ortamı ve çalışanları şahane! Biz, “iyi ki burada kaldık!” diyerek ayrıldık.
Manici Kasrı
Manici Kasrı’ndan sonraki durağımız ise tekrar Çamlıbel köyüydü. Kaz Dağları’ndaki son gecemizi Tuncel Kurtiz’in oteli Zeytinbağı‘nda geçirdik 🙂
Zeytinbağı, yeşilin içinde, uzaktan denizi gören bir huzur köşesi. Yemyeşil, dingin ve ilham verici… Kaldığımız odanın önünde küçük bir bahçe vardı, bahçede de bir nar ağacı… Sabah uyanıp perdenin ardındaki nar çiçeklerini görmek ve kuş seslerini dinlemek, sanırım uzun zamandır başıma gelen en güzel şeydi!
Zeytinbağı’nda mükellef bir akşam yemeği yedik. Zeytinyağlıları, mezeleri, salataları, etleri… Her şey çok lezzetliydi. Özellikle hardallı özlemek filizi, kuzukulağı salatası ve karidesli börekleri enfesti. Yine olsa, yine yesek…
Zeytinbağı’nda bir gece kaldık. Ve toplamda Kaz dağları yöresinde dört gece; ama bu tatil sanki haftalarca sürmüş gibi geldi bize. Şehir karmaşasında telef olan zihnimiz dinginleşti adeta…
Dinlendik, oksijene ve yeşile doyduk; huzurla ve sakinlikle dolduk. Ve son gün, Zeytinbağı‘nda enfes bir kahvaltı yapıp İstanbul’a doğru dönüş yoluna koyulduk…
Elbette Kaz Dağları tatilimiz bu kadar değil! Köyleri gezdik, leziz yemekler tattık, yollarda kaybolduk… Burada anlatacaklarım çok dağılsın istemedim; önce kaldığımız yerleri -ki hepsi söz edilmeyi fazlasıyla hakediyor – anlatayım sonra dahasından bahsedeyim istedim. Neler yaptığımızı ayrı bir yazıda detaylı anlatacağım. Benden şimdilik bu kadar.
Bir teşekkürüm var; fotoğrafların çoğu Cemal ’e ait. İyi ki var! 🙂 Daha fazla fotoğrafı için yolvehikaye hesabını takip edebilirsiniz 😉 Dilerim yolunuz, en kısa zamanda Kaz Dağları’ndan geçer… İyi gelecek; eminim!
İlk yorumu siz yazın!