Kazıklı Maria ile: Sosyal Medya ve Sosyal Adalet Üzerine
Sosyal medya, her alanda olduğu gibi aktivizmde de radikal biçim ve içerik değişikliklerine yol açtı. Artık bir hak mücadelesinin kitlelere duyurulmasındaki birincil yöntem sosyal medya platformlarında yapılan paylaşımlar ve oluşturulan akımlar hâline geldi. Ayrıca fiziki şartlarda Fakat aynı zamanda sosyal medya, insanlar arasında kurduğu para sosyal ilişkiler nedeniyle de yeni hak ihlalleri dolayısıyla da sosyal adalet bağlamında yeni hak mücadeleleri yarattı. Biz de sosyal medya ve sosyal adalet arasındaki bu ilişkiyi ve aynı zamanda kendi içerik yaratım sürecini Kazıklı Maria ile konuştuk. Kazıklı Maria, yalnızca ürettiği içerikler ile değil aynı zamanda sosyal adalete ilişkin tartışmalarda da duyarlı ve hassas duruşu ile ön plana çıkan bir isim. Gelin beraber hem sosyal medyanın sosyal adalet arayışında oynadığı rolü hem de kendisinin içerik üretim sürecine dair detayları konuşalım.
Selam Maria! Öncelikle röportaj yapmayı kabul ettiğin için teşekkür ederim. Sosyal medyada ürettiğin çeşitli içerikler ve oluşturduğun persona ile kült takipçi kitlesi edinmiş bir isimsin. İnsanların seni bu denli tanıyıp sevmesinin nedeni de sosyal adaletle ilgili durumlardaki duruşun. Sence sosyal medya, sosyal adalet mücadelelerinde nasıl bir rol oynuyor? Kimilerinin eleştirdiği üzere aktivizmin bu medyumla birleşmesi sence mücadelelerde nitelik kaybına mı sebep olan bir durum mu? Yoksa yalnızca bilincin daha geniş kitlelere taşınmasında kullanılan bir araç mı?
Merhabalar! Ağır bir başlangıç oldu : ) Bu soruya çok şaşırdım çünkü tam tersini düşünüyorum. Yani aslında aktivizmin içerik üreticiliğiyle birleşmesinin mücadeleye zarar vermesinin aksine, özellikle ifade özgürlüğü ve demokrasinin güçlü olmadığı ülkelerde bu durum asıl içerik üreticisinin çeşitli bedeller ödemesiyle sonuçlanabiliyor. Bedel ödemek derken bunun bir tür kahramanlık olduğunu iddia etmiyorum. Sadece örneğin sırf fikirlerimiz biraz daha farklı diye zaman zaman belirli grupların hedefi haline gelebiliyoruz, farklı içerik üreticiler veya markalar girdiğimiz konulardan ötürü bizimle aralarına mesafe koymak isteyebiliyor, çeşitli davalarla veya şikayetlerle uğraşmak zorunda kalabiliyoruz, yaşadığı yere kadar ifşa edilenleri görüyoruz. Oysa ki etliye sütlüye hiç karışılmayıp, ya da popülist sloganlar atılıp güvenli alanda kalınarak çok daha rahat bir sosyal medya kariyeri inşa edilebilir. Aktivizm yapmak o noktada biraz risk almak oluyor. Ama ben bütün bunları bilerek böyle bir içerik üreticisi olmayı tercih ediyorum. Çünkü vicdanen bu şekilde rahat hissediyorum ve kendimi bu şekilde gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. Oluşturduğum komüniteyi de çok seviyorum. Birbirimize sahip çıkıyor ve dayanışıyoruz, bu da beni çok mutlu ediyor.
Mücadele konusunda da, artık sosyal medyanın aktivizmin neredeyse ana formu haline geldiğini söylesem çok abartmış olmam herhalde. Çünkü sokağa çıkan da çıkmayan da herkes her şeyin haberini oradan alıyor, oradan iletişiyor, çoğu zaman bir şey orada çok konuşulursa dışarıda da konuşulmaya başlanıyor. Bir de zaten elimizde internetten başka oyalanabileceğimiz çok fazla şey kalmadı, sosyal medyayı en aktif kullanan ülkelerden biriyiz. Bu yüzden çok önemli bir alan olduğunu düşünüyorum. Mesela bir insanın yaşadığı bir adaletsizlik hakkında yardım istemek için yetkili birine ulaşmaya çalışması zor olabiliyor. Ama bunun yerine Twitter’a girip olayı kısa ve vurucu cümlelerle anlatsa, sonra benim gibi belli bir kitlesi olan hesapların bir tweetinin altına iliştirse, olayın yayılması, destek almaları ve hatta yetkililere duyurma ihtimalleri çok daha yüksek. Bu maalesef acı ama gerçek.
Sosyal medya, her konuda olduğu gibi sosyal adaletle ilgili de birçok konuda da yeni alanlar ve dolayısıyla tartışılması gereken yeni başlıklar doğurdu. Özellikle reaksiyoner fikir ve ideolojilere sahip grupların sürü psikolojisi ile hareket ederek belirledikleri hedeflere kitlesel siber-zorbalık yaptığını görüyoruz. Bu gibi durumlara çokça şahitlik etmiş ve kimi zaman saldırıların hedefi olmuş biri olarak sence bu durum yalnızca var olan bir durumun su yüzeyine çıkması mı yoksa sosyal medya bu gibi gruplar için bir tür katalizör mü? Bu platformların sağladığı hız ve anonimlik, bu tür davranışları daha da mı teşvik ediyor?
İkisi de. Ve tabii ki teşvik ediyor. Mesela alt-right’ın yükselmesi ve ülkemize gelmesini belli sebeplere bağlayabiliriz ama karşılaştığımız her etkileşim organik değil. Birçok sosyal medya platformu kitle kontrolü için temel araç haline gelmiş durumda. Etkileşimler de satın alınabiliyor. Sadece kaydır, nefret etkileşimi sağla, para kazan(dır). Maalesef artık siyasilerden ünlülere herkesin kullandığı Twitter’ın satın alınıp bir etkileşim çiftliğine dönüştürülmesi, kullanıcıyı koruyan temel mekanizmalardan yoksun, aksine sürekli olarak reaksiyoner kitlelerin kullanımını kolaylaştıracak kural güncellemelerinin yapıldığı, botların ve rage-bait yapan hesapların cirit attığı, hassas içerikli videoların sansürsüzce paylaşıldığı depresif bir nefret kuyusu haline gelmesi bir tesadüf değil. Bu alanlarda var olmak da çoğu insan için çok yorucu ama artık hayatın bir parçası haline geldi maalesef.
Sosyal medya her ne kadar globalleşme için ivmelendirici bir güç olsa da her ülke ve halkın bu alanda oluşturduğu benzersiz bir kültürü var. İçeriklerin de ülkemizdeki bu sosyal medya kültürünün önemli bir parçası. Senin Türkiye’de oluşmuş bu kültürle ilgili izlenimlerin neler?
İyi kötü işimizi yapabiliyoruz, birçok şey gibi bunu da bu şekilde özetleyebilirim. Yani oluşmuş belli bir kültür var ama daha zengin de olabilirdi, biz yine “gelişmekte olan” kategorisindeyiz bence. Eminim birçok insanın üstündeki ekonomik, psikolojik vs. baskılar kalksa, toplum birçok konuda daha az önyargılı olsa daha neler neler üreteceğiz (ve tüketeceğiz) de şimdilik bu kadar olabiliyor. Haliyle hala köşe başları çok boş, hala birçok niş alanda içerik açığımız var, zehir gibi gençlerimiz, çok fazla potansiyelimiz var. Ben her zaman söylüyorum imkanı olan, kendine güvenen, kafasında iyi bir fikir olan kimse içerik üretmekten çekinmesin, denemekten zarar gelmez.
İnsanların en sevdiği içeriklerinden biri, “kötü” kitaplar okuyarak bunları tiye aldığın ve Youtube kanalında yayınladığın bir video-seri. Öyle ki benim de senin içeriklerinle tanışıp takipçin olmam da bu seri ile başladı. Böyle bir içerik fikri nasıl ortaya çıktı? Bu süreçte seni şaşırtan eserler oldu mu?
Ben hem kitap okurken, hem aslında yapmak istemediğim bir meslek olan öğretmenliği yaparken hem de ülkemde günlük yaşamımı idame ettirirken içten içe beni öfkelendiren, isyan ettiren duygular hissediyor ve bu durumu aktarabileceğim bir ‘medium’ bulamıyordum. Genel duygum “Çok daha iyisini hak ediyoruz”du. Çok daha iyi kitaplar okumayı hak ediyoruz, çok daha iyi bir ülkede, çok daha iyi şartlarda yaşamayı, çok daha sağlıklı sosyal ortamları ve iş ortamlarını hak ediyoruz. Bu öfkemi aktarmak için çeşitli şeyler denedim. Günlükler, bloglar, Twitter, Instagram hesapları, Goodreads yorumculuğu derken en sonunda kendimi Youtube’da buldum.
Bunda tükettiğim içeriklerin de etkisi oldu. Her zaman dozunda ve sosyal mesaj içerikli ‘cringe’ ve dalga geçme videolarını çok eğlenceli bulmuşumdur, buna takip ettiğim Booktuber’ların kötü kitap inceleyip eğlendiği videolar eklendi. Sonra bu iki formattan esinlenerek kendime özgü bir ara form buldum.
Bir içerik üreticisi olmanın yanı sıra sıkı bir içerik tüketicisi olduğunu da gözlemliyoruz. Senin izlerken kendine referans noktası olarak gördüğün isimler mevcut mu?
Referans noktası demeyelim de, ilham veren ve stresimi atan diyelim. Birkaç tane sevdiğim Youtuber var ve yıllardır içeriklerini keyifle tüketirim.
- Kurtis Conner: Youtuber / komedyen diye yeni bir içerik üreticisi türü çıktı. Kurtis de onlardan biri. Politik duruşunu ve verdiği sosyal mesajları çok beğeniyorum.
- Drew Gooden: Bana en çok ilham veren, zirve yaratıcılık örneği Youtuber / komedyenlerden biri. Hatta ben de kariyerimde bu noktada olmak isterdim. Ayda sadece bir video yapıyor, hiçbir videonun konusu diğerine benzemiyor ve her seferinde kendimi izlerken ve çok da eğlenirken buluyorum.
- Rachel Oates: Youtube’a başlamam için bana ilham veren, en uzun süredir takip ettiğim içerik üreticilerinden. Feminizm, din, çocuksuzluk, bilim, doğa ve sanat gibi konularda konuşuyor, kitap ve şiir incelemeleri yapıyor.
- Tarih Obası ve Can Sungur & Yakın Evren: Youtube yolculuğumda bana varlıkları ve destekleriyle güç veren, mentor gibi gördüğüm içerik üretici arkadaşlarım.
- Cody Ko: Artık videolarında sayıyı kaliteye tercih ediyor olsa ve içeriklerinden kopmuş olsam da onun da Youtuber olmamda çok etkisi vardır.
Ara ara takip ettiğim diğer kanallar: Alizee Yeezy, Stephanie Harlowe, Very Really Good, Danny Gonzalez, Hasan Abi, Brittany Broski, H3 Podcast, The Young Turks.
Tekrardan teşekkür ederim röportaj için. Peki son olarak bundan sonraki planların nedir? Nasıl projeler bekliyor bizleri?
Kafamda o kadar çok fikir var ve yapmak için o kadar az zamanım var ki, istediğim her içeriği üretebilmem için bir günde 48 saat olması gerekiyor. Az önce de belirttiğim gibi bana kalsa ayda bir üzerine aşırı uğraşılıp emek verilmiş videolar çekmek, yavaş demlenmiş ama yaratıcılığımı en üst düzeyde yansıtabileceğim içerikler ortaya koymak isterdim. Ama öte yandan hem podcast, hem video, hem canlı yayın yapıyorum ve bu üç içerik türünün de farklı alıcıları var. Bir sürü incelemek istediğim heyecan verici kitap var. Yapmak istediğim yeni merch tasarımları var, ayrıca globale de açılmak istiyorum çünkü yurtdışından da merch isteyen takipçilerim var. Bunun dışında ilerde gelebilecek çeşitli işbirlikleri var. Ve video formunda değil de daha somut, elle tutulabilir bir içerik fikri de dönüp duruyor kafamda ama oturması için biraz daha zamana ihtiyacım var. Yani yapmak istediğim çok şey var. Bazen diyorum ki keşke sonsuza kadar bu yaşlarımda olsam ve hiç bıkmadan içerik üretsem. Çok heyecanlı ve hevesliyim. Beni izleyip dinlemeye devam eden insanlar olduğu sürece de hevesimin, umudumun azalacağını hiç sanmıyorum.
Röportajınız için ben size teşekkür ederim, çok çok sevgiler.
Kapak Fotoğrafı: Kazıklı Maria
İlginizi çekebilir: Gizem Kalaç’tan Influencer Krizi
İlk yorumu siz yazın!