Kiev: Süresi Kısa Etkisi Uzun Bir Kış Rotası
Öğrencilik yıllarımdaki turist kişiliğim, seyahat ettiğim ülkenin tüm müzelerini, anıt yapılarını ve kültürel değerlerini görme motivasyonuyla oradan oraya koşturmakla tükenmişlik sendromuna girmişti. Yeni bir ülkede ulaşım ağına hakim olmamanın verdiği tedirginlik, bununla birlikte kendini yaya olarak yollara vurmamla gelen fiziksel yorgunluk, burnumun ucunu kaldırmadığım haritam ve göremediğim yerlerin suçluluk duygusuyla nice seyahat geçirdim. Bu ekstra verimli geçen sıkıştırılmış zip dosyası halindeki 3-4 günlük seyahatlerim pek bir eğitici oldu ve birçok güzel anı da yaşattı elbette. Ancak bu seferki seyahat için bambaşka bir yöntem izledim ve Kiev seyahatim en öğretici olmasa da en keyif aldığım tatillerden biri oldu!
Öncelikle 4 günlük tatil öncesi gideceğim müzelerin üç basamaklı sayılara varan korkunç listesini yapmaktan vazgeçtim. Kiev’de kalacağımız yerden trenle 6 saat süren ve günübirlik gitmeyi planladığım Lviv’i de görme hırsımdan ise tatil arkadaşım beni vazgeçirdi. (Sanırım farkıdalıklı bir tatil için olmazsa olmaz şartlarından biri de arkadaşınızın da buna uyumlu olması…) Bunun yerine bambaşka bir liste yaptım. İlk defa bir Sovyet ülkesine gidiyordum ve orada yaşayan insanların günlük yaşantılarını merak ettiğimi fark ettim, ki bunu müzelerde gezinerek değil lokal bir cafede oturup etrafıma bakarak yapabilirdim.
Bir diğer nokta seyahatimiz Aralık sonu ve Ocak başını kapsadığından Kiev’de hem yeni yılı hem Christmas dönemini deneyimleyecektim ki burada her yılbaşının olduğu gün kar yağacak mı diye burnunu cama yapıştıran çocukluğuma selam çakarak, lapa lapa yağan karın tadını çıkaracağıma, gökyüzüne bakarak yüzüme düşen kar tanelerini dilimle yakalayarak eriteceğime söz verdim. (Bu arada seyahat esnasında Ukrayna halkının, Sovyet kültüründen etkilenmesinden dolayı Noel’i her yıl 6 Ocak’ı 7 Ocak’a bağlayan gece, yani benim tatilimden sonra kutladığını öğrenmiş bulundum.)
Bununla beraber tamamen kişisel bir hobi olarak yeni gittiğim şehrin müzelerinden ziyade marketlerini ve kırtasiyelerini gezerken inanılmaz mutluluk duyduğumu daha önceki seyahatlerimde fark etmiştim. Ülkenin abur cuburlarını bilmek ve hepsinin tadına bakmak kırmızı çizgim olduğundan, internette çok ciddi bir literatür araştırmasına girdim. Konu ile ilgili bulduğum en faydalı kaynak “emmymade” adındaki YouTube kanalı oldu. Aşırı zeki bir girişimci olan Emmy, benim hobi olarak deneyimlediğim abur cubur yeme olayını ülkelere özel videolarıyla izleyicilerine aktarıyor. Özellikle “Emmy Eats UKRAINE” videosu bana bu konuda son derece faydalı bir kaynak oldu. Bu videoyu izledikten sonra elimde Ukraynaca-Türkçe sözlüğümle markette kendime en az iki saat ayıracağıma da söz verdim.
En az turist gibi olarak geçirmeye karar verdiğimiz turistik gezimize yaptığımız ön araştırmada arkadaşım Gizem konuya bilirkişi olarak el attı. Sosyal medya hesaplarından lokalleri bulup etiketlendikleri fotoğraflardan mekan etiketi arayışı mı dersiniz, yaptığı önceki yurt dışı gezislerinden edindiği yabancı arkadaşlarını aktive ederek öneri toplamak mı dersiniz, sayesinde bayağı kabarık bir “how to be a local” listesi derlemiş olduk.
Tabii ki her şey planlandığı kadar spontane ve güzel gitmedi. Eski bir Sovyet evi tuttuğumuzu düşünerek gittiğimiz Airbnb evi öğrenci yurdundan hallice ve merkezden uzak, eski bir oda çıktı. “Biz İngilizce biliyoruz, Dünya vatandaşıyız…” tribiyle gittiğimiz ülkede en son yumurta sipariş edebilmek için kanat çırpıp gıdaklıyorduk ve para birimleri Grivna her ne kadar Türk lirasından ucuz gibi görünse de belli bir süre içinde kendi kendini imha eden bir materyalden üretilmiş olsa gerek, asla ama asla yetmiyordu. İkimiz de Christmas markette eldivenlerimizi kaybettik (hava -12 derece demiş miydim?), ben sanırım soğuktan sağ ayak parmaklarımdan birinin hissiyatını sonsuza dek kaybettim ve Gizem eski bir plağa ödediği zannettiği paranın beş katını ödemiş oldu.
Ama her sabah sıcak odamızdan pencereyi açıp buz gibi temiz kar havası eşliğinde kahvelerimizi yudumladık. Lahana bebek gibi giyindiğimizde buzlu zeminde kayıp düşsek de acı hissetmediğimizi deneyimledik, ilk gördüğümüz sıcak şaraba, Christmas markete, hot-dog satan sokak esnafına, hiç beklemediğimiz yerden çıkan muazzam sokak siluetlerine beraber sevindik. Akşam uyuklarken gün içerisinde yaşadığımız absürt olayları gözler yarı kapalı beraber yaşamamışız gibi birbirimize anlatırken kahkahalar attık. Arkadaşla gidilen bir kış tatilinden beklenen her şeyi yaşayarak dönüş uçağına binerek, uçakta verecekleri ikramları beklemeye başladık…
Yine de ne önerirsiniz diye merak edenlere pek kapsamlı olmayan tamamen kişisel tecrübelerden üretilmiş bir Kiev yeme-içme listesi hazırladım.
Kiev Yeme-İçme Önerileri
Kafe
BGRN
BGRN, Andreyevskiy yokuşunda ünlü St. Andreas Kilisesi’nin hemen yanında bulunan cozy bir kahveci. Andreyevskiy yokuşu turistik bir yer olduğundan dolayı Sultanahmet’teki turist avlama kafelerinden bir hayli mevcut… O mekanlardan birinin tuzağına düşmemek adına deneyimlediğim ve sonrasında da güzel olduğunu düşündüğüm bir kahveci oldu BGRN.
Lviv Croissant
Hemen her sokakta karşınıza çıkan, Ukrayna’nın lokal kahvecisi ise Lviv Croissant. Standart bir kahve içmek, telefonunuzu şarj etmek, soğuktan biraz korunmak için ideal mekanlar olduğunu söyleyebilirim.
Dolceteka
Dolceteka, merkezde yer alan çok tatlı bir mekan. Burada kendinizi sanki MSA’nın Restoranı’ndaymış gibi hissedebilirsiniz, zira hem lezzetli kahvelerin yanında deneysel lezzetler sunuluyor, hem de atölye alanını da görebiliyorsunuz.
Restoran
Chasing.two.hares
Adını 1961 tarihli Sovyet komedi filmi Chasing Two Hares’ten alan bu mekan, Ukrayna yemeklerinin tadına bakmak, cozy bir mekanda oturmak ve yaşlı amcaların çaldıkları Ukranian Folk Music‘lerini canlı olarak dinlemek isteyenler için doğru bir seçim olacaktır diye düşünüyorum.
Mama Manana
Ukrayna’nın geleneksel yemeklerinin tadına bakılabilecek bir diğer restoran da Mama Manana. Yalnız burası için önceden rezervasyon yapmakta fayda var çünkü özellikle akşamları bir hayli kalabalıklaşıyor.
Bar/Pub
Zigzag Cafe
Biz arkadaşımla yılbaşına Zigzag Cafe’de girdik. Hem yemeğinizi yiyebileceğiniz hem içkinizi yudumlayabileceğiniz ya da bir kokteyle uğrayabileceğiniz, inanılmaz sempatik çalışanlarına sahip, akşam konsept partiler veren harika bir mekan burası. Test edildi, onaylandı. (Rezervasyon şart.)
Barman Dictat
Her çeşit alkolün havada uçuştuğu, inanılmaz yetenekli barmenlere sahip, girişini bulabilmek 9 ¾ peronunu bulmaktan daha zor olan bir bar Barman Dictat… Israrla isteyiniz.
Prorock Pub
Prorock Pub, canlı rock müzik, devasa boy lokal Ukrayna biraları ve büyük porsiyonlu bira tabakları ile özetle bir mekanda benim aradığım her şeye sahip bir mekan oldu. (Yine rezervasyon isteyen mekanlardan biri.)
Kapak Fotoğrafı: Artem Zhukov (Unsplash.com)
İlginizi çekebilir: Yaprak Civan’dan Ohrid Rehberi
The Blue Cup'ta benimle aynı masaya oturmuştunuz arkadaşınızla. 🙂
Mama Mamana kısmı karışmış sanırım, çünkü ülkenin en ünlü Gürcü restoranlarından biri, Ukrayna mutfağı değil. Benim de favorilerimden.
Aa tanışsaymışız ya 🙂 Mama Manana'da haklısın editörden düzeltme isteyeyim 🙂