Kitle Kaynak: Üretimde Yer Alan Tüketiciler
Çok geriye gidip Sanayi Devrimi’nde tüketicilerin ne varsa onu tüketmeye mecbur kaldığı üretim zamanlarını anlatmanın bir anlamı yok. Ancak günümüzde bu durumun, tüketiciler ve üreticiler arasında nasıl kazan kazan durumu haline gelen bir bağlayıcılık kattığını bu yazı ile inceleyebiliriz. O yüzden bu yazımda kısaca kitle kaynak (crowdsourcing) konusunu ele almak istedim.
Kitle Kaynak Nedir ?
Kitle kaynak (crowdsourcing), Wikipedia’ da kısaca şu şekilde tanımlanıyor: “Herhangi bir problem için hali hazırda bir çözüm yoksa, kurum içi veya kurum dışı profesyonellerden destek almak yerine, bağımsız gruplardan o soruna karşılık verebilecek kişilerce desteklenme sürecine verilen karşılıktır.“
Kavramın Doğuşu
Bu fikri ortaya atan Howe ise (2006) “crowdsourcing“i şöyle tanımlıyor: “Bir sorunu ya da bir geliştirmeyi yaparken geleneksel hale gelmiş şekilde kurum içinde çalışan veya kurum dışında bulunan uzmanlara çözüm için danışılırdı. Tabii böyle bir durumda vakit ve nakit kayıpları yaşanıyordu; ancak “kitle kaynak” bu sürecin içine girdiğinde problem durumunda açık çağrı yöntemiyle yani en geniş kitleye ulaşmak kullanılan sosyal medya ile o konu hakkında bilgisi, düşüncesi, farklı bir bakış açısına sahip birbirinden bağımsız kişilere problem konusu anlatılıp çözüm istenir. Buna açık kaynak kullanımı denir. Bu şekilde marka düşük maliyetli, yaratıcı ve daha geniş yelpazede çözümlere avantajlı bir şekilde sahip olur.“
Kitle Kaynak & Üretici
Dünyanın farklı yerlerinde yaşayan insanların artık birbirinden eskisi kadar uzak olmaması, alışverişin bu kadar kolaylaşması ile trendler sürekli bir değişim içerisine giriyor ve öncelikle bunu kabul etmek gerekiyor. Yazının başında belirttiğim gibi Sanayi Devrimi zamanı bir ürün ancak üretildiği yere yetiyormuş. Bantlı sistemde tek bir çeşitten yüzbinlerce üretip satılıyormuş. Günümüzde bunu değiştiren bir çok etken var bunlar; sosyal medya, markaların çeşitliliği ve globalleşme. En önemlisi de artık tüketiciler aynı ürünü başka bir tüketicide görmek istemiyor. Bu durum hem üreticiyi hem tüketiciyi kitle kaynak teriminin etrafında birleştiriyor. Üreticiler bunu açık olarak yapmaya bir şekilde mecbur artık; Ar-Ge yapıp tüketicilerin feedbacklerine bakarak harekete geçmek, üretim sürecine bunun ardından başlamak yerine tüm süreçlere tüketicileri de katıp bu üretimi beraber yapmanın artılarla dolu bir sonuç çıkaracağı ortada. Aslında bunu belki de hep görüyorduk peki hiç farkına varmış mıydık?
Starbucks hepimizin bildiği, Türkiye’de çok tanınan bir kahve markası. Şu an bahsedeceğim Red Cups Instagram Yarışması’nı eminim çoğu okuyucu bilecektir. Starbucks normalde beyaz karton üzerine logo basılı bardaklarda kahve satıyor; bu yarışmaylaysa tüketici olan bizlerin marka için tasarım yapmasını çok eğlenceli bir hale getirdi ve bunu sosyal medya üzerinden duyurarak bir trafik yarattı. Böylece tüketiciler olarak bizler bir reklam kampanyasının içinde bulunmuş olduk.
Başka bir örnek olarak Lays, her sene farklı bir aramaya sahip cips ortaya çıkarıyor. Peki bir marka tüketileceğini bilmeden nasıl birçok çeşit çıkarabilir? Lays, bunu yapabilmek için tüketicileri bu işin içine katıyor. Yosunlusundan barbekülüsüne ya da ülkemizde popüler olan yoğurtlusuna dek bu ürünler, tüketicilerin tüketim alışkanlıkları doğrultusunda ortaya çıkıyor.
Bu kısa örneklere baktığımızda bile artık kim üretici belli olmamaya başlıyor. Markalar artık bunu geleneksel yarışmalar ile ortaya sunmuş durumda. Tüketiciler de bu durumdan gayet memnun bence. Aslında bu markaların bu duruma daha ağırlık vermesinin, bizim sevdiğimiz ürünlerin tatların çeşitlerin ortaya çıkmasının bir zoraki dayatmadan daha iyi ve yararlı olduğunu düşünüyorum. Bu fikir dünyada bu kadar tutmuşken ülkemizdeki yerli markaların her sene bir mankeni ya da ünlü bir artisti yeni yüzleri diye ürün satmaları sıkıcı hale gelmedi mi?
Kapak Fotoğrafı: ennomotive.com
İlginizi çekebilir: Canan Keleş’ten SaaS Nedir?
Sen Steve Jobsu bilir misin kardeş?