Şanghay'dan Adım Adım Covid-19 Gelişmeleri: Neler Oluyor?
Bu yazı için biraz geç kalmış olabilirim ancak bu dönemde yeni alışkanlıklar edinirken normal düzenimde yaptığım işleri nedense yapamadım. Belki de alıştığımın dışına çıkınca tam olarak ne yapacağımı bilemeyip kendimi yeni bir şeyler öğrenmeye adadım ya da bazen hiçbir şey yapmadan durdum. Bu yazıyı Şanghay’da bir cafede yazmaya karar verdiysem ve gerçekleştirebiliyorsam, yavaş yavaş normale dönüyoruz demektir. Her an tetikte ve maskeli bir yeni normal anlayışı ile karşı karşıyayız desek herhalde çok daha doğru olur!
Şanghay’a ilk geldiğim zaman hem yeni insanlarla tanışmak için hem de şehri tanımak adına bir organizasyona katılmıştım. Orada hava kirliliğine karşı herkese maske dağıtılmıştı. Aramızda ‘çok da zorunlu’ olmadıkça maske takmaya gerek yok diye konuşmuştuk. 20 Ocak haftasında evde tırım tırım o maskeyi arandım; çünkü hiçbir yerde maske kalmamıştı. Hayatımızın hiçbir döneminde herhangi bir ciddi salgınla karşı karşıya kalmayan bizler, olayın ciddiyetinin farkına varamamıştık. 3 gün sonra çıkacağımız Çin Yeni Yılı tatili sonrasında Türkiye’ye döneceğimizi aklımızın ucundan bile geçirmemiştik. Biz Ocak sonu ve Mart başı arasındaki bu dönemi Siem Reap, Luang Prabang, Bangkok, Singapur, İstanbul ve Şanghay hattında kah endişe içinde kah güzel haberlere sevinerek, ailemizin ve arkadaşlarımızın yanında sağlıklı bir şekilde geçirdik. Şanghay’dan 23 Ocak’ta çıkıp, şehre 8 Mart’ta geri döndük. Bizim buraya gelişimizle birlikte Türkiye’de de vakalar çıkmaya başladı ve herkes evlerine çekildi.
Dönüşte bizi nelerin beklediği ile ilgili hem panik hem endişe vardı. Bir kere önümüzde uzun bir uçak yolculuğu bulunuyordu. Çin’e direk uçuşlar durdurulduğu için bir aktarma ile olabilecek en kısa sürede vardık. Ancak havalimanından çıkışımız 4.5 saati buldu. Bu kadar sürede dışarı çıkabilmenin lüks olduğunu ileriki günlerde anladık. Bu sürenin en uzun kısmı uçakta beklemeydi; çünkü rasgele bir şekilde yolcu isimleri anons ediliyor ve bu yolcular doktor kontrolünden geçiriliyorlardı. Uçakta 82 sıra olunca 2 saati aşan bir süre o kadar yolculuk üzerine beklemeye devam ettik. Tam vardık diye düşünürken uçakta tutulmak ayrı bir sabır gerektirdi; çünkü biz kendimizi havaalanı içinde beklemeye hazırlamıştık. Uçaktan indikten sonra iletişimle ilgili ufak bir sıkıntı yaşadığımız için birkaç aksaklık oldu ama sonunda valizlerimizle birlikte tastamam bir şekilde evin yolunu tuttuk. Bun süreç sonrasındaki ilk uçak deneyimimizin bambaşka olacağı kesin!
Uygulanan Kontroller
Havalimanında hangi ülkeden geldiğinize göre farklı bölümlere yönlendiriliyorsunuz. Mart başında Çin’in belirlediği birkaç ülke için (İtalya, Japonya, Fransa, Güney Kore gibi vakaların çok görüldüğü) daha katı kurallar vardı. Zaten dışarıdan kim gelirse 14 gün karantinaya girme zorunluluğu bulunuyordu ancak gelinen ülkeye, herhangi bir semptomun olup olmamasına, hangi hava yolu ile nereden gelindiğine göre farklı kodlamalar da yer alıyordu.
Biraz süreçten bahsetmek istiyorum. Herkese atanan bir QR kod ile sisteme kayıt oluyorsunuz ve takip ediliyorsunuz. Yeşil, sarı ve kırmızı kodlara göre süreçleriniz belli: yeşilseniz 14 gün evinizde karantinada kalmanız gerekiyor (biz bunu yaptık). Nispeten rahat oluyorsunuz, örneğin çöp atmaya dışarı çıkabiliyorsunuz, tabii maskeli – zaten artık bunu her yerde belirtmek gerekli değildir düşünüyorum çünkü maske artık olmazsa olmazımız.
Sarıysanız yine 14 gün evde karantinada kalmanız gerekiyor ancak evde dışarı çöp için bile çıkmamanız gerekiyor. Kapıda sağlık görevlisi ve duyduğumuz kadarı ile atanan bir görevli sizi izliyor. Sarı kod potansiyel Korona hastası adayısınız demek oluyor, geldiğiniz ülkeye göre veya herhangi bir semptomunuz varsa mimleniyorsunuz gibi düşünülebilir. Kırmızı ise direk yasaklı, Çin’in belirlediği listedeki ülkelerden geliyorsanız otomatik olarak devletin ayarladığı Covid-19 testlerinin yapıldığı yerlere yönlendiriliyorsunuz ve test yapılıyor. Negatif olsa bile kodunuz kırmızı kalıyor ve kimseyle temasa geçmemeniz için otele yerleştiriliyorsunuz ya da yurtlara. Örneğin iki çocuklu bir aileyi 2-2 bölüyorlar (Üç kişi bir odada kalınamıyordu.) Geçmiş zaman kullanmamın sebebi Çin, yabancıların ülkeye girişini Mart sonunda durdurdu ve ne zaman kapılarını açacağı da hala belli değil. Bu yüzden yeni uygulamaların nasıl olacağı da belli değil.
Evimizin önünde normalde herhangi bir güvenlik bulunmazken virüs nedeniyle giriş çıkışları kontrol etmek üzere gönüllü çalışanlardan oluşan komitelerden belirli kişiler kapıda gece gündüz bekliyorlardı. Her giriş çıkışta ateşimizi ölçüp; kargoların, alışveriş paketlerinin bırakıldığı kişilerdi. Böyle bir komitenin olduğunu Şanghay’a vardığımızın hemen ertesi günü kapımızın çalmasıyla öğrendik. Bu komitede çalışanlara ayrıca her gün evde ateşimizi ölçüp Wechat üzerinden fotoğrafını gönderdik. Bu süreç 14 günlük karantina boyunca sürdü. Kapıdaki güvenlik ise biz döndükten yaklaşık bir ay sonra gitti.
1. Ayın Sonunda Maskeyle Müze ve Yuyuan Bahçeleri Turu
Bizim 14 günlük karantinamız bittikten sonra bir süre daha dışarda yemek yememeye, evden çok fazla çıkmamaya, toplu taşıma kullanmamaya, online market alışverişine devam etmeye dikkat ettik.
TeamLab Borderless
Birinci ayın sonunda Şanghay’daki TeamLab Borderless etkinliğinin yer aldığı müzenin açıldığını öğrenince ilk sosyalleşmemizi ve maske ile led’lerin yarattığı sonsuzluğun yansıması içinde gerçekleştirdik. Başta, kapalı ve karanlık bir yerde uzun zaman sonra insan içine karışmak gerginlik yaratsa da unutmayacağımız bir deneyim oldu. Girişteki sıkı kontroller, içimizi bir nebze de olsa rahatlattı.
Her bölümün hem birbirinden ayrı hem de iç içe olması, müziğin ve kullanılan illüstrasyonların etkileyiciliği kısa süreli de olsa bizi sınırları olmayan, boşlukta hissettiğimiz, farklı bir dünyaya götürdü. Belki de bunun etkisini tüm bu süreci yaşadıktan sonra daha da fazla hissettik. Çiçeklerin arasında gezindik, dört mevsimi led’lerle ve müzikle yaşadık, karanlıkta sadece led’lerle yaratılan dijital dünyanın içinde kaybolduk.
Sınırları kaldırdık, yönümüzü şaşırdık, ruhumuzu ve bedenimizi serbest bırakıp dinlendik. Olanlardan uzaklaşamadık çünkü; artık günlük hayatımızın önemli bir parçası olan maskeli halimizin yansımasını aynada her gördüğümüzde gerçekler kendini hatırlattı. Yine de bu deneyimi birinci ayın sonunda yaşayabilmek özgür hissetmemizi sağladı.
Borderless World, Microcosmoses ve Forest of Lamps bölümlerinden oluşan bu dijital sanat deneyimi umarım Türkiye’ye de gelir.
Yuyuan Bahçeleri
Şanghay’ın olmazsa olmazı Yu Bahçeleri, anlamı mutluluk bahçeleri de olan, eski Şanghay’ın kalbinde yer alan bu bahçe turistlerin uğrak yeri. Bahçeye varana kadarki alanda irili ufaklı mağazaları, yemek yerlerini, normal zamanda kalabalıktan yürünemeyecek haldeki dar sokakları bu kadar boş, kimisinin kepenkleri tozlu, belki de hiç açılmayacak şekilde görmek insanı kötü hissettiriyor. Tarihte birçok kez restore edilen bu bahçe ve çevresinde eskiyle yeninin karışımına tanık oluyorsunuz. Bahçenin ana girişine doğru yürüdüğünüz yolda her yerde olduğu gibi Starbucks ve Haegan Dazs ile karşılaşmak artık şaşıtrıcı gelmiyor.
Hep gezmek istediğim Yuyuan Bahçeleri’ni bu dönemde Historic Shanghai grubu ile gördüm. Her mevsim ayrı bir havaya bürünen, 1559 yılında Ming Hanedanı zamanında yapılan bu bahçede huzur bulmamak imkansız. Bu özel dönemde belirli saatler aralığında açık bulunan bahçeyi, kısıtlı sayıda kişiye ziyaret edebiliyor. Normal zamanda aşırı kalabalık olan bu alanı bu kadar sakin bulmak bir yandan da şans. Girişte bir sürü kontrolden geçtikten sonra labirent gibi olan, ejderhalarla çevrili bahçede sessizliğe ve sakinliğe kendimizi bırakıyoruz. İçinde bulunan müze henüz açılmadığından sadece bahçede gezinerek son kısımda da sürprizli bir şekilde turu tamamlıyoruz.
6 bölgeden oluşan bu bahçede klasik Çin mimarisine, heykellere ve oymalara hayran kalmamak elde değil. Sizi adeta tarihte farklı bir döneme götürdüğü hissine kapılıyorsunuz. Ejderhaların, kaplumbağaların, yarasaların yerlere işlendiği, bol motifli; hep uğuru, parayı, şansı, gücü çağrıştıran hayvanların yer aldığını öğreniyoruz.
Eski ile yeninin birleşimi sadece mağazalardan değil, inşaatlardan da görüyoruz. Maalesef eski Çin evlerinin bulunduğu yerlerin yıkılıp yerlerine gökdelen yapılacağını öğreniyoruz.
Günlük Hayat
Son birkaç haftadır görülen yeni vakalarla birlikte tüm Wuhan şehrine yani yaklaşık 11 milyonluk bir nüfusa test yapılacağı açıklandı. Ayrıca Jilin Şehrinin de karantinaya alındığı haberi geldi. Şanghay’da bir tek vaka bile çıksa hemen harekete geçilip taşıyıcının temasa geçtiği kişiler tespit ediliyor ve kontrol altına alınıyor. Maske takma zorunluluğu olmamasına rağmen neredeyse herkes maske takmaya devam ediyor. Toplu taşımada hala ateş ölçülüyor. Restoranlarda ise artık herhangi bir sosyal mesafesi kuralı uygulanmadan oturulup rahatça yemek yeniyor. Birçok teras, gece kulübü geri açıldı ve hepsi dolu, hareketli bir şekilde işliyor.
Etkinlikler yavaş yavaş başladı ama yine de kademeli olarak ilerleniyor, kişi sayısına, yoğunluğa dikkat ediliyor. Yerel markaları, üreticileri, küçük işletmeleri desteklemek ve hareketli tutmak adına Wechat üzerinden birçok online market düzenleniyor. Olumlu gelişmelerin yanı sıra maalesef çevremizde birçok yerin kapandığını, kimilerinin işten çıkarıldığını, birçok yabancının kendi ülkesine geri dönme kararı aldığını görüyoruz. Dengelerin değiştiğini, insanların davranışlarının evrildiğini gözlemliyoruz.
Bu yaşananlardan sonra doğaya, insana ve hayvanlara hatta tüm canlılara karşı herkesin farkındalığı, sorumluluğu iyi yönde olacak şekilde artmıştır ve ufak da olsa hayatımızda pozitif değişiklikler yaratmamıza öncü olur.
Kapak fotoğrafı: Selin Mutafoğlu
İlginizi çekebilir: Gamze Ay Akkuş’tan “Almanya’da Koronavirüs Süreci Nasıl Yönetiliyor?”
Tüm pandemi sürecinde Şangay'da mıydınız acaba? Son lockdown nasıl geçti diye merak ettim de..
Bizlere gelecekten seslendiğiniz okuması çok keyifli bir yazı olmuş 🙂