Koronavirüs'ü Yönetmek: Uzm. Psk. Neli A. Kaptan'a Sorduk
Birçok yönden belirsizliklerle dolu bir süreçten geçiyoruz. Haliyle bu dönem, bağışıklı güçlü tutmak gibi fiziksel taraflara özen göstermeyi gerektirdiği kadar, ruh halimizi de doğru bir şekilde yönetebilmeyi gerektiriyor. Biz de böyle düşündük ve “Koronavirüs günlerini zihinsel sağlığımız açısından en doğru şekilde nasıl yönetebiliriz?” sorusuyla yola çıktık. Evlilik ve Aile Terapisi ile Sanat Terapisi alanlarında özelleşmiş olan, Uzman Psikolog Neli Aşkaner Kaptan’la oldukça bilgilendirici bir röportaj gerçekleştirdik.
Bu röportajın sadece bilgi amaçlı olarak hazırlandığını, bireysel bir tıbbi tavsiye olarak görülmemesi gerektiğini hatırlatalım. Röportajın içinde yer alan hiçbir öneri, profesyonel bir hekim tarafından verilen tıbbi tavsiyelerin yerini almamalı, bu konuda sorumluluğun size ait olduğunun altını çizmek isteriz. Sağlığınızla ilgili bir durum söz konusu olduğunda lütfen önce ve hemen uzman doktorunuza başvurun.
Neli selam, öncelikle bir araya geldiğimiz için çok mutluyuz. Zor bir dönemden geçiyoruz, bu süreci senin gibi bir uzman psikologun gözünden dinlemek bizim için çok değerli. Senin nasıl anlamlandırdığınla başlayalım bu süreci. Nasıl yorumluyorsun içinde bulunduğumuz dönemi?
Merhaba, öncelikle tüm theMagger ekibine bana bu fırsatı verdiğiniz ve emekleriniz için teşekkür ederim. Toplum olarak yaşadığımız bu kriz zamanlarında büyük kitlelere ulaşmak, ihtiyacı olanlara destek olabilmek açısında bence çok değerli ve gerekli. İlk olarak şunu belirtmek istiyorum, bir mesleğimiz olsun ya da olmasın, hepimiz bir başkasına yardım eli uzatabilecek beceri ve kapasitedeyiz bence. Destek vermek, sadece ihtiyacı olan kişiler için değil, desteği veren kişiler için de iyileştirici özelliğe sahip. Örneğin, siz de bu süreçte çevrenize faydalı olabileceğinizi düşündüğünüz noktalarda, hizmetlerinizi sosyal medya üzerinden ihtiyacı olanlara ücretsiz sunabilirsiniz. Zaten şu anda bunun yüzlerce örneğine her gün şahit oluyoruz. Yoga ve meditasyon derslerinden online müzelere ve evlerden verilen konserlere, üniversitelerin kurslarından uzman doktorların sorulara cevap verdiği platformlara; daha aklıma gelmeyen binlercesi şu an da sosyal medya mecralarında aktif durumda. Ben toplum ve dünya sağlını korumak için bunun çok kıymetli ve gerekli olduğuna inanıyorum. Bu süreçte yaşadıklarınızı, korkularınızı ve gün içinde bunlarla nasıl başa çıktığınızı yazarak paylaşmak ve sizin gibi kendini yalnız hisseden binlerce kişiye ulaşıp destek olmak da çok önemli.
Hayat ve koşullar hepimiz için farklı olsa da, şu anda hepimiz aynı tehditle karşı karşıyayız. Tabii, bazı kişiler için durum biraz farklı olabilir. Mesela kimi insanlar sağlık çalışanlarıyla aynı evde yaşadıklarından, belki çocukları olduğundan ya da risk grubunda olduklarından bu süreci daha stresli, kaygılı, korku dolu olarak deneyimleyebilirler. Bu yüzden herkesin sürecine, yaşantısına, korku ve kaygılarına saygı göstermek ve anlayışlı olmakta fayda var diye düşünüyorum. Örneğin, size bu konuyla ilgili komik gelen bir karikatür veya video, her gün doktorluk yapan eşinin virüs kapmış hastalarla iç içe çalıştıktan sonra eve hasta gelip gelmeyeceği endişesiyle yaşayan iki çocuk annesi veya babası bir eş için kaygı verici olabilir. Bu yüzden herkesten ricam, paylaşımlarında ve konuyu ele alış biçimlerinde empatiyi ön planda tutmaları.
Koronavirüs sürecinin psikolojik tarafı bence çok derin ve acil olarak anlaşılmalı. Bu süreci nasıl anlamlandırdığıma gelirsek, bu süreci kesinlikle bize öğretmek istedikleri açısından anlamlandırmadığımı söylemek istiyorum. Virüsün doğayla ilgili çeşitli olumlu gelişmeleri beraberinde getirdiğini takip ediyorum ama bu gelişmeler için mutlu olacaksak, işin ucunda verilen kayıplar olmamalı diye düşünüyorum. Aynı şekilde, sevdiklerimizle yeniden yakın bağlar kurmanın farkındalığıyla verilen kayıpların ilişkilendirilebilir bir yanı olduğuna inanmıyorum.
Fikrimce bu günleri, sahip olduklarımız için şükrederek ve hayatlarımıza evlerimizde devam ederken, umutlu olmaktan vazgeçmeyerek geçirmemiz gerekiyor.
Whatsapp grupları, Twitter, haber kanalları… Birçok yerden sonu gelmeyen bir bilgi kirliliği içindeyiz. Haliyle merak ediyoruz, gelen her paylaşımı okuyor, izliyoruz. Evet bu gelişmelerden haberdar olmak için iyi ancak bir yandan da çok yorucu. Bu sürekli devam eden bilgi akışını nasıl iyi bir şekilde yönetebiliriz?
Evet muazzam bir bilgi kirliliği var ve bunu yönetebilmek için öncelikle kişisel psikolojinize sahip çıkmanız gerekiyor. Tabii ki genel bilgilendirmeleri, korunma ve önlem için yapılması gerekenleri öğreneceğiz ancak bu zamana kadar hemen herkesin bu konularla ilgili yeterli bilgiye ulaştığını düşünüyorum, dolayısıyla aynı bilgileri sürekli tekrarlamaya gerek yok. Özellikle sosyal medyada gerçek ve geçerli olmayan, korku dolu bir sürü söylem dolaşıyor; eğer bunları okumak sizde kaygı duygusunu artırıyorsa, basit bir şekilde kendinizi bu mecralardan uzak tutmalısınız. Kendinizi, sizde kaygı uyandıran paylaşımlara bakarken bulduğunuzda uygulamadan çıkmak ve size iyi gelen aktivitelere yönelmek en etkili çözüm.
Örneğin, ben bu konuyla ilgili televizyon programlarını seyretmiyorum çünkü kontrol edemediğim bir bilgiyi almak iyi gelmiyor bana. Tabii ki gelişmeleri Dünya Sağlık Örgütü gibi resmi kaynaklardan takip ediyorum ancak saatlerce aynı şeyleri seyretmek yerine yeterli bilgiyi alıp kapatmayı tercih ediyorum. Eşim seyretmeye devam etmek isterse; ya ben evin farklı bir odasında vakit geçiriyorum, ya da o kulaklık takıyor. Böylece kendimi korumuş oluyorum.
Bir başka yöntem de, belli uygulamalara kullanımda kısıtlama koyan programlara yönelmek olabilir. Örneğin eşiniz sizin için sosyal medyayı şifreleyebilir, böylece isteniz de giremezsiniz. Danışanlarıma önerdiğim bir başka yöntem de şu oluyor; güncel paylaşımları takip etmek konusunda istekli olan evdeki diğer üyelere, öğrendikleri her şeyi kendileriyle paylaşmamalarını rica etmelerini söylüyorum. Onlara, hayatınızda alacağınız önlemleri etkilemediği sürece duydukları haberleri size doğrudan aktarmamalarını dile getirmenizde hiçbir sakınca görmüyorum. Böylece onların kişisel alanlarına da müdahale etmemiş oluyor, sınırlarına saygı gösteriyorsunuz; her birey kendinden sorumlu.
Bu süreçte bağışıklığımızı güçlü tutmamız gerektiği kadar, zihnimizi de sağlıklı tutmamız çok önemli. Bunun için ne öneriyorsun? Dingin, huzurlu, güvende hissetmek için “her gün veya sık sık yapın” dediğin neler var?
Öncelikle, bağışıklık sistemini güçlü tutmanın çok önemli olduğu bu süreçte, kişilerin yeterli beslenmenin yanında; beden farkındalıklarını da geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Vücudunuzun yediklerinize verdiği tepkiyi izleyebilir, size iyi gelmeyen şeyleri yemekten kaçınabilirsiniz. Söz etmek istediğim bir de gıda takviyeleri konusu var. Bu konuyla ilgili çok fazla kulaktan dolma bilginin dolaştığını görüyorum. Özellikle altını çizmek istiyorum, lütfen tavsiye üzerine ilaç kullanmayın.
Zihni sağlıklı tutmak konusunda herkese iyi geleceğini düşündüğüm bir konu, düzen oluşturmak. Birçoğumuz yeni bir düzene geçti, pek çok insan evden çalışıyor, belki bazı aile üyelerimizle normalde olduğundan daha çok zaman geçiriyoruz. Bu noktada evde bazı rutinlerin olması, herkese güvende hissettirir diye düşünüyorum. Birlikte edilen kahvaltı ya da yemek düzenleri korunmalı, alışkanlıklarımıza sahip çıkmalıyız. Örneğin; oyun, uyku, aile zamanı, boyama, dans, spor, ders, iş, temizlik, öz bakım gibi günlük aktivitelerinizin bir çizelgesini yapabilirsiniz. Bu çocuklar için de çok faydalı olacaktır. Çizelgeyi beraber hazırlayın derim, bırakın onlar kendi programlarını çizsinler, boyasınlar, süslesinler; sonra da duvarlarına yapıştırın ki hep görebilsinler.
Yetişkinler içinse gün ve gün, adım adım gitmek daha sağlıklı olacaktır. Sabah kalktığınızda o gün yapmak istediklerinizi, ruh halinizi de göz önünde bulundurarak bir kağıda yazabilir ve kendinize bir düzen oluşturabilirsiniz.
Bu süreçte size iyi gelen şeyleri yapmaya zaman ayırmanız da çok önemli. Bunun için de ayrı bir liste yapabilirsiniz. Sizi iyileştiren, sakinleştiren, huzurla dolduran aktiviteleri not alın. Bu günlerde, kısa veya uzun fark etmez, meditasyon ve nefes teknikleri uygulamanızı öneriyorum. Kitap okumak, müzik dinlemek, yazı yazmak – herkese iyi gelen farklı, bunu kendinize sorup keşfetmeniz, sonra da düzenli olarak uygulamaya özen göstermeniz gerekiyor.
Son olarak, sabah kalkar kalkmaz ilk iş camları açıp, içinize temiz havayı çekin ve evinizi düzenli havalandırın derim. Virüsten korunma meselesi bir yana, evin içinde oksijen solumak için bunu yapın. Umarım dışarıdan gelen kuş sesleri ve temiz hava size hayatın zorluklara rağmen devam ettiğini hatırlatır ve içinizi umutla doldurur!
Bu süreçte psikolojik destek almak isterseniz, Uzm. Psk. Neli Aşkaner Kaptan’ın yetişkinler ve çocuklar için sunduğu ücretsiz psikolojik danışmanlık hizmetinden yararlanabilirsiniz. E-posta adresinden ([email protected]) veya Instagram hesabından kendisine ulaşabilirsiniz.
Kapak fotoğrafı: Unsplash / Obi Onyeador
İlk yorumu siz yazın!