İlk yorumu siz yazın!
Koronavirüs Üzerine Bir İnceleme: Olağan Dışı Zamanlar
“İlk olarak Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan….” gibi klişe sözlerle başlamak istemiyorum yazıma. Hepimizin hayatını bir anda kuşatan küresel pandemiyle ilgili herkesin az çok fikri oluşmuştur. Ben kendi bakış açımdan olan bitene ve sürecin bana düşündürdüklerine odaklanmak istiyorum.
“Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, Karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu, hepimiz ya doğruca cennete gidecektik ya da tam öteki yana -sözün kısası, şimdikine öylesine yakın bir dönemdi ki, kimi yaygaracı otoriteler bu dönemin, iyi ya da kötü fark etmez, sadece ‘daha’ sözcüğü kullanılarak diğerleriyle karşılaştırılabileceğini iddia ederdi.” Charles Dickens, İki Şehrin Hikâyesi.
Gündelik Yaşamlarımız
İş/ders çıkışı bir arkadaşımızla kahve içmek, vapurla karşıya geçmek, bir kahvecide kitap okumak, müze gezmek, küçücük yeşil alanlarda tanımadığımız insanlarla yan yana piknik yapmak, yolda biriyle çarpışmak… Gündelik hayatın tüm bu sıradanlıkları artık olağan zamanlarda kaldı. Covid-19 hastalığı korkusuyla sosyal hayat bir süreliğine askıya alındı ve dünya evlere kapandı. Tüm bunlar yaşanırken ve bizler köşemizde kaygıyla gelişmeleri takip ederken bambaşka bir farkındalık oluştu. Pek çok düşünür; sınıf farkı, işçi hakları, zamanı iyi kullanabilme, yaşlılık kavramı, küresellik vb. başlıklar altında, Koronavirüs’ün getirdiği yeni düzeni tartışmaya başladı.
Kamusal Alan ve Güvensizlik
Bir anda hayatımızın en önemli felsefesi ve pratiği olan “sosyal mesafe”nin, normal zamanlarda hayatımızın neresinde olduğunu gösterdi bu süreç. Gün boyu binlerce yabancı parmak izine dokunan ellerimiz, toplu taşımada, sınıflarda, iş yerleri, kafeler ve tüm ortak yaşam alanlarında birbirine karışan nefeslerimiz, kokularımız… Ürkütücü değil mi? En titiz ve dikkatli olanımız bile şu an dönüp baktığında eski teslimiyetçi ve güvenli yaşamına hayret ediyor belki de. Kendimizi tecrit ettiğimiz evlerimizde steril nesnelere temas ederken ya da durumundan tam anlamıyla asla emin olamadığımız ellerimizle yüzümüze dokunamazken yabancılaştığımız dünya, yeni düzenle belki de hepimizi olağanca münferit takılan Hopper resimlerindeki insanlara dönüştürecek.
Şehirlerin Geleceği ve Eğitim
Şimdilerde post-apokaliptik film setlerine dönüşen şehirlerde ve mimari mekân tasarımlarında da oldukça büyük sürprizler bekliyor gibi bizleri. En basitinden matbu/nakit para yerine kripto paralar, temassız ödemeler ve internet bankacılığı alanında günlük pratikler değişebilir gibi. Belki şu an zorlandığımız bu koşulların aksini hayâl bile edemeyeceğiz ilerde. Ülkemizde henüz resmi anlamda sokağa çıkma yasağı olmamasına rağmen tüm dünyanın en kalabalık şehirleriyle birlikte bizde de şehirler “Cittaslow“a dönüştü aniden. Toplu taşımalarda tekli koltuklarda seyahat, marketlerde kasada müşteri sınırı vb. yenilikler artık zorunlu olarak pratiğimiz oldu bile.
Yıllardır konuştuğumuz fakat tam anlamıyla başaramadığımız “birlikte yaşama”, kendimizle birlikte başkasını da düşündüğümüz, tanımadığımız insanların da yaşam haklarına belki müdahil olduğumuz ve hukuklarına riayet ettiğimiz bir gerçeğe ve bilince dönüşebilir. Hasta olup olmadığımızı bilmediğimiz düşüncesiyle empati göstererek insanlardan uzak durmak, hiçbir şeyin taşıyıcısı olmama gayreti birçok konuda devam ettirilebilir.
Öte yandan sosyal hayatın ve çoğu ilişkilerimizin başlangıç mekanı olan kurumlar ve okullar yeniden şekillenebilir. Uzaktan, dijital ve online eğitim sürecinin zorunlu tatbiki bu konudaki pek çok şeyi etkileyecek gibi. İnsanların çoğu derse şehir dışından ya da kilometrelerce yol katederek gelmek yerine online platformlardan ve oturdukları yerlerden aynı verimlilikte ders almanın ekonomikliğine adapte olduktan sonra pek çok kurs, okul, ders ve programın online ve interaktif ortamlara taşınacağını öngörmek zor olmasa gerek.
İyimserlik İhtiyacı
Tüm küresel olaylar gibi Koronavirüs salgını ve yol açtığı Covid-19 hastalığıyla birlikte elbette ki dünyada birçok şey değişecek ve dönüşecek. Bu değişiklikler kişiler bazında ve gündelik hayatta olduğu gibi kürsel çapta ulusal ve uluslararası alanlarda da olacak. Belki ekonomik anlamda bir süre herkesi zorlayacak gelişmeler sosyal eşitsizliği ve çalışma koşullarına da olumlu yönden etki edecek değişikliklere sebep olabilir. Nitekim pek çoğumuzun alışveriş ve harcama kültürünü değiştirebileceği gibi, devletlerin bilime ve sağlık sistemlerine ayırdıkları bütçeyi de etkileyecek gibi duruyor. Bireysel olarak, mülteciler ve dünyanın birçok yerinde el yıkama imkânı ve temiz yaşam alanlarından dahi mahrum yaşayan insanlarla empati kurabilmek, onlar için bireysel ve sivil toplum bazında gönüllülük faaliyetlerinde daha çok bulunmak için bir farkındalık oluşturduğuna inanıyorum. Yazının gelecekteki muhtemel değişimlere odaklanmasında da pozitif kalma ve ümitvar olma ihtiyacı kendini gösterdi. Hepimiz küçük ve sınırlı yaşamlarımızda uzun yıllarımız var sanırken aniden kendimizi küresel bir pandeminin ortasında bulduk.
Süreçle birlikte baş etmesi zor duygu durumları ve ruh hâlleri hepimizi etkisi altına aldı. Doğadan ve şehirden uzaklaşmak karamsarlığa neden olsa da ev bitkileriyle ilgilenmek, evcil hayvanlarımızla her zamankinden fazla vakit geçirmek -tabii sokak hayvanlarını unutmamak- ilgi alanımıza ruhumuza, zevklerimize hitap edecek podcastler dinlemek belki yeni bir dil öğrenmeye başlamak, yeni yemekler ve tatlılar denemek iyi fikirler olabilir diyerek yazımı sonlandırıyorum.
Kapak fotoğrafı: Cnn.com
İlginizi çekebilir: İrem Bali’den Koronavirüs’ü Anlamak
Harika bir yazı. Okuduğum için kendimi şanslı hissettim. Eline, kalemine sağlık Ayşe! 💛
Çok teşekkür ederim İrem🧡