Hafta Sonu Tatiline Özel Rotalar: Küçükkuyu ve Dahası
Karlı günleri nihayet geride bıraktık. Güneş yeniden kendini gösterdiğinde yollara düşmek ama şehirden çok da uzaklaşamayacak olanlara yabancıların “long weekend” dediği, bizimse “Cuma’dan izin alıp kaçarım” planlarına yol gösterecek, hayatın yavaş aktığı hafta sonu tatiline özel birkaç öneri sunmak istiyorum.
Küçükkuyu
İstanbul’dan 4-5 saat uzaklıkta, Çanakkale’nin şirin kasabalarından birisi Küçükkuyu. Kazdağları’nın eteklerinde, yürüyüşe çıkabileceğiniz sahili, kendi iskelesi olan butik otelleri, deniz kenarında lokantalarıyla tam bir Kuzey Ege Kasabası. Kalmanız için Hotel Olive Odore’yi, akşam yemekleri için Filinta’yı, Yengeç’i veya Lita Lokanta’ yı tavsiye ederim. Zeytinyağı Müzesi’ne uğrayabilir, Zeus Altarı’na çıkıp Kazdağları’nın heybetine bir kez daha hayran kalabilirsiniz. Adatepe’nin taş kaldırımlı sokaklarında dolaşmayı da unutmayın.
Cunda
Yine İstanbul’ dan 4-5 saatte ulaşabileceğiniz Cunda benim favorim! Adada birçok otel var ama ben yeşil panjurlarına ve taş binasına vurulduğum Panjur Hotel 1852’yi öneririm, otelden yürüyerek her yere ulaşabilirsiniz. Ayna Cunda’da, Adab Çorbacı’da veya L’arancia Cunda‘da yemek yer, Rahmi Koç Müzesi’ne tırmanırsınız. Karadeniz Pastanesi’nden kurabiye alır, Taş Kahve’ye oturursunuz. Hava kararınca Orman Bar’a ya da Frenk Cunda’ya geçersiniz. Tek başınıza giderseniz de asla sıkılmayacağınız ve hatta size “bunu daha sık yapmalıyım” dedirtecek bir yer burası.
Sapanca
Bungalov cenneti Sapanca daha önce bana pek sıcak gelmezdi, yalan yok. Yabancı turistin çok olması, İstanbulluların hep buraya kaçması yüzünden pek tercih etmezdim. Fakat İnce Bungalov’da sakin başlayan sabahları Kırkpınar Sahili’nde göl kenarı yürüyüşleriyle devam ettirip, Bağdat Caddesi’ndeki mekanlarda sonlandırınca ön yargımı kırdım diyebilirim. Gölün sakinliğinde huzur bulup, geceyi ateş kenarında geçirmenin size de iyi geleceğine eminim. Uğurlu Dükkan’a uğramayı hediyelik eşya almayı veya müthiş tatlılarından yemeyi de atlamayın derim.
Ağva
“Gezmede gözüm yok, kafamı dinleyeceğim, otele girip iki gün çıkmak istemiyorum.” derseniz de yolunuzu Ağvaya çevirip, Greenline Guest House’ta rezervasyon yaptırabilirsiniz. Yine Ağva’nın “odanın ortasında jakuzi” konseptli otellerine karşı ön yargılıydım, ancak burası hiç öyle bir yer değil. Öncelikle otelin +12 olduğunu belirteyim. Nehir kenarında sakin bir iskelesi, üşüdüğünüzde tüm gün karşısına kurulabileceğiniz şöminesi ve sizi bütün gün doyurabilecek güzel bir mutfağı var. Tam kitabınızı, müziğinizi alıp kafa dinlemeye kaçmalık bir yer.
Büyükada
Şehirden çok uzaklaşamayanlar ise üzülmesin, mis gibi adalarımız var! Büyükada sizin için “yabancı turist”le özdeşleşen bir yer olmasın sadece. Bir de baharın ilk zamanlarında, havalar da çok ısınmadan gitmek en güzeli. Kalmak isteyenlere tarihi bir konak olan Anastasia Meziki’yi veya deniz manzaralı Tiara Hotel’i tavsiye ederim. Maple Coffee Shop‘tan kahvenizi alıp Çankaya Caddesi’nden yürümeye başlarsınız. Köşklere hayran kalarak ara sokaklarda kaybolur, acıkınca Secret Garden’ın mezelerini seçmeye gidersiniz. Tavsiyem hafta sonuna diğer adaları sıkıştırmayın… İstanbulluluğu bir kenara bırakın, ara sokaklara girin, adanın köpeklerini sevin, fırınlardan simit alıp deniz kenarında vakit geçirin ve tam da karşıda yer alan şehri unutmaya çalışın…
Kapak Fotoğrafı: Işıl Birengel
İlginizi çekebilir: Işık Birengel’den Tarih Dolu ve Sakin Ayvalık
İlk yorumu siz yazın!