Küçüksu Kasrı: Boğazının İncisinin Tarihine Bir Bakış
İstanbul tarihi dokusu ile büyülü bir şehir. Boğaziçi kıyıları boyunca birçok tarihi yapıya rastlayabilirsiniz. Bir tarafta Boğaz’ın mükemmel maviliği sizi etkisi altına alırken diğer tarafta kıyı boyunca uzanan yalıları, yapıları izleyerek tarihin içinden geçebilirsiniz. İstanbul’u gerçekten anlamak istiyorsanız; Milli Saray, Köşk ve Kasırlara mutlaka zaman ayırmanızı öneririm. İşte o zaman İstanbul adı gibi İstanbul… Gelin kasırların en güzeli Boğaz’ın incisi Küçüksu Kasrı’nı hep birlikte gezelim.
Küçüksu Kasrı’na gidebileceğiniz ve sizlere kesinlikle önereceğim deniz yolu ile yapılabilecek bir tur var. Turun ismi “Milli Saraylar Uğramalı Boğaz Turu”. Kalkış Beşiktaş ve Kabataş, sonrasında tercih ettiğiniz iskelelerde (Emirgan, Küçüksu ve/veya Beylerbeyi) inip minimum 1 saat sonra bir sonraki gemiyle tura devam edebilirsiniz. Dilerseniz hiç inmeden de tura devam edebilir Kabataş veya Beşiktaş iskeleden katılıp yine aynı iskelelerde inebilirsiniz.
Küçüksu Kasrı: Geçmişten Günümüze
Bu kasır, Boğaz’ın incisi, diplomatik kabullerin vazgeçilmez mekanı olarak geçiyor. Göksu ve Küçüksu Derelerinin arasında uzanan ve “Asya’nın tatlı suları” olarak anılan Küçüksu Çayırları’nın denizle buluştuğu alanda yer olan Küçüksu Kasrı, Osmanlı padişahlarının dinlenmek maksadıyla kullandığı bir yer. 1856-57 yıllarında Balyan ailesi üyelerinden Nigoğos Balyan tarafından yapılıyor. Yapıya dışarıdan bakıldığında farklı giriş noktalarının olduğu görülüyor. Bodrum dahil olmak üzere üç katı mevcut. Padişahlar Küçüksu Kasrı’na gelirken deniz yolu ile geliyorlar ve bu nedenle onların kasra giriş yaptığı cephe diğer cephelere göre olduğundan daha fazla gösterişli ve zengin bir görünüme sahip. Bu girişteki şadırvanlı küçük havuz ve merdivenlerde Barok Dönem mimari anlayışı benimsenmiş.
Kasrın iç mekanı da dış mekanı kadar kendine hayran bırakıyor. Alçı kabartmalı kalem işi süslemeli tavanları, parkeleri, Batılı tarzdaki mobilyaları, duvarları süsleyen sanat eserleri ve şömineleriyle muhteşem görünüyor. İç mekan dekorasyonunda Paris Operası dekoratörü Sechan’ın izleri var. Kasrın içini gezerken banyo ve yatak odası göreceksiniz. Aslında orijinal tasarımında bu bölümler yokmuş, Cumhuriyet döneminde tekrar yapılan bir düzenleme ile eklenmiş.
Yazının başında Küçüksu Kasrı’nın diplomatik kabullere ev sahipliği yaptığını söylemiştim. Rus Çarı II. Aleksandr Nikolayeviç’in kardeşi, Grandük Konstantin Nikolayevi ziyaret etmiş. Padişahların aile üyeleri dışında kimseyle sofrayı paylaşmama geleneği de ilk kez burada bozulmuş.
Mustafa Kemal Atatürk de Boğaziçi gezileri sırasında kısa süreli dinlenmek için Küçüksu Kasrı’na gelirmiş. Küçüksu Kasrı, 1983 yılında müze olarak hizmete açılmış. 1992 yılında da dört yıllık bir restorasyon çalışması görmüş. Günümüzde ise müze-saray ve mesire olarak hizmet veriyor. O halde denize karşı, tarihi de yanınıza alarak bir bardak çaya ne dersiniz 🙂
Kapak Fotoğrafı: Tuba Nil Dengiz
İlginizi çekebilir: Selin Coşkun Gider’den Maslak Kasırları
Tuba Nil Dengiz tarihi bilmek, görmek, gezmek, ders çıkarmak, anlamaya çalışmak çok önemli onun içinde bence gezilmesi gereken bir yer sefa sürerek değil lakin özümseyerek gezme taraftarıyım 🙂