Kurukahveci Mehmet Efendi: Tahmis’ten Şehre Yayılan Lezzet
İstanbul. Yaşarken, okurken ve gezerken tüm günüme eşlik eden şehir. Ona en çok yakıştırdığım aylardan biri kasım, tatlardan biri ise Türk kahvesi. Bir iskeleden bir iskeleye olan yolculuğum, şehirdeki ayak izlerim, beni daima Tahmis Sokak’a götürüyor. Tahmis, doyasıya yaşamaya gayret gösterdiğim bu şehrin, hafızası. Her köşe başında farklı bir ambiyansta bizi karşılayan, şehrin sosyalleşme alanlarından biri olan kahvecilerin arasında benim için en özeli Tahmis’te bulunan Kurukahveci Mehmet Efendi.
Türk Kahvesine Dair
Kahve demekle bitmiyor. Birden çok kahve türü var. Ama her âna ve ruh haline uygun olanı bence Türk kahvesi. Peki bu Türk kahvesinin büyüleyici etkisi nereden geliyor? Türk kahvesinin özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi ile kendine özgü bir geleneği var. İlk başta kahve, Arap Yarımadası’nda meyvenin kaynatılması ile elde edilirken bana göre bu yeni pişirme yöntemiyle gerçek aromasına kavuşuyor.
Sanata Kahve Dokunuşu
Sanatçılar geçmişten günümüze gittikleri kahvehaneleri, evlerinde içtikleri kahveleri ve bu kahvelerin eşlikçisi olan sohbetleri resmetmişler. Kahvenin verdiği ilhamla yapılmış sayısız resim bugün Avrupa’nın hemen her yerindeki müzelerde sergileniyor. Mesela, Üsküdarlı ressam Ali Rıza Bey, dönemin yazlık ve kışlık kahvehanelerini, kahve ocaklarını, fincanlarını, cezvelerini ve seyyar kahvecilerini resmetmiş.
Sayfaların Arasında Kahve
Bu özgün lezzetin hikâyesine yakından tanıklık etmek ve İstanbul’un eski dönemine dair bir yolculuğa çıkmak isteyenler için Salâh Bey Tarihi’nden Kahveler Kitabı’nı öneriyorum. Yazarın şehir, kahve kültürü ve edebiyata dair kaleme aldığı kitap eşliğinde bol köpüklü kahveler!
Kahveye İstanbul İmzası
İstanbul’da birbirinden farklı konseptte kahveciler var. Ancak benim şehirle en çok bağdaştırdığım ve özümsediğim mekân: Kurukahveci Mehmet Efendi. Eminönü’nde Tahmis Sokağı’nda bulunan bu noktayı, görmeden hissetmeye başlıyorsunuz. Çünkü sokaklar ötesinden burnunuza o yeni çekilmiş taze Türk kahvesinin kokusu ilişiyor. Tüm o kalabalığın içinden kahve sırasının size gelmesini beklemek, sıra boyunca taze kahve kokusunu içinize çekmek insana mutluluk veriyor. Kurukahveci Mehmet Efendi: Kahve kültürünü, ustadan çırağa aktarmaya devam ediyor ve her bir yudumda kalitesini fark ettiriyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi’den kendime ve bu lezzeti farkına varan çevreme kahve almamın yanı sıra, tarihî binanın her bir katında dolaşmadan dönmüyorum. Giriş kattaki kahve dükkânı, ilk durağım oluyor. Dükkânın içerisinde bardaklardan cezvelere; tepsilerden magnetlere kadar kahveyle bağdaştırabileceğiniz her şey bir arada bulunuyor. Tarihi binanın bir üst katında yer alan kahve kitaplığı ise şehrin karmaşasından uzaklaşıp bir mola vermek için doğru adres. Kitaplıkta yer alan kitaplar arasında İstanbul’a ve kahveye dair bir yolculuğa çıkıyorum. Binanın en üst katında ise geçmişten günümüze yayılan bu lezzetin tarihine dair olan sergiyi geziyorum.
Kahve Molası
Bu ambiyansta Türk kahvesi içmek, sanırım yapılabilecek en keyifli şeylerden biri. Türk kahvemin eşlikçisi olarak gün içerisinde arşınlayacağım Babıali’nin tarihini anlatan bir kitap eşlik ediyor bana. Eminönü’nün karmaşasına, esnafın telaşına ve yan sokağa kadar uzanan Türk kahvesi sırasına karşı yudumluyorum kahvemi. Gün sonu yaklaşıyor artık. Bir paketin içinde birkaç gram kahve, belki bir Türk kahvesi fincanı ve kitaplıktan zihnime kazıdığım bir kitapla tarihî binadan ayrılıyorum.
Kapak Fotoğrafı: Nergis Demir
İlginizi çekebilir: Deniz Yılmaz Akman’dan Kahvenin İstanbul’daki Yolculuğu
İlk yorumu siz yazın!