Sorrentino’nun Yabancı Dilde En İyi Film dalında Oscar Ödülü alan La Grande Bellezza, entelektüel centilmeni, günümüz dünyasında olmak isteyeceğimiz bir erkek profilini bize harika bir şekilde sunuyor.

youtube play youtube play

Protagonistimiz, 65. doğum günü kutlamasından sonra hayata biraz daha farklı bakmaya başlıyor. Daha vurdumduymaz, daha kafası rahat bir şekilde yaşamın anlamını, sırrını çok da fazla uğraşmadan, etrafındaki yaşamları inceleyerek bulmaya, anlamlandırmaya çalışıyor.

Film, şu ana kadar izlediğim en iyi parti sahnelerinden biriyle açılıyor. Bu doğum günü partisi, başkahramanımızın çevresindeki farklı insanları bir araya topluyor. Sorrentino, partinin yapıldığı mekandaki ışıklandırmayı çok iyi kullanıyor ve harika bir renk paletiyle birlikte, ışık ve renkleri birbirinin içine geçirmeyi ustalıkla başarıyor. Başkahramanımızın bir yazar ve gazeteci olması dolayısıyla parti sakinleri de genellikle entelektüel kesimden oluşuyor ve bu durum parti kalabalığının görsel estetiğini oldukça arttırıyor. İnsanların şık ve hoş bir biçimde göze hitap etmeleri Sorrentino’nun mükemmel ışık ve renk kullanımıyla birleşince ortaya inanılmaz bir ahenk ve uyum içinde hareket eden resimler topluluğu ortaya çıkıyor. Bir de müzik seçimini unutmamak gerekiyor; yerinde, ortama uygun ve kalabalığın yaşı düşünüldüğünde tam oturan parça seçimleri… Biraz zorlarsanız, sahneyi Lynchvari bir grotesklikte görebilirsiniz.

Parti Sahnesi, La Grande Bellezza
Parti Sahnesi, La Grande Bellezza | Fotoğraf: IMDb

Böyle bir açılıştan sonra aslında film daha yeni başlıyor; filmin kahramanı Jep Gambardella, bir gazete için röportajlar yapan, zamanında yazmış olduğu tek bir kitapla İtalyan edebiyatı tarihine geçmiş, edebiyata yeni bir soluk kazandırmış bir yazar. Doğum gününden sonra bir şey fark ediyor ve bize bunu şöyle açıklıyor: “65 yaşına bastığım günden az sonra keşfettiğim en önemli şey; yapmak istemediğim şeylere artık zaman ayırmak istemediğim oldu.” Senelerdir Roma’nın yüksek sosyetesinin içinde yaşayan, içindeki hırs sosyeteye girdiği günden itibaren çok yüksek olan, bu çevreye dahil olmakla kalmayıp o çevrenin kralı olmak; sadece partilere gitmek değil o partileri berbat edebilecek güce de sahip olmak istiyor Jep Gambardella. Ve bunu başarıyor.

Her zaman çok şık giyiniyor, evinde arkadaşlarını toplayıp içki içip entelektüel muhabbetler yapıyor. Bir iki yakın arkadaşı, onun üzerinde ikinci bir kitap yazması için baskı kurarken, o bu işleri bıraktım artık modunda hayatını sürdürüyor. Şöyle de bir durum var ki; yazdığı ilk kitap, edebi çevrelerce döneminin edebiyata yön veren kitabı olarak tanımlanıyor.

Ve 65. doğum gününden hemen sonra hayatının aşkının ölüm haberini alıyor ve o andan sonra filmin, bize anlattığım şekilde tanıttığı bu karakterin hayat arayışını, hatta tam olarak arayışının ne olduğunu kendisinin de bilmediği, garip bir arayış hikayesine konuk oluyoruz.

Jep Gambardella Stili
Jep Gambardella Stili |Fotoğraf: IMDb

Filmi izleyen herkesin -özellikle erkeklerin- baş karakteri hayranlıkla izleyeceğini düşünüyorum. Edebi yeteneklerini kullanmayı reddederek bir gazetede ufak çaplı sanat röportajları yapan, duygusal açıdan mesafeli ama sosyal olarak çok etkili biri Jep Gambardella. Gerektiğinde karşısındakini acımasızca eleştirip, hatalarını yüzüne vururken genelde zenginliğin ve politik olarak sol çizgideki özgürlükçü burjuva ve rahat liberallerin iki yüzlülüğüne karşı sert ve merhametsiz davranışlarına şahit oluyoruz.

İçinde bulunduğu ortamdaki insanlar ve ortamın havası nedeniyle çok fazla edebi ve sanatsal referans kullanıyor; bu da ister istemez hatta farkına varmaksızın ona karşı içimizde bir hayranlık oluşturuyor. İlk ve tek aşkının ölüm haberini aldıktan sonra aslında hala hissedebileceği bir şeyler olduğunu, yıllar sonra fark eden bir adam Jep Gambardella…

Önce bir muhabbet esnasında sinirlenip çok ama çok merhametsizce ezdiği bir kadın arkadaşına sonrasında “Seninle birlikte olmuş muyduk? Yatmadıysak bu büyük bir hata olmuş en kısa zamanda yatmalıyız.” tarzında sözlerle aslında ona karşı duyduğu hayranlığı belirtebilen bir centilmen olduğunu da söylemeden geçmeyelim.

Jep Gambardella
La Grande Bellezza | IMDb

Uzun zaman sonra başka bir kadınla gezmeyi, tozmayı, sevişmeyi seven Gambardella; sevdiği bu kadının da bu dünyadan ayrılması sebebiyle kendi üzerinde “kara büyü” tarzı bir şey mi olduğu sorusunu düşünmeye başlıyor. Tabii ki de buradaki kara büyü kavramı oldukça sembolik bir şey ama bir gün bir davette cinler hakkında usta olduğunu öğrendiği bir kardinale bu konu hakkında danışmayı konu hakkında her ne kadar çekingen ve inançsız olsa da es geçmiyor.

Artık iyice -gördüğü ölümlerin de etkisiyle- kendisini bu hayattan yavaş yavaş soyutlamaya başlamışken 100 yaşındaki baş rahibenin şehre gelip onun evindeki bir yemek davetine katılması sonunda, rahibenin balkona çağırdığı onlarca flamingoyu kontrol edebilmesi gibi yaşamın ve sonrasının absürtlüğüyle film -ve tabi ki Jep Gambardella- yavaş yavaş hikayesini sonlandırıyor.

Jep Gambardella Stili, La Grande Bellezza
Jep Gambardella Stili, La Grande Bellezza |Fotoğraf: IMDb

Film ve karakterle ilgili aklımdan çıkmayan bir başka konu da baş karakterimizin kostüm tasarımları. İnanılmaz şık ve modern giyinen bu 65 yaşındaki adam, beyaz keten pantolonların üzerine sarı, kırmızı ve mavi ceketler giyiyor. Daha resmi toplantılarda her zaman koyu renkli şık ve fit takımıyla ve kravatıyla hem zarif hem de çok modern olmayı başarabiliyor. Başkahramanımızın kostümleri, yönetmen Sorrentino’nun ve başrol oyuncusu Tony Servillo’nun kıyafetlerinin, Napolili olmaları ve oraları iyi bilmeleri sebebiyle Napoli’nin, hatta İtalya’nın en başarılı ve geleneksel terzilerinden biri olan Cesare Attolini tarafından sıfırdan dikildiği biliniyor.

Jep Gambardella, film boyunca muhteşem güzelliği arıyor. Senelerdir yazmadığı yeni bir kitap için “Yazacak değerde güzel bir şey yok.” diyor. Roma’nın burjuvazi sahnesinde, ufak yaşlarından bu zamana kadar kendine çok üst düzey bir yer, bir konum edinmiş olmasına rağmen tek bir istediği var. O da; mutlu olduğu zaman, eskiye dönüp hayatının kadınıyla yakınlaştığı anı yaşamak. Bence Jep Gambardella, muhteşem güzelliğin ne olduğuna bakan ama göremeyen, farkına varamayan, son yılların en yumuşak yazılmış ve en iyi sahnelenmiş başkahramanı.

Not: Bu yazı, Guardian’ın websitesindeki ”Neden o olmak isterim?” isimli, yazarların neden o filmin başkahramanları olmak istediğine dair yazılan yazı serisi örnek alınarak yazılmıştır.

IMDb puanı: 7.8 / 10

Kapak fotoğrafı: IMDb

İlginizi çekebilir: SinemMagger’dan Film Önerileri