İlk yorumu siz yazın!
Late Night Programları: Alternatif Bir Gündem İçin Öneriler
Evde kal uygulamasının burada 90. gününe girmemizle beraber yeni bir alışkanlık edindim: Artık Netflix’in tavşan deliğinden fenalık geçirdikten, Hulu’yu da talan ettikten sonra, HBO üyeliği almaya karar verdim. Ayda $15 veriyorken dedim bari her şeyine bir göz atayım. Westworld’ün eziyet gibi geçen 2. sezonundan sonra ”Last Week Tonight with John Oliver” gözüme çarptı. Ve açış o açış oldu. Late night programlarının peşinden gittiğim yolculuk böylece başladı.
“Late Night” Ne Demek?
Genel bir algıya göre, late night programları talk show gibi görünüyor. Aslında tamamen yanlış değil, ama ‘late night’ talk show’un sadece bir türü. Bildiğimiz CNN Türk tartışma programı olmadığı için ve ‘gece programı’ diye çevirince çok bambaşka yerlere çekilebileceğinden böyle çevirmeyip late night olarak kullanmaya devam edeceğim.
Late night programları aslında politikanın sıkıcı olarak algılandığı, haberlerin de bir o kadar gereksiz görüldüğü bir dönemde yükselişe geçti. Sıkıcı haberleri izlemek yerine, insanlar bu programlar arasından mizacını kendilerine uygun buldukları bir sunucuyu seçip kendilerini bu kanaldan bilgilendirmeye başladılar. Tabii son beş ila on seneye bakınca, politikanın çok da sıkıcı bir şey olmadığını ve gündemlerin gitgide daha da çılgınlaştığı konusunda sanırım hemfikiriz. Tabi bu late night programları sadece haber vermekle kalmıyor, genellikle gece 23:00 itibariyle her şeyin açık açık konuşulabildiği, izleyici ve sunucu arasında müstehcen bir sahne yaratıyor. Bunun üzerine de ortak özellikleri arasında kimi zaman konuk ağırlanmasını, canlı müzik performanslarını ve komedi segmentlerini sayabiliriz.
Açıkçası ben eskiden bu programlarla hiç ilgilenmezdim. Komik desen değil, genel olarak cıvık olarak adlandırırdım. Ama sanırım hiç elimdeki seçenekleri değerlendirememişim. Tabii bunda çoğu Amerikan late night programının Türkiye’de izleyeciye sunulmamasının da etkisi var. O yüzden madem bu aydınlanmayı yaşadım, sizinle de late night programları nedir, nasıl türleri vardır ve birkaç farklı görüşe sahip sunucular kimlerdir bunları paylaşmak istedim.
Late Night Programları
Jimmy Kimmel Live!
Kimmel’ın kariyerinde radyo sunuculuğunun büyük bir yeri var. Hatta o şekilde keşfeldiğini söylemek doğru olacaktır. Kendisi oradan sonra, Amerika’nın late night alanındaki seviye atlama tahtası olan Comedy Central adlı kanala geçiş sağladı ve orada kariyerine komedyen olarak devam etti. Başarısını görünce ABC kanalı Kimmel’ı kapmış ve hatta onun için Jimmy Kimmel Live! programını yaratmış.
Kimmel bana kalırsa sunucuların arasındaki en dostane ve içi dışı bir olan kişi. Jimmy Kimmel Live!‘ın formatıysa öncelikle canlı müzik performansı, sonrasında kısa bir gündem özeti, üzerine bir veya birkaç konukla sohbet ve son zamanlarda eklediği birkaç güzelliğin daha eşliğinde ilerliyor. Birçok late night’cı gibi Kimmel da her programına bir bağış opsiyonu koyuyor ve pandemiden en çok etkilenen toplumsal kesimlere destek sağlamaya bizleri davet ediyor. Bunun üzerine de ‘Haftanın Kahraman Sağlık Çalışanı’ başlığı altında ekibinin bulduğu bir sağlık çalışanıyla kısa bir sohbet ediyor ve bazen de bu insanı ünlü konukla sohbetin içerisine katıyor. Hepsi online tabii ki.
Kimmel’ın programında güncel haberlere kendisinin görüşlerini katmasıyla gerçekten güldüren şakalar dinlemeyi bekleyebilirsiniz. Konuklarıyla yaptığı samimi muhabbetlerle de beraber hafif bir havası var kendisinin. Son zamanlarda ABD başkanı Trump ile çok sürtüşme yaşayan Kimmel, Trump’ın attığı nice çamura asla boyun eğmeyen ve her seferinde daha iyi bir cevapla gelen tavrıyla da bir late night sunucusu olarak yerini daha da sağlamlaştırdı diyebilirim. Hafta içi her gün yeni bölümlerle karşınızda!
Last Week Tonight with John Oliver
John Oliver, İngiliz-Amerikalı bir komedyen. Cambridge Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı mezunu olan Oliver’ın kariyeri, New York’a taşınmasıyla başlıyor. Çeşitli komedi kulüplerinde stand-up yaparak başlayan Oliver, sonrasında Comedy Central‘da gösterilerini yapmaya devam ediyor. Aynı zamanda da başka bir late night programında muhabir olarak görev alıyor. Oliver o kadar başarılı oluyor ki Amerikan askerine moral olması açısından bizzat devlet tarafından Afganistan’a gönderiliyor. Anlayacağınız, fazlasıyla dolu bir kişilik. Ve nihayetinde HBO Oliver’ı yakalıyor ve ona kendi televizyon programını veriyor.
Sanırım bu aralarki favorim Oliver. Kesinlikle her bölümünde yaptığı kinayeli göndermeler ve gündemde bazen gözüme çarpmayan, çoğu zaman da ortalığı kasıp kavuran olaylara yaptığı yorumlarla beni benden alıyor. Oliver’ın sevdiğim bir diğer yanı, her ne kadar kendi görüşlerini baskın bir şekilde dile getirse de, haberi sizinle olduğu gibi paylaşıyor ve iki taraflı argümanlar getiriyor. Tabii bu demek değil ki kendisi hem sağı hem solu savunuyor. Ama size sağdan bir savunmayı da göstererek bunu yapıyor.
Önden söylemek makul olacaktır diye düşünüyorum ki, eğer İngiliz kara mizahı ve mizacına alışkın veya ilgili değilseniz, ilk izlediğinizde Oliver size biraz sert gelebilir. Kendi düşüncelerini çok keskin bir şekilde savunuyor ama emin olabilirsiniz ki size asla birkaç kere doğrulama süzgecinden geçmemiş bir bilgi sunmayacaktır. Lakin yanlış olmasın, bu programı standart bir haber programı olarak algılamak hata olur. John Oliver’ın Wired dergisiyle olan röportajında söylediği gibi, tüm bilgi sıkı bir doğrulama prosedüründen geçiriliyor ama özünde bu bir yorum programı. Oliver doğru bilgi verme sorumluluğunu birçok platformda dile getiriyor ve bu da seyiriciye duyduğu saygıyı gösteriyor.
Tabii HBO gibi bir platformda bunu yapıyor olması her şeyi açıklıyor. HBO korkusuz içerik üretimiyle bilinen bir şirket ve Oliver’ın haşırt the blackboard mizacı, şirketin markasını ve değerlerini iyi temsil ediyor ve karşılığında da şirket de John Oliver’ın markasını iyi temsil etmiş oluyor. Mükemmel bir çift olduklarını söyleyebiliriz.
Oliver’ın programı genelde 3 konudan oluşuyor ve toplamda ortalama yarım saate tekabül ediyor. Bölümlerin parçalarına YouTube kanalı üzerinden erişebilirsiniz.
The Daily Show with Trevor Noah
Trevor Noah‘yı bu yazıyı yazarken keşfettim. Güney Afrika asıllı Noah’nın programı, John Oliver’ınki gibi ama biraz daha haber programı hissi veriyor fakat yine ve yine, yorum programı olduğunu söylemekte yarar var. Comedy Central‘ın kendi programı olan The Daily Show, Trevor Noah öncülüğünde serüvenine devam ediyor. Başarıyı Güney Afrika’da yakalayan Noah, Amerika’ya taşındığında da gözlerden kaçmadı. ‘That’s Racist’ adlı stand-up gösterisiyle Amerika’da şöhreti yakalayan Noah, sonunda The Daily Show‘da kendi programına başladı.
Trevor Noah’nın programı haftanın beş günü yayınlanan ve gündemin çarpıcı maddelerini işleyen bir program. Benim için en çarpıcı noktası şu, günlük bir program için konular oldukça detaylıca işleniyor ve ciddi bir araştırma sürecinden ve süzgecinden geçiyor. Aynı zamanda bütün bunları bir gün içerisinde Noah ve ekibi yapıyor.
Trevor Noah’nın programının bir diğer ferahlatıcı özelliği ise yabancı birisinin, yani doğma büyüme Amerikalı olmayan ve dolayısıyla buradaki kültürel çatışmalarla büyümemiş olan birinin getirdiği bakış açısı. Sisteme bir nevi dışarıdan bir göz olarak bakmış oluyor ve dolayısıyla vardığı sonuçlar da o ışıkta oluşuyor. Ve bütün bunları yaparken de hepimizi kahkalarla güldürüyor. Trevor Noah’nın bir diğer marka niteliğindeki özelliği ise yaptığı taklitler. Her yaptığı taklit neredeyse birebir o insanın aynısı oluyor. Aksanlar ve ses sanatlarına yeteneği olduğu kesin!
Eğer Amerikan gündemine girmek ve kısa senkronlar şeklinde bilgi edinmek istiyorsanız, Trevor Noah’nın programını size tavsiye ederim. YouTube‘da çoğu bölümünün kısa senkronları yayınlanıyor ve çerez gibi gidiyor. The Daily Show with Trevor Noah başlığı altında erişim sağlayabilirsiniz.
Patriot Act with Hasan Minhaj
Hasan Minhaj, kendi programını almadan önce bir YouTube sansasyonuydu. Lakin fark etmişsinizdir belki ama neredeyse tüm bu sunucuların ortak özelliği, komedi geçmişleri olması. Minhaj da buna yabancı değil. Kendine has mizacıyla izleyicileri eğitme ve eğlendirme yolunda ilerliyor.
Bu programın en büyük farkı bence Hasan Minhaj’ın yaşca daha küçük olması ve o gözlükle olayları incelemesi. Bunun yanı sıra, diğer programlarda biraz daha alaycı bir ton var ama Patriot Act daha eğitimsel bir bakışla geliyor. Haftalık yayınlanan bölümleri tek bir konuyu ele alıyor ve onun üzerine Minhaj ve ekibinin yaptığı derin araştırmayı gözler önüne sürüyor. Ve illa gündem maddesi olması da gerekmiyor. Örneğin, birkaç hafta önce yayınlanan bölümünde pandeminin nasıl işsizliği arttırdığı ve bunun sonucunda da ortaya çıkan kira krizini gözler önüne serdi. Bunu yapmakla kalmıyor, size aynı zamanda buna tekabul eden yasaları ve bunu engellemek veya bununla baş etmek için ne yapabileceğinizi de elinden geldiğince vermeye çalışıyor. Daha çok Amerika odaklı konular etrafında dönüyor olmasına rağmen izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Amerika’nın filmlerden görünen yüzü bir türlü, ama asıl içinde yaşadığı yüzü bambaşka bir türlü.
Sonunda Netflix‘ten erişebileceğiniz bir program! Evet, Patriot Act with Hasan Minhaj‘a Netflix üzerinden erişebilirsiniz. Eğer Netflix üyeliğiniz yoksa, yine kadim dostumuz YouTube üzerinden erişebilirsiniz.
İbrahim Selim ile Bu Gece
Tabii bu listeyi yaparken en hoşuma giden Türk yapımlarından biri olan bir gece programını da koymadan edemeyeceğim. İbrahim Selim’in programına rastlantı üzerine YouTube‘da denk geldim. Açıkcası pek YouTube’cu değilim. Ama açtığımda dedim ki ”Bu müthiş! Kim yaptıysa helal olsun!”. Böyle dememin sebebi, programın mükemmel oluşundan değildi. Her programın bence bir eksiği vardır, eğer eksiği yoksa ilerlemeye alanı da yoktur. Halbuki bu programı yapımcılar, Amerikan usulü late night programlarının üzerine modelleyip izleyiciye sunmuşlar. Bunun en önemli özelliği, çok fazla benzeri olmaması. Çünkü tartışma programlarımız ve talk show’larımız çok var. Beyaz Show’dan tutun Tolgshow’a kadar geniş bir seçki mevcut ama late night programı bambaşka bir şey.
İbrahim Selim, Zorlu PSM’nin başlattığı bu programdan önce yine YouTube’daki Stolk adlı videolarıyla biliniyordu. Kimi zaman politik hiciv, kimi zaman da daha magazinsel hiciv içerikli videolarıyla geniş kitlelere hitap ediyordu. Yakın zamanda Zorlu PSM’de kendi programına başladı.
İbrahim Selim ile Bu Gece’nın formatında Selim tarafından kinayeli bir gündem analizi, programın kendi canlı müzik performansı ve üzerine ünlü bir konukla vakitlice bir sohbet yer alıyor. Benim favorim Cem Yılmaz ile yaptığı bölümdü. Kendi programlarına göre daha sansürsüz bulduğum bu Cem Yılmaz ilgimi çekmişti.
Yalnız, İbrahim Selim’in programıyla ilgili bir maaruzatım olacak: milli hastalığımız olan 1 saat üstü programlama. İnsanların odaklanma süresinin çok üstünde bir zaman ve oturup bu programı izlemeyi bir fasıla dönüştürüyor. Halbuki John Oliver veya Trevor Noah’yı yemek yaparken bile arkada açıp izlemek mümkün. Ve yapılan nice araştırmalar göseriyor ki bu hissimde yalnız değilim. Bu programlar çünkü hem eğlence hem bilgilendirme niteliğinde ama oturup adeta bir film izliyormuş gibi bağlanmak, bana kalırsa programın albenisinden bir şeyler götürüyor.
Türkiye’de böyle bir örneğin çıkmasına sevinmemin bir diğer sebebi ise, sinema-radyo-televizyon okuyan öğrencilere alternatif bir alan sunuyor olması. Bu programların genelde Amerikan ekolünde sıkı bir yazar ekibi oluyor ve tabii bir de bir ordu büyüklüğünde yapım ekipleri. Umarım İbrahim Selim ile Bu Gece’nin öncülüğü benzeri programların başlamasına önayak olur ve late night kültürüne sadece komedi olmaktan komik ve bilgilendirici olma alanını da açar.
Düşünce Hürriyetinin En Somut Hali
Late night programları sadece eğlendirmek veya ünlülerle röportaj yapma maksadıyla varlığını sürdürmüyor. Late night bir tartışma programı türü ve birçok alt türe sahip. Bana kalırsa düşünce hürriyetinin en somut hali. Gerek tamamen komedi odaklı olanları, gerekse biraz daha sistem eleştirisine giren ve başkana kadar herkese hesap sorarcasına yaklaşan türlerine kadar, hepsi izleyiciye alternatif bir bakış açısı sunuyor. Bundan daha öte bir düşünce özgürlüğü düşünemiyorum. Ve bundan ötürü de Türkiye’de İbrahim Selim’in programını görmek beni çok mutlu etti. Kesinlike daha fazla sesin duyurulmasına ve fazla sesle de uyum yakalayabileceğimizi görmek çok güzel olacak.
Bir de buraya eklemek isterim. Belki de kendi kendinize bunu okurken diyorsunuz ki ”Ne yapayım Amerika’nın gündemini?”. Haklısınız, her ülkenin günemi kendine yetiyor zaten ama küreselleşen dünyamızda bana kalırsa artık sadece kendi ülkemizin gündemini bilmek yetmiyor. Komşularımızın, kıtadaşlarımızın hatta global bazda sözü çok geçenlerin gündemlerinden de haberdar olmamız gerekiyor. Çünkü yapılan en ufak bir hareket, tıpkı bir örümcek ağı gibi hepimizi vurma niteliğine sahip. Ceplerimize sığan o küçük kutular sayesinde artık bambaşka bir dahil olma duruma eriştik.
Özetlemek gerekirse, eğer hafif ve konuk içeren bir şeyler izlemek istiyorsanız, Jimmy Kimmel Live! ve İbrahim Selim ile Bu Gece sizin için ideal seçim olacaktır. Eğer biraz daha hiciv ağırlıklı ve gündem odaklı bir şeyler istiyorsanız, The Daily Show with Trevor Noah ve Last Week Tonight with John Oliver sizin zehriniz. Eğer arada yeni bir şeyler öğrenmeyi tercih ediyorsanız Patriot Act with Hasan Minhaj emrinize amade. Ve bunlar sadece bir kısmı. Daha nice sunucu ve nice farklı mizaç ve bakış açısı mevcut ve neredeyse hepsi YouTube’da mevcut. Eğer siz de artık dizi ve filmlerden sıkıldıysanız, bu alana sizi davet ediyorum.
Kapak fotoğrafı: Dreams Time
İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Late Night Filmi
Yaziya guncelleme olarak: Hasan Minhaj'in programi Netflix'te artik iptal edildi.