Leszek Mozdzer ile İçten Bir Sohbet
Akbank Sanat’a vardığımda güzel bir şeyler dinleyeceğimi biliyordum da Leszek Mozdzer’in bu kadar başarılı ve seyirciyi kendine beş dakika içinde bağlayacak bir aurası olacağını beklemiyordum açıkçası.
Hani klasik müzik sanatçıları daha bir mesafeli olur ya seyircisi ile… İşte yeni jenerasyona klasik müziği sevdirmeyi sağlayacak sır bence sanatçının o müthiş yeteneğini samimiyet ile seyirciye aktarıp bağ kurabilmesi. Leszek Mozdzer bunu tam anlamıyla başardı. Gerçekten çok esprili. Konserde ve konser sonrası baya güldürdü bizi. Sonuç olarak o gece çok net, gerçekten sanatçı ruhlu bir insanla tanışıp klasik müzik, hayat ve evrensel konulardan konuştuk.
İstanbul’a bir dahaki gelişinde muhakkak tavsiye ediyorum kendisini izlemenizi. 1.5 saat ne kadar çabuk geçti, nasıl bitti anlamadık bile. Sahneden indikten sonra bis yapmasına rağmen salonda alkışlar dinmedi.
Biz ekip olarak onu tanıdığımız ve çok kısıtlı bir süre içinde bize zaman ayırıp kalbinden geçenleri, sorularımızı içtenlikle cevaplayarak bizi esprileri ile güldürdüğü için ve son olarak sanatına, hayranlarına duyduğu saygıyı bizle paylaştığı için çok teşekkür ediyoruz.
Size şimdi onun biraz kim olduğundan, başarılarından ve röportajımızda bize verdiği cevaplardan bahsetmek istiyorum: Beş yaşından beri klasik müzik eğitimi alan, Polonya’nın en ünlü uluslararası sanatçısı olan Leszek Mozdzer, özellikle dünyada kendini Chopin gibi sanatçıların klasik eserlerini özgün caz yorumları ile çalarak tanıtmıştır. Festivalden festivale koşan sanatçı, İstanbul konseri öncesi Sırbistan’da konser verdiğini, Akbank Caz Festivali açışından sonra da Kopenhag Caz Festivali’nde konser vereceğini söyledi bize.
Dünyanın en prestijli caz müzik ödüllerinden biri olan Diamond Award’u kazanan en genç sanatçılardan birisi… Piyanist ve besteci kimliğine ek Hollywood filmleri için de beste yapmışlığı var. Özellikle Roman Polanski’nin kült filmlerinden biri olan “Rosemary’nin Bebeği” ve “Sudaki Bıçak”ın onu en etkileyen filmlerden olduğunu belirtti. Konserde bu nedenle, Rosemary’nin Bebeği isimli parçasını da çaldı hatta.
Sohbetimiz ilerledikçe klasik müzik anlayışının eskilerdeki gibi olmaması için 20. yüzyılın tüm teknik altyapısının kullanılması gerektiğini, bunun içinn de klasik müziğe caz esintileri katarak farklı, melodik ve etkin bir soundla daha çok kişiye ulaşmayı hedeflediğini ifade etti.
Son olarak da Allah’ın ona verdiği bu güzel enerji ve yetenekle kendisinin insanlar için bir araç hatta köprü olduğunu, müziğiyle iletişim kurduğunu ve kendisine de en çok ilham veren şeyin bu köprü olgusu olduğunu belirtti.
Aklımda konserle ilgili net kalan olgulardan biri de hemen hemen tüm eserlerinden buram buram melankoli ve romantizm kokuları yayılmış olması…
Dediğim gibi tekrar olur da konser için gelirse kaçırmayın. Klasik müzik sevmiyorsanız bile size sevdirebileceğini düşünüyorum. Kaç klasik müzik sanatçısı sonuçta Nirvana çalar ki konserlerinde ya da albümünde yer verir?
Kendisi, resmi websitesinde de canlı performanslarını sunuyor.
İlk yorumu siz yazın!