Birine karşı hissettiğiniz yoğun duygular gerçekten aşk mı? Yoksa beyninizin sizi sürüklediği bir yanılsama mı? Onun bir mesajıyla kalbiniz hızlanıyor, bir bakışıyla tüm günü hayal dünyasında geçiriyorsanız, durup düşünmenin zamanı gelmiş olabilir. Bu his, sandığınız gibi aşk değil; çok daha karmaşık ve gizemli bir psikolojik durum: Limerence.

722047e5d7f1e6e2cf3f257dfa8e3461d1eca78b
You, Netflix (2018)

Limerence, aşkın coşkusunu taklit eder, ama onun temelinde gerçek bir bağ değil, takıntı ve hayal gücü yatar. Bu fenomenin ardındaki bilimsel sırları, sosyal medya çağındaki etkilerini ve bu döngüden nasıl çıkılabileceğini keşfetmeye hazır olun.

Limerence Nedir?

Limerance | Fotoğraf: Perez Hilton

Limerence, 1979 yılında psikolog Dorothy Tennov tarafından tanımlanan, obsesif bir hayranlık durumudur. Sevdiğiniz kişinin size karşılık verme ihtimali üzerine kurulu bir tutku. Ancak bu duygu, gerçek bir ilişkinin getirdiği bağdan ve karşılıklı anlayıştan yoksundur.

Onunla ilgili saatlerce hayal kurduğunuz, her sözünü ya da jestini tekrar tekrar analiz ettiğiniz oldu mu? Peki ya tüm mutluluğunuzun onun ilgisine bağlı olduğunu hissettiniz mi? İşte bu limerence’ın ta kendisi. Saplantılı düşüncelerle zihin ve duygularınızı ele geçiren bir illüzyon.

Limerence’ın Bilimsel Temelleri: Dopamin Döngüsü

Limerence’ın kökeni, beynimizin ödül sisteminde saklıdır. Sevdiğiniz kişiden gelen küçük bir jest — bir mesaj, bir bakış ya da sosyal medyada bir beğeni — dopamin salgılanmasını tetikler. Dopamin, mutluluk ve ödül duygusunu yöneten bir nörotransmitterdir ve her salgılandığında beyninizde kısa süreli bir coşku yaratır. Ancak bu coşku çabucak söner ve beyniniz daha fazlasını ister. Bu, limerence’ı besleyen bir bağımlılık döngüsüdür.

2010 yılında yapılan bir araştırma, romantik aşkın beyindeki ödül merkezlerini aktif hale getirerek uyuşturucu bağımlılığına benzer bir etki yarattığını ortaya koyuyor. Limerence durumunda bu etkiler daha yoğundur çünkü hisler genellikle karşılıksızdır ve kişinin hayal gücüyle beslenir. Dopaminin ödül mekanizması, sevdiklerinizle ilgili deneyimleri abartarak onları daha anlamlı ve bağımlılık yaratıcı hale getirir.

Bu yüzden limerence, küçük bir etkileşimi bile aşırı anlamlandırmanıza ve tekrar tekrar arzulamanıza neden olur. Beyniniz her defasında bir ödül arayışına girer ve sizi gerçeklikten koparan bir saplantı döngüsüne sürükler. Peki, limerence’a yatkın bireylerin ortak özellikleri neler olabilir? Bu sorunun yanıtı, kişinin geçmişte kurduğu bağların dinamiklerinde, psikolojik eğilimlerinde ve duygusal ihtiyaçlarını karşılama biçimlerinde gizlidir.

Kaygılı Bağlanma Stili

Çocukluk döneminde duygusal güvenlikten yoksun büyüyen bireyler, yetişkinlikte ilişkilerinde sürekli bir onaylanma ihtiyacı hissederler. Sevdiği kişinin ilgisini kaybetme korkusuyla hareket eden bu kişiler, kolayca limerence döngüsüne kapılabilir. Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, karşı tarafın dikkatine bağımlı hale gelir ve ilişkilerini sürekli bir doğrulama arayışıyla yönlendirir.

Kaçıngan Bağlanma Stili

Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, yakın ilişkilerden genellikle çekinir ve bağımsızlıklarını koruma ihtiyacı duyarlar. Ancak bu korku, onların idealize ettikleri birine uzaktan hayranlık duymasına neden olabilir. Gerçek bir bağ kurmaktan kaçınırken, uzaktan bir “mükemmel” bağ yaratma çabası, limerence’ın tetikleyicisi olabilir.

Karşılanmamış Duygusal İhtiyaçlar

Hayatın diğer alanlarında eksik kalan duygusal tatmin, bireyi bir “kurtarıcı” ilişki arayışına itebilir. Bu kişiler, ihtiyaçlarını karşılayabilecek birini idealize eder ve bu idealizasyon, limerence’ın temelini oluşturur. Gerçek bir bağın yerini hayaller ve saplantılı düşünceler alır.

İdealize Edilen Bağlantının Çekiciliği

Limerence, gerçekte olmayan bir ilişkiyi hayal gücüyle süslemek üzerine kuruludur. İnsanlar, yaşadıkları boşlukları doldurmak için kusursuz bir ilişki fikrine sarılırlar. Bu idealizasyon, beyindeki ödül mekanizmasını sürekli tetikler ve limerence döngüsünü besler.

Gizli Müttefik Hatırlatması

Sosyal medya, limerence’ın sessiz bir müttefiki gibi çalışır. Sevdiğiniz kişinin profilini sürekli kontrol ediyor, hikayelerini izliyor ve paylaşımlarını analiz ediyorsanız, farkında olmadan beyninizi sürekli tetikte tutuyorsunuz. Bu platformların algoritmaları, hikayenizi izleyen ya da gönderinizi beğenen biri sayesinde size “beni fark etti hissi verir. Ancak bu, yalnızca algoritmaların bir oyunudur; gerçek bir bağın işareti değil. Dahası, sosyal medya insanların yalnızca en iyi yanlarını sergilediği bir vitrin gibidir. Onların kusursuz gibi görünen bu halleri, beyninizde hayali bir mükemmellik algısı yaratır ve bu algı, limerence döngüsünü daha da derinleştirir.

Araştırmalar, sosyal medya beğenilerinin beynin ödül merkezlerini harekete geçirdiğini ve bağımlılık benzeri etkiler yarattığını gösteriyor. İşte bu yüzden, sosyal medya limerence için güçlü bir tetikleyici olabilir; farkında olmadan kendinizi bu saplantılı döngünün içine çekiyor olabilirsiniz.

Yazıda bu kısma kadar geldiyseniz ve kendinizi sorguluyorsanız, gerçekten limerence yaşayıp yaşamadığınızı anlamak için şu sorulara bir göz atın:

  • Onu sürekli düşünüp günlük hayatınıza odaklanmakta zorlanıyor musunuz?
  • Kusurlarını fark etmemek veya görmezden gelmek pahasına, onu tamamen kusursuz biri olarak mı görüyorsunuz?
  • Ruh haliniz, onun size gösterdiği ilgiye göre değişiyor mu?
  • Gerçeklikten uzak, onunla ilgili senaryolar veya konuşmalar hayal ediyor musunuz?
  • Onun yanındayken kaygı, çarpıntı veya huzursuzluk hissediyor musunuz?

Eğer bu sorulara yanıtınız “evet” ise, limerence döngüsüne kapılmış olabilirsiniz. Ancak, bu döngüyü kırmak mümkün. İşte kendinizi özgürleştirmenin yolları:

Bir Nefes Alın ve Gerçekleri Kabul Edin:
Kendinize şu soruları sorun:

  • Sevdiğim kişi gerçekte kim, onu olduğundan farklı bir şekilde mi görüyorum?
  • Duygularım, ilişkimizin gerçekliğiyle ne kadar uyumlu?

”Hemen Engellendin Kardeşim” Mesafesi Koyun
Onu sosyal medyada takip etmeyi bırakın ya da sessize alın. Günlük hayatta karşılaşmalarınızı sınırlayın. Bu mesafe bir noktada, beyninizin sürekli tetiklenmesini engelleyecektir.

Dikkatinizi Yeniden Odaklayın
Yeni bir hobiye başlayarak, fiziksel aktivitelerle ilgilenerek ya da yaratıcı bir uğraş edinerek dikkatinizi başka yöne çekin. 

Düşüncelerinizi Yeniden Çerçeveleyin
Örneğin: “O bana bir şey söyledi; kesin özel bir anlamı var,” demek yerine, “Bu sıradan bir konuşmaydı,” demeyi öğrenin. Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT), bu tür düşünceleri yeniden şekillendirmenize yardımcı olabilir.

Profesyonel Destek Alın – Terapi Her Şeydir
Eğer limerence baş edemediğiniz kadar yoğun hale geldiyse, bir terapistten yardım almayı düşünün. Psikoterapi, duygusal döngünüzü anlamanıza ve yönetmenize yardımcı olabilir.

Aşk ve Limerence: İnce Bir Çizgi

Limerence, aşkın coşkusunu andıran yoğun bir his yaratabilir, ancak gerçekte ondan çok farklıdır. Gerçek aşk, karşılıklı güven, anlayış, ve paylaşılan deneyimlerle inşa edilir. İki tarafın da birbirini olduğu gibi gördüğü, kabul ettiği ve birlikte büyüdüğü bir bağdır. Limerence ise hayal gücüne ve takıntıya dayanır, sizi gerçeklikten koparır ve idealize edilmiş bir ilişki yanılsamasına hapseder.

Sağlıklı ilişkiler, fanteziler üzerine değil, gerçeklik üzerine kurulur. Sizi gerçekten gören, olduğu gibi kabul eden ve seçen insanlara yönelin. Kendinizi, hayali bir bağın gölgesinde kaybetmek yerine, gerçeğin ışığında bulmaya izin verin. Unutmayın, gerçek aşk; sadece hayal ettiğiniz değil, gerçekten yaşadığınız bağlarda saklıdır.

Kapak Fotoğrafı Kaynağı: You Dizisi

İlginizi çekebilir: Gizem Kalaç’tan Bağ-lan-ma