theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Kaleminize sağlık! Yazıyı keyifle okudum. Longevity ve biyolojik yaş kavramları bir süredir benim de ilgi alanımda; bilimsel gelişmelerin bu alanda geldiği nokta gerçekten büyüleyici. Bryan Johnson’ın hikâyesi ise bir yandan ilham verici, bir yandan da sınırları biraz zorluyor gibi geliyor bana. Kendini bu kadar radikal bir düzene sokmak ve bunu bir yaşam misyonuna çevirmek hem etkileyici hem de tartışmaya açık. Yine de insanı düşündüren, hatta kişisel alışkanlıkları gözden geçirmeye iten bir portre ortaya çıkmış. Kendisini ig üzerinden takip ediyorum ama belgeseli seyretmemiştim, listeme aldım
Mayıs ortasında gidiyoruz, özellikle brunch spotlarını mutlaka deneyeceğiz
Ne güzel yazmışsın Öyküm, ne kadar iyi geldi okumak ve Santosha ile tanışmak . Kalemine sağlık!
Bu hikayeyi nasıl bilmiyormuşum! Rembetiko'yu bizlere anlattığın için çooook teşekkürler
Türk dizilerinin tarzı o kadar belli ki artık, en az 5-6 senedir hiç Türk dizisi takip etmedim diyebilirim. Bahar ise Demet Evgar sayesinde dikkatimi çekmişti. Bu yazıyı okuduktan sonra Bahar'a şans vermeye karar verdim
Kalemine sağlık!
Çok doğru yorumlar ve tespitler. Keyifle okudum, elinize sağlık
İnanılmaz detaylı ve keyifli bir yazı olmuş. Çok teşekkürler! Normalde Le Marais hayranı bir insanım, ama sayenizde Montmartre'nin Sacré Cœur, Moulin Rouge ve ressamlardan çook daha fazlasını olduğunu öğrendim. Ben de seneler önce bir akşam bir arkadaşımın tavsiyesiyle Le Refuge des Fondus adlı bir minik restorana gitmiştim. Çok keyif almıştım. Umarım en yakın zamanda tekrar gidip bahsettiğiniz tüm sokaklarda gezip, kaybolabilirim.
Senden İstanbul'u dinlemek
Bu yazıyı okurken Anadolu Ejderi'ni açtım dinliyorum.
Geçtiğimiz hafta Alaçatı'daydım. Keşke tam 1 hafta önce okusaydım bu yazıyı.
Yakında gidecek arkadaşlarıma bu linki gönderiyorum hızlıca. Eline sağlık Çağla.