Siz de biraz sıkıldınız değil mi bugünlerde? Evde kalmak birden fazla ‘yapılabilecekler listesi’ kazandırdı bizlere. Yoga, suluboya, yeni bir dil öğrenmek, nota okumaya başlamak, tatlı tarifleri denemek…Peki ya, aslında hepimizin özlediği ılık bir öğleden sonra deniz kıyısında oturup kitap okumak değil mi? Tatlı bir esinti eşliğinde… Şimdilik o hissi yaşayamıyoruz ama size izleyeceğiniz bir filmle bu hissi deneyimleyebileceğinizi vadedebilirim: Live Twice, Love Once (Vivir Dos Veces). Bir İspanyol filmi olduğu için ayrıca çok sıcak, çok samimi, çok içten…

youtube play youtube play

Fon müziğimiz, film müziği olsun. Maria Rodes’in seslendirdiği La Perfidia, uzun zaman çalma listemde bulunacak. Hazırsanız Valencia’ya gidiyoruz!

Filmin künyesine baktığımızda yönetmen koltuğunda Maria Ripoll‘ün oturduğunu, başrollerde Oscar Martinez ve Inma Cuesta‘nın yer aldığını görüyoruz. Evin küçük kızı Blanca rolünü ise Mafalda Carbonell oynuyor ki, oyunculuğunu çok çok beğendim.

Live Twice, Love Once
Live Twice, Love Once| Fotoğraf Kaynağı: elperiodico.com

Hüzün, neşe, aile kavramı, kahkaha, sevimlilik, hayal kırıklığı, muziplik; hepsi kol kola yürüyor filmde. Film aynı zamanda da geçmişten gelen naif bir aşk hikayesini anlatılıyor.

Emilio, Valencia’da yaşayan emekli bir matematik profesörü. Kendisine Alzheimer teşhisi konulduktan sonra kızı ve torununun yardımıyla çocukluk aşkını bulmaya çabalıyor. Daha fazla detay vermeyeceğim, çünkü filmi izlemenizi çok istiyorum. Ama matematik profesörü Emilio’nun pi sayısı üzerinden çocukluk aşkı Margarita’yı tanımladığı cümleleri de okumanızı isterim:

“(…) Pi sayısı gibi… Matematiği çok seviyorum, çünkü saf mantıktan oluşuyor. Sayılar, mantıklı ve tahmin edilebilir. Ama aniden bu uyumun ortasında pi sayısı beliriyor. Gizemli bir sayı, canlı bir sayı. Hiçbir model izlemeden kendi yolunu yaratıyor. Bu, matematiği mantığa ve aynı zamanda sihre dönüştürür. Margarita benim için buydu. Sihir.”

 Live Twice, Love Once
Live Twice, Love Once| Fotoğraf Kaynağı: la100.cienradios.com/

Filmde mekanlarımız İspanya’nın Valencia ve Navarra şehirleri. İkisi de mutlu insanları, tatlı kafeleri, geniş yemyeşil portakal bahçeleri, sevimli mimarileriyle mis gibi iki Akdeniz şehri. İspanya deyince çoğu kişinin aklına önce Barselona veya Madrid gibi şehirler gelir biliyorum, ancak Valencia da ülkenin doğusunda yer alan çok güzel bir şehir. Tüm İspanya gibi köklü bir tarihi, anıt sayılan yapıtları, renkli cadde sokakları, yılın büyük bir kısmında ılıman havası, park ve bahçeleri var; oldukça güzel bir Akdenizli. Filmi izlerken beğeneceğiniz, seveceğiniz bir kıyı rotası olacak, eminim. Biraz inceleyin, belki hayat normale döndüğünde ona şans verirsiniz. Belli mi olur?😊

Son bir ricam var; filmi izledikten sonra arkanıza yaslanın, düşünmek için uzun uzun zamanımız varken düşünün. Her şeyi unutacağınızı bildiğiniz bir zamanda, son kez görmek isteyeceğiniz yer neresi yada yüz kimin olurdu? Bir sürü hatıra, mekan ve sima geçiyor insanın aklından değil mi? Düşünün, çok geç olmadan…

İlginizi çekebilir: SineMagger’dan Film Önerileri ve Netflix Filmleri