Londra'nın Snob Bohemleri: Bloomsbury Grubu
Yazar Virginia Woolf ve ekonomist John Maynard Keynes gibi ünlü kişiliklerin dahil olduğu Bloomsbury Set’i tanımalısınız!
Bloomsbury topluluğu Londra’nın kuzeyinde, birçok bahçe ve meydandan oluşan semtte yaşamış ve çalışmış olan sanatçı grubuna verilen addır. Roman ve günlük yazarı Virginia Woolf, kız kardeşi ressam ve tasarımcı Vanessa Bell, modern makroekonominin kurucularından John Maynard Keynes, psikolojik incelemeleri tarihi biyografide ilk defa kullanarak çığır açan Lytton Strachey, romancı E.M. Forster, post-izlenimci ressamlar Roger Fry, Duncan Grant ve sanat eleştirmeni ve siyasi danışman Clive Bell, edebiyat gazetecisi Desmond MacCarthy, denemeci ve yazar, Virginia Woolf’un eşi Leonard Woolf grubun temelini oluşturuyorlardı. 1905’te ilk toplantılarını yapmaya başlayan arkadaş grubuna sonraki yıllarda Katherine Mansfield, Bertrand Russell, T.S Eliot, Vita Sackville-West, D.H Lawrence, Lady Ottoline Morrell gibi aristokrat, sanatçı ve düşünürler katılır. Felsefeci G.E Moore’un ‘sevgi (aşk), estetik deneyimin yaratılışı ve tadının çıkarılması ile bilgi edinimi’ hayat felsefelerini ve amaçlarını anlatır niteliktedir. Yakın arkadaşlar arasındaki ilişkilere çok önem veren, Bloomsbury’deki evlerinde veya kır evlerinde buluşan grup, boğucu Viktoryen dönemi kısıtlamalarının dışında yaşamayı seçer.
Lady Ottoline Morrell’in Bedford Meydanı’ndaki evi ve Oxford yakınlarındaki Garsington köşkü sanatçıların bir araya geldiği mekanlar olur. Morrell; Aldous Huxley, D.H Lawrence ve Graham Greene gibi yazarların kitaplarındaki karakterlere ilham kaynağı olur. Hatta bazı edebiyat eleştirmenleri Lawrence’ın Lady Chatterley’nin Aşığı romanındaki Lady Chatterley karakterinin Morrell olduğunu iddia ederler. I. Dünya Savaşı sırasında Aldous Huxley Garsington Köşkü’nde tarım işçisi olarak çalışır. Huxley’in Krom Sarısı romanı Garsington’daki hayatından derin izler taşımaktadır.
Türkçe olarak yayınlanmamış Eminent Victorians ve Queen Victoria gibi biyografi kitaplarıyla tanınan Lytton Strachey, Freud ve Lacan’ın öğretilerini tarihi biyografide ilk defa kullanmasıyla üne kavuşur. Kendisini Voltaire ile özdeşleştiren Strachey, devlet ve askeri kurumların absürtlüklerini tiye alır, I. Dünya Savaşı’na katılmayı reddeder. Bloomsbury topluluğu sanat için sanat anlayışını benimser ve toplumsal sorunlara uzak kaldığı gerekçesiyle eleştirilir.
Bugün Bloomsbury’i ziyaret ederseniz bahsi geçilen evler yerinde duruyordur; bahçe-meydanlarda zaman geçirebilir, hava güzelse piknik yaparak Bloomsbury ruhunu soluyabilirsiniz.
İlk yorumu siz yazın!