Bana göre unutulmaz bir tatilin olmazsa olmazları; sevdiklerim, gittiğim yere uygun bir hava, ileride aklıma geldiğinde yüzümü güldürecek anılar ve mutlaka lezzetli yemekler. Bu yazımın konusu da Londra mekan önerileri. Hazırsanız başlayalım!

Londra
Londra | Fotoğraf: Unsplash / Heidi Fin

Londra Mekan Önerileri

Kasım ayının başında Londra’dan Cambridge’e uzanan seyahatimiz tam olarak bu nedenle sanırım uzun yıllar aklımdan silinmeyecek. Şansınızı da yanınıza alıp gideceğinize hiç şüphem olmadığından, bir kaç kilo alma garantili tatilimizin en sevdiğim lezzet önerilerini sizlerle paylaşmak istiyorum. Yağmurluklarımızı unutmayalım, Londra’ya gidiyoruz!

Coya Mayfair     Konum

Peru mutfağı mı? Bugüne kadar hiç bilmediğim bir yemek tecrübesine doğru yola çıktığımızda gecenin böylesine keyifli bir hale dönüşeceğini bilemezdim. İki kattan oluşan mekanıyla Coya yemek öncesi ya da sonrasında içkilerinizi yudumlayabileceğiniz, ekstra ücret ödeyerek giriş yapabileceğiniz özel bir yemek odası ile bayıldığımız restoran kısmından oluşuyor. Bizim gittiğimiz gece tesadüf mü oldu bilemiyorum ancak loş ortamıyla kutlamalar için popüler bir adres olduğunu söyleyebilirim.

Ortaya söyleyip hep birlikte keyif alabileceğiniz yemekler dışında, ana yemek ile doymak isteyenleri de memnun edecek bir menüye sahip. Beni en çok cezbeden kısmı ise yediğimiz her şeyde hissettiğimiz tazelik oldu. Mekan masanızda hazırlanan guacamole’yi izlerken bir yandan ızgara üzerinde pişen karideslerinizi takip edebileceğiniz açık bir mutfağa sahip. Kokteyllerinin yanı sıra menü Güney Amerika şaraplarıyla da göz dolduruyor. Bu harika akşam yemeğinden en unutamadığın lezzet nedir diye sorsalar, sanırım hiç düşünmeden portakallı bitter çikolatalı sosuyla tadına doyamadığım churros derim.

Kama by Vineet Konum

Londra’da mutlaka yapılacaklar listesinin başköşesindeki Harrods’a yağmurlu bir öğlen saatinde uğradık. Çılgın kalabalığından sıyrılıp kendimizi yemek salonunun önünde bulduğumuzda gerçekten açlık seviyemiz yeterince yükselmişti. Et, balık, sushi, makarna tercihleri arasından rezervasyon için menüsü Michelin yıldızlı Vineet Bhatia’nın elinden çıkma olan Hint restoranını seçtik. Safranlı pilavı, farklı tatlardaki ekmekleri ve soslarıyla gönlümüzde taht kuran Hint mutfağında benim favorim tereyağlı tavuk oldu.

Chiltern Firehouse Konum

Sıradaki mekanımız gerçek bir ünlü mıknatısı! Son zamanlarda Londra ile ilgili bir kaç şey araştırdıysanız Chiltern Firehouse kesinlikle bir yerlerden size göz kırpmıştır. Dekorasyonu, çalışanları, lezzetiyle bu kadar ünlü bir yer olmayı sonuna kadar hak ediyor. Bizim sabah kahvaltısı için uğradığımız restoranda sipariş ettiğimiz Eggs Benedict hala hafızalardaki yerini koruyor. Bugün tekrar Londra’ya gitsem bir akşam yemeği için mutlaka uğrarım. Erken rezervasyonu tüm kalbimle öneriyorum.

Sketch   Konum

Uçak biletlerimizi aldıktan sonra Londra’ya dair yaptığımız ilk plan ve rezervasyon tabii ki ikonik pembesinde bir beş çayı içmek için Sketch oldu. İçeriye adımınızı attığınız andan itibaren kendinizi bir harikalar diyarının içinde buluyorsunuz. Hayatımın ilk beş çayı aktivitesinde pespembe koltuklarda oturup bir süre etrafı anlamaya çalışmış olabilirim. Adeta bir modern sanat müzesinde sıcacık servis edilen çöreğe reçel sürüyordum. Sketch’in her yanında karşınıza çıkan tasarım, yumurta şeklindeki tuvalette bile kendini belli ediyor. 

Beş çayı için hazırlanmış olan menü, eğer özel bir talebiniz yoksa, sırasıyla masanıza servis ediliyor. Geniş menüsünden çayınızı dilediğiniz gibi seçebiliyor ve isterseniz bu güzel deneyimi birer kadeh şampanya ile taçlandırabiliyorsunuz. Fırsatınız varsa mutlaka kadehinizi bu yeni tecrübenize kaldırın derim. Bir sonraki ziyaretimizde artık rezervasyon notunda yazan kıyafet kuralı “art casual”ı daha iyi anlayabileceğime ve bu sefer kokteylimi orman temalı “The Glade” solonunda içmek istediğime eminim.

Nobu Konum

Londra denilince akla gelen ilk restoranlardan biri olan Nobu’nun artık biraz vakti geçti diye düşünebilirsiniz. Neticede dünyanın en göz alıcı metropollerinden birindeyiz ve keşfetmek için 24 saatten oluşan günler çok az. Ancak tüm fikrinizin Nobu’ya adım attığınız anda gördüğünüz kalabalıkla değişeceğine eminim. Klasiklerin modası hiç geçmiyor! Siz de bizim gibi merakınıza yenik düşüp Nobu’ya uğradıysanız leziz sushi’nizi bir kadeh şarapla eşleştireceğinize ve pişman olmayacağınıza eminim.

Bao Bun Konum

Soho’nun ara sokaklarında küçücük bir dükkan… İçerisine girdiğinizde kişi sayısını söyleyerek bir ön rezervasyon yaptırıyorsunuz ve personelin ileteceği bir saat dilimi içerisinde (bizimki yaklaşık 20 dakika sürdü) cep telefonunuza masanızın hazır olduğuna dair bir kısa mesaj alıyorsunuz. Menü oldukça basit bir kağıtta size veriliyor ve tercihlerinizi işaretliyorsunuz. Burası bir Tayvan sokak yemeği satıcısı ve benim favorim neredeyse menüdeki her şey! Ama bu yazıya özel bir seçenek sunmam gerekirse, sanırım yumuşacık bun içerisinde çıtır çıtır kızarmış tavuklu olanı tercih edeceğim.

Milroy’s of Soho    Konum

Hazır Soho’ya gelmişken değişik bir şeyler deneyimlemek isterseniz 1964’ten beri açık olan bu bar tam size göre olabilir. Önce küçük bir dükkan gibi görünen Milroy’s of Soho’nun gizemi koridorun sonundaki kitaplığın arkasında gizli. Bir kapı gibi arkaya dönen kitaplığı çevirdiğinizde sizi alt kattaki mum ışıklı salona davet ediyor. Rezervasyonumuz olmadığı için oturamadığımızdan burayı bir sonraki gelişimizde viskilerimiz yudumlamak için listenin en başına ekledik.

Ben’s Cookies  Konum

Covent Garden’in içindeki bu küçücük dükkanda herkes sıcak bir kurabiye alabilmek için sırasını bekliyor. Ben’s Cookies şehrin farklı yerlerinde de bulabileceğiniz bir lezzet durağı ama biz Covent Garden’ı ayrı bir sevdik. Bu nedenle sabah saat 10:00’da sıranın en başında biz duruyorduk. Seçmesi oldukça zor olduğu için neredeyse her çeşitten birer tane alarak yolumuza devam ettik. En sevdiğimse soğuk sütle birlikte yemelere doyamadığım yer fıstıklı kurabiye oldu.

Byron   Konum

Burger’e kim hayır diyebilir? Şehri keşfetmekten yorgun düşen gezginleri en mutlu edecek şeylerden biri lezzetli bir burger ve yanında kızarmış çıtır çıtır patates kızartması ve belki bir de bira… İşte bizim de hikayemiz tam olarak böyle sonlandı. Şehrin her yerine yayılmış şubeleriyle Londra’ya adım attığımız andan itibaren bize göz kırpan Byron’a bir öğlen yemeğinde uğradık. Hızlı ve lezzetli bir yemek için tercih edebilirsiniz.

Burr&Co Konum

Bayılarak konakladığımız otelimiz Kimpton Fitzroy’un içerisindeki bu tatlı kafe günün her saatinde bir şeyler atıştırmak için gerçekten harika! British Museum’dan dönerken bir mola vermek isterseniz ya da yolunuz Russel Square metro durağından geçtiyse bu görkemli binanın dikkatinizden kaçmayacağına eminim. Otelin köşesinde konumlanmış Burr&Co şehrin koşuşturmasını izlemek ya da sadece bir fincan kahve yudumlamak için keyifli bir alternatif. Umarım Londra mekan önerileri yazım sizin Londra seyahatinizi de lezzetli bir hale getirir!

İlginizi çekebilir: Gözde İpek Akgün’den Londra’da Yapılması Gerekenler