Londra Müzeleriyle Güzel: Sanat Turumdan Notlar
Müze sevgisi Londra tutkusuyla birleşince böyle bir yazı yazmam kaçınılmaz oldu. Herkes sanat tutkusundan gitmez müzelere; kimi zaman tarihi, kimi zaman modern havayı koklamak, müze mağazalarından değişik hatıralar toplamak ya da müze kafelerinde turist yorgunluğunu atmak için kahve yudumlamak… Sizin nedeniniz hangisi olursa olsun Londra’da favori müzelerimde ben hepsinin birleşimi sayesinde mükemmel vakit geçiriyorum!
Londra gezisi planlamak her yönden çalışma gerektiren bir iş. Hangi restoranlarda ve publarda ne yenilip içilecek, hangi müzelere ne kadar vakit ayrılacak, yürüyerek hangi bölgeler arşınlanacak, hangi müzikaller izlemeye değer, alışveriş için kaç saat gözden çıkarılacak gibi derin mevzulara girmek gerekebilir. Bu yazıda sizlere favori müzelerimden bahsederek bu konulardan birine parmak basmaya çalışacağım. Sokak pazarlarını anlattığım yazımdaki gibi size biraz fikir verebilirsem ne mutlu bana!
Victoria & Albert Museum Londra Konum
Yazıya tabii ki en sevdiğim müze ile başlamak istedim. V&A‘i sevmek için binlerce neden sayabilirim, ama sanırım en çok öne çıkan özelliği diğer müzelerin hiçbirine benzemiyor oluşu. Kraliçe Victoria, 63 yıl 7 ay tahtta kalarak tarihte en uzun süre hüküm süren kraliçe ünvanıyla ve biricik aşkı Albert’a ve sanata olan düşkünlüğüyle ünlü bir şahsiyet. Hüküm sürdüğü yıllarda İngiliz İmparatorluğu’nun en zengin çağı yaşandığı için olsa gerek, kraliçe adına ve aşkına yaraşır bir müzenin kurulmasına neden olmuş.
Müzede sergilenen eserler antik çağlardan modern zamana; giyim, aksesuar ve mobilyadan tarihi şark halılarına, Uzakdoğu’nun nadide porselenlerinden İngiliz yaşam alanlarına çok geniş bir yelpazede olduğundan ezberbozan nitelikte. Mimari olarak girişiyle bile sizi etkisi altına alan bu eski saray, dışarıdan haşmetiyle içeriden ise güzellikleriyle sizi büyülüyor. Dış duvarlarda İkinci Dünya Savaşı zamanından kalma izleri barındıran müze, tarihe tanıklık ettiğini gözler önüne seriyor. Buranın ortada havuz bulunan avlusunda yazın güzel havalarda elinizde kitabınız ve kahvenizle uzun saatler geçirmeniz de mümkün.
Müzenin en çarpıcı yeri dev kubbeleri ve Barok süslemeli fayanslarıyla müze kafesinin olduğu bölüm. Müzeye gidip kafede ne yapayım demeyin, bir bahane bulup mutlaka ziyaret edin, pişman olmayacaksınız!
Yaptığı sergi seçimleriyle her zaman popüler kültürü klasik öğelerle birleştirmeyi ve genç kuşağın ilgisini çekmeyi başaran V&A, son yıllarda en sevdiğim sergilere ev sahipliği yaptı. “Grace Kelly: style icon” ve “Memory Palace” bunlardan en iyi örnekler. Turunuzu müze mağazasında tamamlamayı unutmayın çünkü burası el sanatları ve kartpostal meraklıları için en doğru adres! Birbirinden orijinal hediyelikler içerisinde seçim yapmakta zorlanırsanız İngiliz baskı desenlerini içerenlere yönelin derim.
Kaçınılmaz ziyaretçi tipi: “Aman canım bizde de var koltuk masa biz bunlarla müze açmıyoruz”cular
En Yakın Metro İstasyonu: South Kensington Station
Tate Modern Londra Konum
Bir numara olmayı V&A kadar hak eden bir diğer müze ise Tate Modern. 2000 yılında kapılarını açan Tate Modern dönüşüme uğrattığı eski fabrikanın küllerinden bir modern sanat mabedi yarattı. Gelenekselciliğinden aldığı tecrübeyi modern sanata uygulayan bu müze, öncelikle Thames nehri kıyısındaki mükemmel konumu ile gezilecek yerler listesinde ilk sıralarda. Yine 2000 yılında açılan Millenium Köprüsü sayesinde bir turist mıknatısı olan bu bölgede Tate Modern çağımız modernizmini temsil ederken, köprünün diğer tarafındaki St.Paul Katedrali olanca haşmetiyle tarihin çekiciliğini ve eskinin gizemini göstermekte. 7 katı gezilebilen Tate Modern’in 2. katındaki balkondan görebileceğiniz manzara, bu noktayı benim Londra’daki en sevdiğim lokasyon yapmaya yetiyor.
Tate Modern, sergi anlayışında da yeni bir düzene gidiyor ve zamanında fark yaratan eserleri kronolojik olarak değil algıda yarattığı paralellikle beraber sergiliyor. Müze gezebileceğiniz en güzel ve kapsamlı retrospektif sergilere ev sahipliği yapıyor.
Fabrikanın eski dokusuyla tezat oluşturan modern sanat eserleri insanın başını döndürecek güzellikte. İşte bu yüzden müzenin çeşitli kafelerinde mola vermek zorundasınız! Özellikle fotoğraf çekimi için en üst kata uğrayın. Yeterince mola verdiğinizden emin olduysanız müze mağazasına bakmadan da çıkmamalısınız; özellikle sanat öğrencileri için paha biçilmez bir üs burası. Yakınlardaki Shakespeare’s Globe ve Borough Market’a uğrayarak gezinizi sürdürebilirsiniz. Millenium Köprüsü’nden geçmeyi de unutmayın!
Kaçınılmaz ziyaretçi tipi: Düz beyaza boyanmış kanvasın önünde büyülenmiş gibi iki saat durabilen modern sanat aşığı
En Yakın Metro İstasyonu: Southwark Station ya da London Bridge Station
National Gallery ve National Portrait Gallery Londra’da Kültür Sanat
Londra’nın en güzel meydanlarından Trafalgar Meydanı’da yer alan National Gallery, ‘büyük sütunlu bina’ olarak da tanınıyor olabilir. Arkasında kalan küçük bina ise National Portrait Gallery. İkisi de konumları itibariyle en fazla ziyaretçi akınına uğrayan müzelerden, özellikle soğuk kış günlerinde bu iki müzeye sığınmak sıcak bir mola için ideal. National Gallery, içerik olarak Orta Çağ’dan başlayarak modern resim eserlerine kadar geniş bir koleksiyona sahip ve sergi odalarının her biri farklı renkte, farklı ahşap döşemelerle zenginleştirilmiş. Kişisel favorim empresyonizm akımıyla başlayan modern sanat dönemi olduğu için bu odaları gezmenizi, Monet’nin ve Van Gogh’un tabloları gibi pahabiçilmez resimleri görmenizi şiddetle tavsiye ederim.
Gallery Cafe’de beş çayınızı yudumladıktan sonra hemen yandaki National Portrait Gallery’ye adım atın ve eğlenceli bir müze turuna başlayın. Portreler için ayrı bir müze olması bile eserlerin zenginliğini ifade ediyor tabi ki. Portre denilince aklınıza kraliyet ailesi mensuplarının yağlı boya tabloları gelmesi çok normal, onlar da müzenin bir parçası zaten ama daha eğlencelisi burada The Beatles üyeleri gibi ünlü İngiliz yıldızların da resimlerinin, anılarının bulunması. Modern çağa ait fotoğraflar müzenin en güzel eserlerinden, özellikle fotoğraf severlere duyrulur!
Kaçınılmaz ziyaretçi tipi: Londra’nın en kalabalık meydanında tuvalet molası veren turist
National Gallery Konum
National Portrait Gallery Konum
En Yakın Metro İstasyonu: Charing Cross Station ya da Leicester Square Station
The British Museum Londra Müzeleri Konum
Londra müzelerinden bahsedip British Museum‘dan bahsetmemek olmaz. Ne de olsa firavun mezarlarından Yunan tapınaklarına, Pers uygarlığı kalıntılarından Uzakdoğu efsanelerine her kıtadan ne ararsanız bulacağınız tek adres burası. 250 yıldan fazla zamandır insanoğlunun dünyada varlığını gözler önüne seren bir müze olması burayı müzecilik tarihinde de önemli bir noktaya koyar sanırım! Zira bu yönde insan aklının sınırlarını zorlayan sergilere ev sahipliği yapması da ününe yaraşır cinstendir. Azteklerden Pompei kurbanlarına, tarihte bir çok efsanenin başrolünü oynayan insanlar burada vücut bulurlar. Fazla söze gerek yok, buraya ne yapıp edip uğramak zorundasınız ama pek tabii ki her şeyi görmeye imkan yok, gitmeden kafanızda görmeyi hedeflediğiniz eserler olursa daha faydalı bir tur geçirebilirsiniz. Aksi takdirde galeriler arası koşturmaktan yorgun düştüğünüz bir anda beyniniz kültür şokuna uğrayabilir. Alışveriş yapılan Oxford Street’e yakınlığından dolayı alışveriş üzerine uğrayabileceğinizi düşünmeyin, çok pişman olursunuz.
Kaçınılmaz ziyaretçi tipi: “Bunların hepsi bizim oralardan toplama, peh peh” diyen muhtelif üçüncü dünya ülke vatandaşları
En Yakın Metro İstasyonu: Tottenham Court Road Station ya da Holborn Station
Saatchi Gallery Londra Konum
Tam olarak alıştığımız galerilerden büyük ama yine de değişken eserlere yer veren bu seçkin mekanı favori müzelerim arasına koymam gerekiyordu. Mahalleye adım attığınızda zenginlik ve zarafeti koklayabildiğiniz Chelsea’de King’s Road’da bulunan bu galeri, dünyanın dört bir yanından çağdaş sanatçıların eserlerini görücüye çıkarıyor.
Yüksek tavanları ve aydınlık odalarıyla güzel zaman geçirilen bu galeri, şık bir kafe olan Moss ile de bir adım önde. Turunuzu kafenin güzel beş çayı menüsü ile tamamlamanız buradan güzel anılarla ayrılmanıza sebep olacaktır.
Kaçınılmaz ziyaretçi tipi: “Bu da sanat mı acaba?” bakışlarıyla eser olmayan odaları da arşınlayan genç sanat öğrencisi
En Yakın Metro İstasyonu: Sloan Square Station
https://www.saatchigallery.com/
Benim top 5 listem böyle fakat ziyaretlerinizi gözden geçirirken mutlaka uğrayın diyebileceğim en iyi adresler: London Design Museum, Royal Academy of Arts ve bilim düşkünü küçük Einstein’lar için Science Museum ve Natural History Museum. Bunlardan başka daha yüzlerce müze var tabii ki, zevkinize göre seçim yapmak size kalmış ama her koşulda yorulduğunuza değecek!
Londra Müzeleri ile İlgili İpuçları
_Müzelerin kalıcı koleksiyonlarını gezmek bedava. Evet yanlış duymadınız, National Gallery’deki Turner, Tate Modern’deki Pollock, V&A’deki Rodin ve daha fazlası herkes için ziyarete açık. Biz Türkler’in alışkın olmadığı şekilde girişlerde bağış yapılması için duran büyük cam kumbaralar var, genelde üstlerinde “Lütfen 3 Pound bağışta bulunun” yazar fakat kimse para atıp atmadığınıza bakmaz, gönlünüzden (ne) koparsa yani.
_Müzelerin belirli tarihler arasında gezilebilen değişken sergileri ise her zaman ücretli oluyor. Bunlar için biletler internetten alınabildiği gibi müze girişinde de alınabiliyor. Her yerde öğrenci indirimi var, kartınızı göstermek koşulu ile faydalanabiliyorsunuz.
_Bazı çok rağbet gören sergiler için bilet almaktan ziyade sergiyi gezmek için kuyruk olabiliyor. Bunun için Tate Modern’da mesela aldığınız biletin üzerinde “14:00’da giriş yapabilir” tarzında yazılar görürseniz şaşırmayın; sergi alanında yoğunluğu engellemek için belirli saatler arasına sayılı bilet kesiyor olabilirler. Saatiniz geldiğinde galeri alanını gezmek daha kolay oluyor kesinlikle.
_Müzeden müzeye ziyaret saatleri değişse de çoğunun haftada bir gün daha uzun süre açık olduğu bir gün olabiliyor. Eğer yoğun bir programınız varsa geç saatlerde de uğrayabileceğiniz adresleri önceden bilmek isteyebilirsiniz. Ayrıca genelde bütün müzeler haftanın her günü açık, ne de olsa Londra bir turist cenneti!
İlginizi çekebilir: Canan Sayitoğlu’dan “Londra Sokak Pazarlarıyla Güzel”
İlginizi çekebilir: İpek Çakmak’ın “Karakteristik Şehir Londra’ya Yolculuk”
İlginizi çekebilir: Algodon’un “Londra’nın Güzel Köşesi: Wapping”
İlk yorumu siz yazın!