'Lucky Girl Syndrome': TikTok'un Yeni Manifest Ritüeli
“Manifest” kelimesi son bir yıldır her gün karşımıza çıkan o kavramlardan biri haline geldi. İyi yaşam içeriklerinden sarkastik komedi videolarına, herkes manifest’in gücünden ya da tamamen işlevsiz bir fenomen oluşundan söz ediyor. Manifest kavramına bakışınız hangisi olursa olsun daha uzun süre kelime hazinemizden silinmeyeceği ve ana akımda karşımıza çıkmaya devam edeceğini tahmin etmek güç değil. Şimdi de TikTok’ta trend haline gelen ‘Lucky Girl Syndrome‘, uygulayanları neredeyse hayal dünyasında yaşayamaya yönlendiren ama pozitif etkileri olduğu iddia edilen bir pratiği ifade etmek için kullanılıyor.
‘Luck Girl Syndrome’un esasen basit bir pratik: “Eğer şanslı olduğunuza gerçekten inanırsanız şanslı deneyimleri kendinize çekersiniz.” 12 Evrensel Yasa içerisinde yer alan ve herkes için geçerli olduğuna inanılan çekim yasası “zihninizi neye odaklarsanız onu çekeceğiniz” inancı üzerine kurgulanıyor. İşte ‘Lucky Girl Syndrome’ da bunun abartılı bir ileri tekniği. Özellikle kadınları uygulamaya davet eden tekniği yaşamınıza adapte etmek için, koşulsuz şekilde şanslı olduğunuza kendinizi ikna etmeniz gerekiyor. Maddi gücün, başarının, sorunsuz bir aşk hayatının sizin yaşamınızın bir parçası olduğunu ve hep öyle olacağını, şansınız sayesinde her sorunun içinden kolayca sıyrılacağınızı kendinize kabul ettiriyorsunuz. Elbette çeşitli mantraları var. Örneğin: “Benim hayatımda her şey yolunda gider.”, “Benim için her şey hızlıca, eforsuzca ve kendiliğinden olur.” gibi…
Tekniğin iddiası şu şekilde: Şanslı biri olduğunuza inandığınızda beyniniz, kendinize şanslı olduğunu kanıtlamak için sinyaller aramaya başlar. Bu da, sizi sürekli şanslı olduğunuza inandıracak kanıtlara yönlendireceği anlamına gelir. Yani ‘Lucky Girl Syndrome’u bir çeşit kişisel algı yönetimi ya da yakın zamanda Netflix’teki Stutz belgeselinde pskyatrist Phil Stutz’un öğrettiği başa çıkma tekniklerinden biri gibi düşünebiliriz. Ancak burada önemli iki fark var. Birincisi; elbette tekniğin hiçbir bilimsel alt yapısının olmaması. İkincisiyse bu şartsız koşullanma halinin neredeyse sanrılı olması.
Elbette ‘Lucky Girl Syndrome’a dair içerik üreten, onu kullanan ve tavsiye edenler olduğu gibi. Tümüyle anlamsız olduğunu ya da kullanılmaması gerektiğini savunanlar da var. “Not Just Lucky” kitabının yazarı Jamila Rizvi, ‘Lucky Girl Syndrome’unun imposter sendromunu tetikleyebileceğini düşünüyor. Bir duygu durum bozukluğu olan imposter sendromu kişinin aksini kanıtlayacak pek çok bulguya rağmen yetersiz hissetmesi, başarılarının şans eseri olduğuna inanması anlamına geliyor. Üstelik kadınlarda daha yaygın olarak görülüyor. İşte Rivzi de özellikle kariyerlerinin zirvesinde olan, gerçekten başarılı ve tüm başarılarını şansa bağlayan kadınlara odaklanıyor. Başarı kaynağının şans değil beceri olduğunu ve bunun gururla vurgulanması gerektiğini savunuyor.
Kapak Fotoğrafı: WIRED
İlginizi çekebilir: Berna K’dan Monkey Mind
İlk yorumu siz yazın!