LX 2048: Klonlanma Teknolojisi Üzerine Bir Film Önerisi
Teknoloji hızla ilerlemeye devam ederken, hatta uçarken hayatımıza birçok yeni kavramı da beraberinde getirmeye devam ediyor. İşte o kavramlardan ikisini (mikroçipler ve sanal gerçeklik) konu alan bir film önermek istedim size. LX 2048 2020 ABD yapımı bir bilim-kurgu filmi.
Geçelim konusuna; Güneş dünyaya çok yaklaşmış ve ışınları ozon tabakasına zarar verdiği için dünyadaki insanlarda görme kaybı meydana gelir ve insanlar dışarı çıkmakta zorluk çekiyorlar. Dışarı çıktıklarında da korumalı elbiseler giymek zorundalar. Adam Birds de işte o kişilerden biri. Bir teknoloji firmasında sanal gerçeklik üzerinde çalışıp, mikro çip teknolojilerinin gelecekte daha ön plana çıkmasını savunuyor. Bu sırada ofis yaşamı da tamamen bitmiş insanlar evlerinde sanal gerçeklik ve hologramlarla toplantılar yapıp, psikolog gibi meslekleri insansı özellikleri olan yapay zekalar devralmış durumda. İnsanlar evlenmiyor, çocuk yapmıyor ve de cinsel isteklerini sanal seks robotları üzerinden gerçekleştiriyorlar.
Tüm bunlar olurken Adam ve karısı Reena evlendiklerinde devletin çocukları olan bireyleri korumak adına gerçekleştirdiği bir klonlama deneyine dahil oluyorlar. Projenin mimarı Donald Stein adında bir uzman ve projenin adı da “Premium 3- Lityum X”. Programın amacı; eşlerden birinin başına bir şey geldiğinde diğer eşin rızasıyla zarar gören ya da vefat edenin anılarıyla birlikte klonlanması. Bunu da mikroçip teknolojileriyle gerçekleştirmeyi hedefliyorlar. Dedikleri gibi eşlerden birinin başına istenmeyen bir durum geliyor ve de klonlama gerçekleşiyor. Adams bir taraftan ölümle savaşırken bir taraftan da ailesini finansal anlamda korumak istiyor. Klonlamadan sonrası her şey önceki gibi mi olacak yoksa teknoloji insanlığın sonunu mu getirecek izleyip görmek ve yorumlamak artık sizde 🙂
LX 2048 Neden İzlemeli, Neden Önermekteyim ?
Başta da belirttiğim gibi teknoloji hızla gelişiyor. Dönüp hayatınıza bir bakarsanız COVİD-19 ile birlikte hem hayatımız hem de çalışma şeklimiz değişti. Başta maske takmazken sağlığımız için maskesiz gezemeyecek bir hal aldık (tıpkı filmde güneşten korunmak için korunaklı elbise giymek gibi). Ofis hayatlarımız evden çalışma olarak yeni bir yapılanmanın içine girdi. Sanal yaşamaya, sanal dostluklar kurmaya, sanal gerçeklik içinde oyunlar oynamaya başladık, gerçek hayatımızı sanala kanalize ettik. İşte bu film size bu teknolojilerin öğrenilmesinin ne kadar kıymetli olduğunu, aile hayatının kıymeti, çalışma şeklinin dijital olmazsa ayakta kalamayacağı, gelecekte klonlarınızın sizin yerinize çalışma ihtimallerinin olduğu gibi konuları göstermeye çalıştığı için bence izlenmeyi hak ediyor. Klonlama denildiği zaman benim aklıma koyun Dolly geliyor, hatırlayanlar bileceklerdir 🙂 Sonunda kafamızda hep aynı soru var: “Bu değişim insanlığın sonu mu olacak?” İşte orasını da yaşayıp göreceğiz 🙂
Peki Özgür filmde neler hoşuna gitti derseniz; Adam’ın ütü yaparken kullandığı ütü, tıraş olurken kullandığı lazer ışınlı tıraş makinesi ve ulaşımda kullanılan havada giden hızlı trenleri, işe gitmeden sanal gerçeklikle işlerin hallolmasını çok sevdim. Adam’ın klon terapistiyle yaptığı konuşmada “Ölmekten korkmuyor musun?” sorusuna: “Bütün insanlar ölmekten korkar” cevabını, klonlar içinse “Gözlerinize baktığımda bilgelik ve mantık var fakat merhamet ve iç güdü yok ” demesini çok ama çok sevdim. Sonuçta insanla robot-yapay zekayı ayıran kuramı net bir şekilde ifade etmiyor. Teknoloji ağırlıklı, güzel bir film sizleri bekliyor, iyi seyirler.
Kapak Fotoğrafı: eyeforfilm.co.uk
İlginizi çekebilir: Özgür Demirci’den The Hater
İlk yorumu siz yazın!