Bir Ötekiler Sergisi: Marc Quinn - Aklın Uykusu
1964 doğumlu İngiliz sanatçı Marc Quinn, heykelleri ve diğer eserleri, çokkültürlülüğü, dünyayı, normal insanın tanımını, doğayı sorgulayan işleri ile biliniyor. Popüler kültürle özdeşleşmiş isimlerin heykellerine, gördüğümüzden farklı anlamlar ekleyerek bizlere sunuyor. İstanbul Modern’deki Hussein Chalayan sergisinden sonra İstanbul’a gelmiş en iyi serginin de şu an ARTER’de sergilenen Marc Quinn Sergisi olduğunu düşünüyorum.
Heykeller dönemleri hakkında çok şey söyleyen sanat ve zanaat eserleridir. Sergi hakkında bilgi vermeden önce taze taze hislerim; bir anda buzul çağı başlasa, insanlık yok olsa, yüzyıllar sonra yeni bir dönem başlasa ve Marc Quinn ‘in bu eserleri bulunsa 2000’li yıllar hakkında ne kadar doğru şeyler söyleyecek! Kusursuz Yunan Heykelleri, insanı kutsayan Rönesans heykelleri ve soyut heykeller bize var olanı bazen olduğu gibi bazen farklı gösterirken Marc Quinn heykelleri olan biteni olduğu gibi aktarıyor, tabii rüya gibi bir yorumla. Serginin ismi de bu yüzden “Aklın Uykusu”.
“Aklın Uykusu” Marc Quinn’in 1999 yılından bu yana yaptığı 30’dan fazla yapıtı bizlere sunuyor. Tarih,zaman,mekan,beden ve kimlik gibi konulara odaklanan sergi ismini ressam Goya’nın “The Sleep of Reason Produces Monsters (Aklın Uykusu Canavarlar Üretir) isimli gravüründen alıyor.
“1991 yılından bu yana kendi kanını kullanarak ürettiği otoportreleri ve insan bedeni için standartlaştırılmış estetik “norm”ları tersine çeviren heykelleri, Kendi/Öteki, Beden/Zihin, Doğa/Kültür gibi ikiliklerin yapaylığına ve tarihselliğine işaret eder; pek çok yapıtı Yaşam/Ölüm, Doğum/Yokoluş gibi karşıtlıkların birarada varolma hallerini araştırır.” (Sergi Kitapçığı’ndan)
Sergi “Dünyanın Kökeni” isimli dev bir deniz kabuğu ile başlıyor. Gerçek bir deniz kabuğunun (cassis madagascariensis türü) 3D tarama teknolojisi ile büyütülerek üretilmiş olması yaşını ortaya koyan ince çizgileri gözle görülür hale getirerek eskiliğini ve içinin parlak yüzeyi ile yeni bir heykel olmasına aynı zamanda “sanat yeni birşey üretmek midir yoksa doğada var olan bir şeyi sunmak mıdır” sorusuna da göndermede bulunuyor.
“Buck and Allanah” bildiğimiz İnsan heykellerinin çok çok ötesinde . Hem Buck hem de Allanah gerçekte yaşayan iki birey. Normal kabul edilen sınırların ötesinde, trans görünen bedenleri, kimlik kavramını sorguluyor. Sergi kitapçığında çok daha güzel açıklamalar mevcut.
Sergide Yunan heykellerinde görmeye alışkın olduğumuz mükemmel insan oranları, mükemmel vücutların aksine istemdışı kusurlu vücutlar var. İdeal bedenin güzel bir yorumu ve heykele postmodern bir yaklaşım olduğunu düşünüyorum. Heykellerin işçiliği ve pürüzsüzlüğü çok güzel .
Chelsea Charms yine gerçekten var olan bir isim . Bu heykel serisinde toplumun bedene,bedenin kusurlarına ve kusursuzluğuna dair takıntısını ve bu takıntının bazı kişileri kendi bedenlerini nasıl giderek artan bir biçimde dönüştürmeye sevk ettiğini araştırıyor. Chelsea Charms bir dizi göğüs büyütme ameliyatı geçirmiş bir model. Klasik heykellere güzel bir gönderme olduğunu düşünüyorum.
Lady gaga’nın Born This Way klibinde gördüğümüz Kanada’lı model ve oyuncu Rick Genest’in bronzdan heykeli dövme detayları ile dolu.
Serginin en ilginç işlerinden biri “SELF” her 5 senede bir yeniden ürettiği kendi heykeli. Kendi kanı ile yapılan, devam eden bir proje. Kendi kanının alınıp, kalıplanıp dondurularak üretilmesiyle oluşan bir heykel. Geleneksel heykellerden malzeme ve konu olarak oldukça ayrılıyor. Özel bir soğutucu içinde sergileniyor.
Çok boyutlu , ibadet eder gibi duran heykeller ölüm ve dönüşümü sorguluyor. Heykelin bulunduğu yerden çıkan ateş enerjinin dönüşümünü simgeliyor. Her ne kadar durağan gibi görünse de alevler ile oldukça hareketli bir çalışma .
Sergi sadece bronz ve mermerden üretilmiş heykellerden oluşmuyor. “Tarihin Yaratılışı Serisi” ismini verdiği 6 parçadan oluşan halılarda farklı renk ve iplerin dokunmasıyla direnişi anlatan 2 boyutlu birer heykel parçası.
En başta belirttiğim gibi , günümüzdeki medeniyet bir anda yok olsa ve binlerce yıl sonra arkeolojik kazılarda ortaya Yunan Heykelleri yerine Marc Quinn’in bu sergisi çıksa 2000 ‘li yıllar, dünyada olan bitenler, cinsiyetler kavramı üstüne ne çok ipucu verir…
Sergiyi gezerek; “Güzel olan nedir?”, “Normal olan nedir?”, “Sadece toplumsal olarak kabul görmüş genellemelerin mi heykeli yapılır?” gibi sorularınıza cevap bulabilir, heykellerle birlikte farklı biyografiler okuyabilirsiniz.
Küratörlüğünü Selen Ansen ‘in üstlendiği Marc Quinn sergisini 27 Nisan’a kadar İstiklal Caddesi ARTER’de ücretsiz olarak gezebilirsiniz.
İlk yorumu siz yazın!