Derleyip toparlamaların, tüm yıl devam etmesi umuduyla yaratılan düzenlerin, büyük bir heyecanla başlanan ritüellerin ve dolayısıyla yeni başlangıçların mevsimi, sonbaharı yarıladığımız bu günlerde, ruhunuza çok iyi gelecek bir yöntemden söz edeceğiz sizlere: Konmari yöntemi. Keyifli geçen bir yaz sezonunun ardından kaldırılan kışlıkları çıkarmadan ve evinizi soğuk kış günlerine hazırlamadan önce, gelin bu metodu ve yaratıcısı Marie Kondo’yu hep birlikte yakından tanıyalım.

Müthiş bir tüketim çılgınlığının ortasında yaşıyoruz ve içinde bulunduğumuz bu çağın getirilerinden biri de, büyük bir heyecanla satın alıp bir kez bile kullanmadığımız envai çeşit eşya ile dolu olan, adeta birer depoya dönüşmüş haldeki evlerimiz. Peki sizce bu kontrolden çıkmış dağınıklığın içerisinde huzurlu ve dingin bir yaşam sürmek ne kadar mümkün? Yaşadığımız alan böylesine dolu ve karmaşıkken, zihnimiz nasıl berrak olabilir?

National Association of Professional Organizers (NAPO) ‘ın araştırmalarına göre, satın aldıklarımızın %80’ini hiçbir zaman kullanmıyoruz! Eğer siz de yaşam alanınızı, pratik ve kolay düzenlemelerle size bir katkısı olmayan eşyalardan arındırmak ve hem fiziksel olarak, hem de ruhen sadeleşmek istiyorsanız, sizi son dönemlerin adından sıkça söz ettiren isimlerinden biri olan, “Japon ev düzenleme sanatı” adını verdiği Konmari metodunun yaratıcısı Marie Kondo ile tanıştıralım. Sadeleşmiş bir hayatın başlangıç noktası ev ve evin içindeki düzendir diyen Kondo’nun bu metodu, eşyaların kategorilerine göre düzenlenmesi üzerine kurulu.

Konmari yönteminin odağında, daha az eşyanın daha mutlu ve kaliteli bir yaşam anlamına geldiği fikri yatıyor. Bu yönteme göre, evdeki her eşya bir amaca hizmet ediyor veya bize iyi bir duyguyu çağrıştırıyor olmalı. Bir başka deyişle, evlerimizin içinde işlevini kaybetmiş veya bize olumsuz bir enerji yayan hiçbir eşyaya yer vermememiz gerekiyor.

Konmari yöntemine göre, evi düzenlemenin en kolay yolu, oda oda ilerlemek değil de, eşyaları kategorilere ayırmak. Örneğin, kazakları mı düzenliyorsunuz? Evin her köşesindeki kazakları bir araya getirin; dolabınızdakileri, vestiyerdekileri, belki yatağın altına sakladıklarınızı… Hepsini! Böylece bir kategoriye ait tüm parçaları tek seferden elden geçirmiş olacaksınız.

Ve en önemli nokta, her parçayı elinizde tutup onunla temas ederek kendinize sorun: Bu eşya bana mutluluk veriyor mu? Mutlaka bir gün giyerim’leri, dolabımda bulunsun’ları bir kenara bırakın ve yalnızca o eşyanın size iyi bir enerji yayıp yaymadığını sorgulayın. Bu aslında öyle basit bir soru ki, tüm diğer faktörleri bir kenara atıp gerçekten içinizde olan bitene odaklandığınızda cevabı çok net: ya evet, ya hayır. Eğer cevabınız hayırsa atın gitsin, diyor Marie. Tabii burada atın derken, düşünmeden çöpe atmaktan değil, tercihinize göre bu eşyaları ihtiyacı olan kişilere ulaştırmaktan bahsediyoruz.

Kıyafet dolabınızdakiler kategorilere göre ayrıldıysa ve artık ayrılma vaktinizin geldiğini düşündükleriniz bir kenarda toplandıysa, geldik kalacak olanların nasıl yerleştirilmesi gerektiğine. Marie Kondo’nun çok özel bir katlama tekniği var: dikey katlama. Bu teknik en temel anlatımla, kıyafeti mümkün olduğunca küçük bir boyuta ulaşacak şekilde birçok kez katlayıp çekmecelere dikey olarak yerleştirmeye deniyor.

Tabii, özellikle buruşmaya eğilimli kıyafetleriniz varsa, onları askıya asmak da bir seçenek. Konmari yöntemine göre, askıya asılacak kıyafetleriniz arasından kalın, koyu renkli ve uzun olanlar sol tarafta; ince, açık renkli kıyafetler ise sağ tarafta olmalı. Bunun sebebi enerji akışının soldan sağa doğru gerçekleşmesi, diyor Marie. Aynı zamanda, kendisinin söylediğine göre eşyaları renklerine uygun olarak dizmek, onları her gördüğünüzde içinizin bir rahatlık hissiyle dolmasına olanak sağlıyor.

Temelde bu fikirlere bağlı kalarak; eşya dolabınızdan sonra kitaplığınızı, evinizi kaplayan ve artık ne amaçla orada durduğunu bile hatırlayamadığınız kağıtları, aksesuarlarınızı, makyaj malzemelerinizi ve tüm eşyalarınızı düzenleyebilirsiniz.

İlginizi çekebilir: İyi Yaşam Üzerine: İlham Veren TED Konuşmaları