Marina Abramović: "Performans Sanatının Büyükannesi"
İsmi neredeyse performans sanatının eşanlamlısı haline gelmiş olan sanatçı Marina Abramovic, zorlu başlayan yaşamını performans sanatıyla ifade etmeye başladığı 1970’lerden bu yana, sanat tarihine geçmiş etkileyici performanslara imza atmış biri… Çağdaş sanatın en önemli isimlerinden birine dönüşmüş olan ve kendisine “performans sanatının büyükannesi” lakabını takmış olan 1946 doğumlu Sırp sanatçıyı gelin yakından tanıyalım…
Marina Abramovic Kimdir?
Dönemin Yugoslavya’sında, Belgrad şehrinde dünyaya gelmiş olan Marina Abramovic, ulusal kahraman ilan edilmiş partizan bir ailenin kızı olarak 1946’da dünyaya gelmiş ve büyükannesi tarafından büyütülmüş. Abramovic‘in çocukluk, ergenlik ve gençlik yılları, aşırı dindar büyükannesinin ve katı annesinin psikolojik ve fiziksel şiddetine maruz kalarak geçmiş. Özellikle annesinin askerî disiplinle kontrol altına aldığı hayatı, kısıtladığı özgürlükleri, karıştığı giyim tarzı ve 29 yaşına kadar gece 10’dan sonra eve dönmesinin kesinlikle yasak oluşu, Abramovic‘in performanslarında ön plana çıkan bedensel sınırları zorlayıcı, şiddeti kışkırtıcı ve özgürlükçü, feminist mesajları olan işlerin temelini oluşturmuş görünüyor. 1965 – 1970 yılları arasında Belgrad Güzel Sanatlar Akademisi‘nde, ardından Zagreb Güzel Sanatlar Akademisi‘nde sanat eğitimi alan Abramovic, ilk solo performanslarını 1970’lerde üretmeye başlamış.
Marina Abramovic’in Eserleri
Kariyeri boyunca unutulmaz performanslara imza atan Marina Abramovic‘in performansları eskisi kadar sık, yoğun ve çarpıcı bir şekilde olmasa da devam ederken, bir yandan da eski performanslarının belgeleri dünyayı dolaşmaya devam ediyor. Sanatçının kurduğu Marina Abramovic Enstitüsü, performans sanatçıları yetiştirmek ve performans sanatını desteklemek için çalışıyor.
Rhythm Serisi
Performans sanatının alt türlerinden beden sanatı ve dayanıklılık sanatının en iyi örnekleri arasında gösterilen bu seri, Marina Abramovic‘in 30’lu yaşlarında gerçekleştirdiği bir dizi performanstan oluşuyor. Başlıkları Rhythm 10 olarak başlayıp Rhythm 0‘a doğru geriye giden bu performanslar arasında sanatçının parmakların arasına bıçak saplama üzerine kurulu bir Rus oyunu oynadığı, bıçakların kimi zaman ellerine saplandığı, bu süreci kayda aldığı ve sonra kayıttaki hareketleri birebir uygulayarak her şeyi tekrarladığı Rhythm 10 (1973) ve yıldız şeklinde yanan alevlerin ortasında saçlarını ve tırnaklarını kestiği, alevlerin ortasından geçerken bilincini yitirmesi ve izleyiciler tarafından kurtarılmasıyla sonuçlanan Rhythm 5 (1974) en dikkat çekicilerinden.
Serinin finali niteliğindeki Rhythm 0 ise Marina Abramovic ismini yıldızlaştıran performans olarak anılıyor; bu performansta, 6 saat boyunca galeride sabit bir şekilde duran Abramovic’in yanında bir masa, masanın üzerinde bir şarap şişesi, bir gül, çatal, bıçak, kaşık, bal, tüy, zeytinyağı, makas ve silah gibi birçok malzeme ve eşya, yanlarında da izleyicilerin bu malzemeleri ve sanatçının bedenini kullanarak istedikleri her şeyi yapabileceklerini, sanatçının tüm sorumluluğu aldığını yazan bir not bulunuyor. Sanatçıya gül uzatarak, öpücükler vererek, onu gıdıklayarak, döndürerek, ellerini ve kollarını hareket ettirerek başlayan izleyici, saatler ilerledikçe ve yapabileceklerinin sınırı olmadığını fark ettikçe müdahelelerinin dozunu ve şiddete eğilimlerini arttırmaya, olmayan sınırları zorlamaya başlamışlar. Performansın sonunda Abramovic tüm kıyafetleri yırtılmış, boynunda ve kollarında kesikler oluşmuş, cinsel tacize uğramış ve psikolojik olarak çökmüş bir hale gelmiş. Performansın son saatlerinde izleyici iki gruba ayrılarak sanatçıya yapabilecekleri konusunda kavga etmeye başlamış, sanatçının kafasına içinde kurşun bulunan bir silah dayandığında bir grup diğerine sert bir şekilde müdahalede bulunmuş. Abramovic‘in bu performansı, insanların içindeki şiddetin izin verildiğinde nasıl gün yüzüne çıktığının, kaos ortamının ve kuralsızlığın neler yarattığının en büyük kanıtı niteliğinde…
Marina Abramovic ve Ulay
Marina Abramovic, 1976 yılından itibaren Batı Almanyalı sanatçı Uwe Laysiepen, namıdiğer Ulay ile bir sanatçı ikilisine dönüşerek, sanatçının egosunu kaybettiği ve iki başlı tek bir beden halinde hareket ettiği, her iki cinsiyeti de temsil eden tek bir parça olarak performanslar üretmeye başlamışlar. Bir süre sonra romantik anlamda da bir çifte dönen ikili, sanat dünyasının en büyük aşklarından birini yaşamışlar. İkilinin performansları arasında bir saat boyunca koşarak birbirlerine çarptıkları Relation in Space (1976), at kuyruğu yaptıkları saçlarından birbirlerine bağlanarak sırt sırta oturdukları Relation in Time (1977), birbirlerine ağızlarından bağlanarak birbirlerinin ağızları içine nefes alıp verdikleri ve bir süre sonra oksijensiz kalarak ikisinin de bayıldığı Breathing In/Breathing Out (1977), her ikisinin de tamamen çıplak bir şekilde kapı eşiğinde durduğu, izleyicilerin içlerinden birinin çıplak bedenine yüzünü dönerek ve her ikisine de sürtünerek kapıdan geçebildiği Imponderabilia (1977) ve 1981-1987 tarihleri arasında 22 kez sergiledikleri, yedi saat boyunca, konuşmadan karşılıklı sandalyelerde oturdukları Nightsea Crossing‘i sayabiliriz.
1988 yılında hem profesyonel hem de romantik anlamda ayrılık kararı alan ikilinin ayrılıkları da dillere destan bir sanat eseri şeklinde olmuş. Lovers adlı performansta, biri Sarı Deniz’den, diğeri Gobi Çölü’nden, yani Çin Seddi’nin iki ucundan yola çıkan ikili, her biri 2500 km yürüyerek Çin Seddi’nin ortasında buluşmuşlar. Bu buluşma, birbirlerini son görüşleri olmuş. – ta ki 2010 yılına kadar…
Marina Abramovic: The Artist Is Present
2000’li yıllarda, kendisi de dahil, performans sanatı tarihinde önemli yer edinmiş altı sanatçının performanslarını birebir tekrarlanmasından ve bir de yeni Abramovic performansından oluşan Seven Easy Pieces ile kariyerine devam eden, dünyanın farklı kentlerindeki önemli müze ve galerilerde unutulmaz performanslar sergileyen Abramovic‘in son yıllardaki en önemli işi New York’taki MoMA’da sergilediği The Artist Is Present (2010) oldu. 14 Mart – 31 Mayıs tarihleri arasında, toplam 736 saat 30 dakika süren bu performans boyunca Abramovic kendisine ayrılmış bir alandaki sandalyede sessizce oturdu ve izleyicileri teker teker karşısında konuk etti. Performansın devam ettiği her gün müzenin kapısında sabahlayarak sıra bekleyen izleyiciler Marina Abramovic’in karşısında beş dakika oturmak için birbirine girdi. Performansa katılan ünlüler arasında James Franco, Lou Reed, Alan Rickman ve Björk de vardı; fakat bir konuk, performansın viral bir videoya dönüşmesine, milyonların gözyaşı dökmesine neden oldu. Sanatçının yıllardır görmediği eski partneri Ulay karşısına oturunca, Abramovic 700 saati aşkın süren bu performanstaki tek tepkisini verdi, kollarını ona uzattı ve ağlamaya başladı. Bu olay, belki de performans sanatının daha geniş kitlelere ulaşmasına katkı sağlamış oldu.
İlginizi çekebilir: Irmak Özer’in “Marina Abramovic Araf’ta” belgeseli incelemesi
Bu yazıyı okuduktan sonra Marina Abramovic‘in performans sanatı tarihini şekillendiren eserlerini incelemek ve haklarından daha fazla bilgi edinmek için sabırsızlanmış olmanız normal. Ve size çok iyi bir haberimiz var! Marina Abramovic‘in Türkiye’deki ilk büyük ölçekli retrospektif sergisi Akış / Flux, 31 Ocak – 26 Nisan 2020 tarihleri arasında Sakıp Sabancı Müzesi‘nde olacak.
İlk yorumu siz yazın!