Melek Mosso'yla Söyleşi: Yan Flütle Vokal Bir Arada
Bazıları Melek Mosso’yu İstanbul vapurlarındaki tatlı müzisyenliğinden tanıyor, bense Youtube’da onunla karşılaşan tayfadanım. Yan flütle solistliği birleştiren bir müzisyen, tarzıyla yorumladığı coverların dışında kendi yazdığı şarkılar da var.
Onu keşfeden tekrar tekrar dinliyor, ben de sevince röportaj yapmayı teklif ettim ve kabul etti. Bakalım Melek Mosso bize neler anlatmış…
Melek Mosso kimdir? Yan flüt mü, solistlik mi daha erken başladı? Ne zaman vapurda müzisyenliğe başladınız? Acaba ailesinde de müzisyen olan, çocuk yaştan müzisyen olacağı belli olanlardan mıydınız?
29 yaşındayım ve müzik öğretmeniyim. Uzun zaman boyunca sahne ve öğretmenliği bir arada ilerletebildim fakat artık sahnenin büyüsü daha ağır basıyor sanıyorum.. Kendimi bildim bileli müzikle ilgiliyim. Annemin çok güzel sesi var, onun dinlediği ve söylediği türkülerle büyüdüm. Dokuz yaşında bağlama çalmaya başlayarak, tam olarak müzikle bütünleştim diyebilirim. Artık türküleri çalıp söylemeye başlamıştım. Güzel Sanatlar Lisesi’nde flüte geçtim. 16 yaşımdan beri çalıyorum. Ufacıkken şarkıcı olma hayalleri kurardım, şimdi o hayali yaşamaya başladım 🙂 Vapurda çalmaya 2014 yılında başladım ve hala ara sıra çalıyorum.
Yan flütü, hiç deneyimi olmamış, pek canlı da dinlememiş birine nasıl anlatırsınız?
Yumuşacık ve şefkatli bir sesi vardır flüdün. İnsanı mistik alemlere götürür. Anlatmayıp çalsam daha kolay olurdu 🙂
Vapursever, Mosso gibi sahne soyadları kullanıyorsunuz. İkisi de çok tatlı bence. Bir anlamı var mı?
Melek Vapursever; vapurun deli dolu, pozitif perisiydi. Herkese enerjimi geçirmeye çalışırdım, daha güzeldi vapurlar, insanların enerjileri. Sonra değişti ve ben de Mosso oldum. ‘Mosso’ italyanca bir müzik terimi, ‘gittikçe hızlanarak’ anlamına geliyor. Uzun zamandır kullandığım takma adım 🙂
Türklerde pek yan flütle solistliğe aynı anda rastlamadım, bilmiyor da olabilirim. Bu tarzda örnek aldığınız birileri var mı?
Benim de yok sanırım.
Çok fazla kişiye benzetilmişsiniz, siz de farkınızdasınızdır. Sena Şener, herhalde coverlardan kaynaklı olarak Ayten Alpman ve Amy Winehouse, Ceylan Ertem… Bu benzetmelerin üstünde insanlar sizi nasıl konumlandırsın istersiniz? Pop, pop-jazz demişsiniz bir yerde tarzınız olarak mesela…
Kendine özgü bir şeyler yapmaya çalışıyorum aslında, Melek Mosso tarzı diyelim 🙂 Tek bir yön değil de, pek çok yönü olsun istiyorum müziğimin; arabesk de, pop da, jazz da, ki elektronik müzik de çok severim. Şunu yapıyorum demek mantıksız olur.
90’lardan coverları da sık yapıyorsunuz. Kendinizi nostaljik olarak adlandırır mısınız, müzikal ve/-ya sadece kişilik anlamında…
Eskileri severim, daha sıcak daha samimi gelir hep. Her zaman olmasa da, nostaljik anlarım tabi ki vardır.
Şu sıralar hala vapurda çalıyor musunuz? Sokak müzisyenliğinden nasıl farkları var?
Bazen çalıyorum. Sokakta insanları yakalamak zorundasınız, vapurda hazır bir kitle var. Vapur bu açıdan daha cazip diyebilirim; ama sokağın da ruhu bir başka…
Kliplerinizi genelde telefonla, samimi ama kaliteli bir şekilde oluşturuyorsunuz. En sonki “Dilek Taşı” cover klibinizden bize biraz bahseder misiniz?
iPhone ile çektiğimiz ilk klip oldu 🙂 Klip günleri benim için çok hareketli ve heyecanlı geçtiği için süreci çok yakalayamıyorum. Diğerleri gibi çok eğlenceliydi.
Proje olarak sırada ne var? “Ah be Aysel”in devamı gelecek mi? Konserler ne durumda? Hayallerinizi, hedeflerinizi dinlemek isterim…
Şu an bir şirketle albüm anlaşması yaptım. Adını ilerleyen günlerde duyuracağım. Aralık,Ocak gibi EP yayınlamayı düşünüyoruz. Kendi şarkılarımdan biri olacak.
Kasım ayı için konser düşünüyoruz ama henüz net tarihler belirlemedik.
‘Ah be Aysel’ bitmez, bitmesin de zaten. Kadınız diye bize sesli söyletilmeyen her şeyi, anında yaşayıp, olduğu gibi söyleyen bir karakter o. Süslü cümleleri ve edebiyatı yok, basit insansı hisleri var ve bunlardan şakayla karışık bahsediyor; ama inanın hala kimse anlamıyor :/
Yeni bir şarkı oluştururken önce sözler mi geliyor? Bir de sözlerde hep kızgın veya kırılgan, özlemiş ama çok güçlü bir kadın imajı var gibi… Biraz mizahi ya da sert, sarkastik bir dil de kullanıyorsunuz bazen… Ben yanlış ifade ediyor olabilirim stilinizi, siz anlatın… Ayrıca sanırım şarkılar dışında da yazmayı seviyorsunuz.
Bazen sözler tek başına gelir, bazen müzikle birlikte. Yazmayı oldum olası severim. Şarkılar dışında hikayeler, durum yazıları ve küçük senaryolar da yazıyorum. Hislerim beni yazmaya ittiği için, o anki kaosum neyse ondan besleniyorum. Hüznü de, gücü de tamamen gerçek.
Sizi sevenler çokça “Kimseler keşfetmesin, bana özel kalsın” minvalinde yorumlar yapmış. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz?
Hiçbir şey özel kalamıyor ama o isteği ben de bilirim.
Müzisyenlere röportaj sorularımı hazırlarken parçaları tek tek dinlerim. En çok “Ben Varım”ı (Ayten Alpman coverı-ft. Çağatay Bırakın) dinledim, o kadar çok dinledim ki kapatsam da beynimin içinde devam ediyor bugünlerde. Bu şarkıyı neden, nasıl seçtiğinizi sormak istiyorum.
Bütünüyle sevgi dolu bir şarkı. Bu beni alıp götürüyor. 15 yaşımdayken, bir arkadaşımın annesinin kasetlerinin arasından bulup dinlemiştim Ayten Alpman’ı. Tokat gibi çarpmıştı sesi ve şarkısı. O zamandır dilimde.
Sizi dinlerken bazen bir İspanyol sanatçıyı, İspanyol melodilerini dinler gibi hissediyorum. Daha önce hiç böyle bir yorum aldınız mı?
Hayır.
Aşağıdaki kelimelerin çağrıştırdıklarını bir iki kelimeyle söyleyebilir misiniz:
Keşif: Müzik, doğa
Özgürlük: Dağ, orman, deniz
Konser: Heyecan
Yazmak: Tutku, üretkenlik
Bugün: Sonbahar
Eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Kendinize iyi bakın 🙂
Melek Mosso’yu bu sayfalardan takip edebilirsiniz:
Youtube | Facebook | Twitter | Instagram
theCellist’in theMagger’daki diğer röportajıları için tıklayın.
İlk yorumu siz yazın!