“En kötü kafesler, kendi kendimizi içine hapsettiklerimizmiş.” Salyangozlar. Evlerini sırtlarında taşıyan, minik, sevimli canlılar. Bize onlarla ilgili öğretilen tek bilgi buydu. Küçükken salyangozlar tıpkı Grace gibi bana da fazlasıyla sevimli gelirlerdi ancak şimdi düşündüğümde belki de evini sonsuza dek sırtında taşımak çok da sevimli bir duygu değildir. Evet Memoir of a Snail filminden söz ediyorum. Stop-motion film yapımcısı Adam Elliott’un son filmi Memoir of a Snail yetişkinler için (burası önemli) animasyonlu bir trajikomedi olarak kabuğundan çıkmaya çalışan bir kadının hikayesini anlatıyor.

Memoir of a Snail
Memoir of a Snail | Fotoğraf: IMDb

Grace kendisini çok sevdiği salyangozlarla çevrili odasına, evine hapsetmiş bir istifçi. Bir salyangoz olmasa da kendi kabuğunu kendisini yaratmış. Hatta saplarının ucunda iki küçük göz olan örgü bir şapka bile takıyor. Tabi ki her zaman kendisini kabuğuna hapsetmiş bir salyangoz değildi. “Çocukluk sarhoş olmak gibidir, senin dışında herkes ne yaptığını hatırlar.” Onun söylemine göre eskiden bardağın yarısını dolu görür ve her işte bir hayır vardır dermiş ancak bir gün bardağı kırılmış…

“İki ayrı ruhumuz ama tek kalbimiz var.” Erkek ikizi Gilbert yani onun kalbinin diğer yarısının sahibi. Film boyunca her sahnelerinde o kalplerin birleştiğini hissedebiliyoruz. İki kardeşin ilişkisi fazlasıyla adeta sinema salonuna sıcaklık yayıyor. Henüz doğumlarında annelerini kaybetmeleri, ardından Grace’in hastalığı yüzünden zor zamanlar geçirmesi ve babalarının bir alkol bağımlısı olmasının yanında bu iki kardeş küçük şeylerden haz aldıkları, mutlu bir yaşam sürüyorlar. Ta ki babaları ölene kadar…


Memoir of a Snail | Fotoğraf: Variety

Babası gibi bir stop-motion animatörü olmak isteyen Grace ve babasını annesiyle tanıştıran o gündeki gibi Paris sokaklarında, ateş soluyan bir sokak şovmen olmak isteyen Gilbert’ın yolları çok sevdikleri babalarının ölümüyle maalesef ki ayrılır. İki kardeş Avustralya kıtasının karşı taraflarına yerleştirilerek farklı ailelere evlatlık olarak verilirler. Gilbert’ın yeni ailesi elma satan, tarikatçı bir dini gruptur. Grace’in ailesi ise akşamları swing partilere giderek onu yalnız bırakan, kişisel gelişime takıntılı bir çifttir. Gilbert ve Grace’i ayrı geçirdikleri seneler boyunca hayatta tutan tek şey birbirleriyle mektuplaşmaktır. Kalpleri artık yarımdır.

Gilbert’ın zorlu yaşamı devam ederken, Grace ise psikolojik olarak çökmüş durumdadır. Tüm parasını salyangoz konseptli istifine yatırır. Ardından kleptomanisi başlar ve bu sefer ürünleri çalar, hatta yakalanır. Gilbert’ın öldüğünü sandığı dönem ve ardından korkunç bir şekilde biten evliliği ile de devam eden dönemde aldığı kilolar bu psikolojik durumunu gittikçe kötüleştirir.

Memoir of a Snail | Fotoğraf: The New York Times

“Bazı salyangoz türleri yılın en soğuk aylarında kış uykusuna yatarlar. Vücutlarını, kurumalarını engelleyen ince bir mukus tabakasıyla kaplarlar. Bazı salyangozlar da yaz aylarında hayatta kalmak için kış uykusuna benzeyen yaz uykusuna (estivasyon) yatarlar.” Film sonrası salyangozlar hakkında yaptığım araştırmada bu bilgiye rastladım ve bana fazlasıyla ilginç geldi. Grace kilo aldığı ve kendisini psikolojik anlamda bitik hissettiği dönemde uzun zaman boyunca yataktan çıkmamıştı. Memoir of Snail Grace’in dünyasında salyangozlarla olan bağını yalnızca sembolik olarak değil metaforik olarak da oldukça kullanmış.

Grace’in tüm bu karanlık yaşamının aydınlık tarafı, zencefil ve ikinci el dükkanları kokan, yaşlı ancak bir o kadar da genç arkadaşı Pinky’dir. Belki de Grace’in hayatının figürü olan karakterimiz, ana karakterimizi türlü uçurum kenarlarından alır ve onu tam anlamıyla daha iyi biri yapar.

Stop-motion film yapımcısı Adam Elliott’un son filmi Memoir of a Snail yetişkinler için (burası önemli) animasyonlu bir trajikomedi olarak kabuğundan çıkmaya çalışan bir kadının hikayesini anlatıyor. Herhangi bir animasyonda rastlanılması çok güç olan swinger, fanteziler, din istismarı, cinsel kimlikler ve travmatik ölümler gibi ciddi temalar üzerinde yalnızca gezinmekle kalmayan Elliott animasyonun çocuksu hissiyatını harika kullanıyor.

Memoir of a Snail | Fotoğraf: Slant

Grace ve hayatının kasveti, Elliot’ın yarattığı tuhaf dünya, senaryosunun hissettirdiği samimi duygular ile birleştiğinde ortaya tanıdık bir hüznü olan bir anı defteri okuyormuşuz hissi çıkıyor. Bej, siyah ve kahverenginin hakimiyet kurduğu filmimizin renkleri mekanlarına göre ton değiştiriyor. Bu renkler de 70’leri andıran daha sıcak ve samimi bir atmosfer kurulmasına yardımcı olmuş. İnsan eli ve emeğinden başka neredeyse hiçbir şey kullanmadan kurulan Memoir of a Snail seti, teknolojinin etrafımızı sarıp sarmaladığı son yıllarda kesinlikle takdiri hak eden bir yapım olmuş.

Konumuz bir animasyon olduğundan seslendirme de oldukça önemli. Grace Pudel’ı Sarah Snook’un sesinden duyarken, diğer en fazla sesini duyduğumuz karakterimiz Pinky’i Jacki Weaver sesinden duyuyoruz ve adeta büyüleniyoruz. Her sanatçı kendi karakteri adına kusursuz bir iş çıkarmış diyebilirim.

“Hayat arkana bakarak yaşanmaz, Gracie. Önüne bakarak yaşanır. Salyangozlar asla izlerinin üzerinden geri dönmezler.” Geçmiş her zaman geçmişte kalır. Geçmişe odaklanarak, anılarımıza bağımlı kalmayı tercih edersek asla ilerleyemeyeceğimiz gerçeğiyle bizi yeniden yüzleştiren Memoir of a Snail, bize salyangozların izlerinin üzerinden geri dönmediğini hatırlatarak insanlar ve salyangozlar arasında önemli bir bağ kuruyor. Hayatı doğrudan kurutucudan bir kazak giymek gibi görmek eminim hepimize daha iyi gelecektir. Bence böyle başlayabiliriz.

Kapak Fotoğrafı: Slant

İlginizi çekebilir: Sine Magger’dan Her Yaş İçin Animasyon Önerileri