İstanbul’un kültür sanat yaşamı, benzer örneklerin yanı sıra kendi alanında Türkiye’de tek olan mekanlarını da barındırıyor. Onlardan biri de Anadolu Yakası’nda yer alan ve ülkemizin tek Pop Art sanat galerisi olma unvanına sahip RED ART İstanbul. Bünyesinde Türkiye’nin uluslararası arenada da tanınan en genç ve yetenekli sanatçılarının yer aldığı bu sanat galerisinin hikayesi ise çok farklı disiplinlerden gelmesine rağmen ortak bir amaç için aynı yolda buluşan iki kardeşin çabalarıyla 17 yıl önce başladı. Ben de bu vesileyle Pop Art’ın ülkemizde bilinirliğine önemli katkılar sağlayan RED ART İstanbul Kurucu Ortakları Mert Aydın ve Yiğit Aydın ile bir röportaj gerçekleştirerek hikayelerini, hedeflerini ve Pop Art sanat akımına dair düşüncelerini öğrenme fırsatı buldum. Keyifli ve ilham veren okumalar dilerim.

mert-aydin-yigit-aydin
Mert Aydın & Yiğit Aydın | Fotoğraf Kaynağı: Mert Aydın & Yiğit Aydın

RED ART İstanbul’u konuşmadan hemen önce dilerseniz ilk olarak sizi tanıyalım. Yiğit Bey siz Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü mezunusunuz ve galericiliğe başladınız. Mert Bey sizin hikayeniz ise biraz daha farklı. Bilgi Üniversitesi İşletme ve İktisat Fakültesi’ni bitirip ağabeyiniz ile RED ART İstanbul’u kurdunuz. Eğitim anlamında çok farklı disiplinlerden gelmenize rağmen ortak bir amaç için aynı yola girme yolculuğunuz nasıl gerçekleşti? Bununla birlikte RED ART İstanbul’un kuruluş hikayesini de öğrenmek isterim.

Aslında ortak bir amacımız yoktu. Sadece koleksiyoner bir aileden gelen ve sanatın içinde büyüyen, ekonomi ve sanat tarihi okumuş iki kardeş olarak hayata en çok bildiğimiz yerden başlamak istedik. Ben (Yiğit) Mimar Sinan Üniversitesi Sanat Tarihi bölümünden mezun olduktan sonra Türk sanatındaki özgünlük probleminin de büyük bir sorun teşkil ettiğini düşünerek, Mert’in de bana katılmasıyla birlikle 17 sene evvel sadece özgün ve yaratıcı genç Türk sanatçılarıyla RED ART İstanbul’un kuruluş hikayesini başlattık. 

red-art-i%cc%87stanbul
RED ART İstanbul | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

Bu yıl RED ART İstanbul’un 17. sanat yılı. Galeri şu anda resim, heykel ve dijital altyapılı eserler üreten farklı disiplinlerden gelen sanatçılarla birlikte inovatif tarzlara kucak açıyor. RED ART’ın bu minvalde kendisini sanat dünyası içinde nereye konumlandırıyor?

RED ART İstanbul, bütününe bakıldığında Pop Art akımını temsil eden bir galeri. Aynı zamanda birbirine benzemeyen güçlü, farklı ve yeni olan her esere ve her sanatçıya kapısı açık olan bir sanat galerisi.

cihan-unalan_high-score
High Score! (Cihan Ünalan) | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

RED ART İstanbul şu an için Türkiye’nin tek Pop Art sanat galerisi olma özelliğine de sahip. Bu açıdan RED ART’ın kendi alanında Türkiye’de tek olması nasıl bir sorumluluk ve yük doğuruyor? 17 yıl önce bu yolculuğun ilk adımında tereddütleriniz mevcut muydu? Bugüne geldiğimizde endişeleriniz var mı?

Yola çıkarken Türkiye’nin tek Pop Art sanat galerisi olalım diye bir düşüncemiz yoktu. 17 sene önce, İstanbul’da sanat galerisi kurmuş iki genç insan olarak tabii ki tereddütlerimiz ve endişelerimiz vardı. Bugün geldiğimiz noktada ise, evet gerçekten Türkiye’nin tek Pop Art sanat galerisi olduk. Bence özellikle Türkiye gibi bir ülkede hedef koyup ilerlemektense, bildiğiniz işi yapıp, çok çalışıp gerisini zamana bırakmak en doğrusu. Biz de tam olarak bunu yaptık.

daiki_you-dont-know-the-power-of-the-dark-side
You Don’t Know The Power Of The Dark Side! (Daiki) | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

Pop Art demişken bu alana biraz daha eğilmemiz gerekiyor sanırım. Pop Art terimini ilk kez 1958 yılında İngiliz eleştirmen Lawrence Alloway’in “Architectural Design” adlı dergisinde yazdığı “Sanatlar ve Kitle İletişimi” adlı makalesinde popüler kültür ürünlerini tanımlamak için kullanmasıyla rastlıyoruz. Gündelik yaşamın birer parçası olan hazır nesneler, Coca Cola şişeleri, konserve kutuları, sigara ambalajları, yiyecek içecek paketleri özelikle bu sanatın temel malzemelerini oluşturuyor. Pop Art’ın bundan hareketle kapitalist sistemden bizzat beslenen yapısını kültür ve sanatın doğasıyla nasıl bağdaştırırsınız?

Lawrence Alloway’in Pop Art terimini biraz da sarkastik kullandığını düşünmekle beraber aslında bu işin babası Marcel Duchamp, başlangıç objesi pisuvar ve ilk sloganının da “R.MUTT” olduğunu düşünüyorum. Duchamp’ın yüksek sanat eseri diye sergilediği pisuvar, kendinden sonra gelen sanatçılara, akıllarına gelen her fikri ve her nesneyi yani her şeyi sanat eseri olarak sunabilecekleri cesaretini verdi. Tabii bunların birçoğu toplumda karşılık bulmazken Andy Warhol’ün Cambell Soup’ları ve yine toplum tarafından insanlıktan çıkarılıp metalaştırılmış (Monroe, Presley vs.) bireylerin portreleri Pop Art akımının en çok kabul gören ve yönünü belirleyen tavırları oldu. Gelelim sorumuza, kapitalist sistem ile Pop Art arasındaki tamamen organik ilişki, günümüz bireyi ile yine kapitalist sistem arasında aynı şekilde görülmektedir. Kapitalizm sadece resim ve heykel sanatına değil; sinema, müzik, tiyatro, dans vs. gibi her alandan sanata doğrudan etki etmektedir. Bunun temel sebebinin de içinde yaşadığımız dünyanın yüzde 80’lik bir kısmının çok uzun bir süredir kapitalizm ile yönetilmesidir. Hal böyle olunca kültür ve sanatın doğası bana göre zaten kapitalisttir. Pop Art akımı da bunun hem sonucu hem de bir parçasıdır.

eda-baysal_one-step-to-this-thing-is-loving-and-the-rest-feals-nothing
One step to this thing is loving and the rest feals nothing (Eda Baysal) | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

Bazı sanat tarihçileri ve eleştirmenler bu sanat akımını ve formunu oldukça yüzeysel olarak görse de Pop Art, sanat tarihinde hiçbir sanat akımının ulaşamadığı kadar geniş bir kitleye ulaşma şansına erişmiş ve etkileri de hala devam ediyor. Peki işin Türkiye kısmına baktığımızda Pop Art kendini nerede konumluyor? Dünya ile kıyaslarsak daha çok yol almamız gerekiyor mu?

Pop Art akımı, doğası gereği anlatmak istediği şeyi en basite indirgeyerek çok çabuk bilgilendirmeyi amaçlar. Böyle olunca da toplum içindeki en akıllı bireyden, en tembeline, en sıkılganından en neşelisine hatta düz ve basit zekaya sahip bireylere bile derdini anlatabildiği için dünyanın her yerinde çok geniş kitlelere yayılmış ve çok sevilmiştir.

hande-ugur_look-i-am-franklin-now
Look, i am Franklin now! (Hande Uğur) | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

RED ART’ın bünyesindeki 20’ye yakın çağdaş sanatçı, gerçekleştirdikleri kolektif ve mono üretimlerle bu alana dair dikkat çekici işlere imza atıyorlar. Siz RED ART olarak birlikte yol almak istediğiniz sanatçıları nasıl belirliyorsunuz? Pop Art alanında üretim gerçekleştiren herkese kapınız açık mı?

Öncelikle RED ART İstanbul sanat galerisi tüm çalışanları, yöneticileri ve sanatçılarıyla bir kurum olmaktan çok büyük bir aile ve arkadaş topluluğudur. Sanatçılarımızın her biri ile dost olup, sosyal hayatımızda da paylaşımlarımız olduğu için belki de birbirimizi Türkiye’deki tüm galerilerden çok daha iyi tanıyoruz. Ben başarımızın bu samimiyetten ve dostluktan kaynaklandığını düşünüyorum. Yeni sanatçıları ailemize dahil ederken de öncelikle yarattığımız bu topluluğun düzenini bozmayacak şekilde özenle seçmeye çalışıyoruz.

i%cc%87lkem-guneri_boom
BOOM (İlkem Güneri) | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

Peki şu an RED ART bünyesinde devam eden sergiler neler?

Hepinizin bildiği gibi sanat sezonunun sonuna geldik. Geçtiğimiz 2022-2023 sezonu içerisinde bir fuar organizasyonuna katıldık, galerimiz içinde ve dışında çeşitli mekanlarda beş karma, dört kişisel sergi yaptık. Önümüzdeki sezon için öncelikle Contemporary İstanbul Sanat Fuarı, Miami Basel Sanat Fuarı ve geçen sezon kişisel sergilerini yapmadığımız sanatçılarımızın sergilerini yapmayı planlamaktayız.

nesren-jake_super-hero-series
Super Hero series (Nesren Jake) | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

Kültür sanat alanının her geçen biraz daha sıradanlaştığı ve sanatçılar üzerindeki mevcut baskıların bu derece arttığı bir dönemde RED ART’ın Türkiye’deki sanat alıcıları ve sanatçıların mevcut sosyopolitik gerçekliği içindeki tavrını nasıl tanımlarsınız?

Türkiye’nin içinde bulunduğu kültür sanat alanının durumunu zaten soruyu sorarken çok iyi özetlemişsiniz. Yaşadığımız bu baskıcı durum hiçbirimiz için ne yazık ki yeni değil. Sanat alanındaki baskılar yıllardır mücadele ettiğimiz bir durum… Aslında burası bizim hassas noktamız. Kimden gelirse gelsin, kendi mesleğimiz ile ilgili ve sanatçılarımız üzerinde yapılacak hiçbir kültürel baskıyı kabul etmedik, bundan sonrasında da öyle olacaktır.

p-j-_donut-throne
Donut Throne (P.J.) | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

Sanat, yaşama ve umutsuzluğa bir alan açar mı?

Sanat, tek başına yaşama ve umutsuzluğa bir alan açamaz. Yüzde 70’i bilerek ve sistematik bir şekilde cahil bırakılmış bir toplumda, sanatın umutsuzluğa yeni alanlar açacağını düşünürsek Don Kişot’tan bir farkımız kalmaz. Sanatın iyileştirici gücü yadsınamaz. Ama sadece o kadar…

tarkan-guveli_sculptures
Sculptures (Tarkan Güveli) | Fotoğraf Kaynağı: RED ART İstanbul

Röportajımızı RED ART İstanbul’un yarınını konuşarak noktalayalım dilerseniz. RED ART’ın yakın ve uzun vadedeki hedefleri neler olacak?

Öncelikle özen ile hazırlanmış tüm sorularınız için teşekkür ederiz. RED ART İstanbul’un yakın vadede hedefi, ikinci galerisini yurt dışında konumlandırmak. Çok uzun süredir bunun üzerinde çalışıyoruz ve ciddi bir yol katettik. Uzun vadede ise; sanatçılarımızı, açacağımız bu galeri ile tüm dünyaya tanıtmak.

Kapak Fotoğrafı: RED ART İstanbul

İlginizi çekebilir: Burcu Dimili’den Gölge Artizm ile “Lâl Gece” İsimli Sergisi Üzerine