Berlin Film Festivali’nden Mansiyon ödüllü “Genç Pehlivanlar” adlı belgeseliyle tanıdığımız Mete Gümürhan’ın ilk kurmaca uzun metrajlı filmi “Beraber”, Rotterdam’dan İstanbul’a taşınmak zorunda kalan on dört yaşındaki Zeki’nin, burada yeni tanıştığı gençlerle yaşadığı tehlikeli ama bir o kadar da eğlenceli maceralarını konu alıyor. Mete Gümürhan’a bir yasın ardından hem bir ülke hem de bir insanın kaybıyla yüzleşen bir çocuğun yeni bağlar kurarak büyüme hikâyesini anlatan Beraber filmine dair merak ettiklerimi sordum.

mete-gumurhan_beraber_poster
Beraber Film Afişi | Fotoğraf: Liman Film

Başrollerinde Alihan Şahin, Hayat Van Eck, Mina Demirtaş, Lorin Merhart, Eylül Ersöz, Sinan Eroğlu ve Elit Andaç Çam rol alıyor. Dünya prömiyerini geçtiğimiz yıl Saraybosna Film Festivali’nde yapan ve en prestijli çocuk ve gençlik filmleri festivallerinden Cinekid’de yarışan Beraber, nisanda Türkiye prömiyerini yaptığı İstanbul Film Festivali’nde En İyi Sanat Yönetmeni Ödülü’nü kazanmıştı. Geçen yıl, Hollanda televizyonu VPRO ile Cinekid’in ortaklaşa hazırladığı “Tüm Zamanların En İyi 100 Gençlik Fİlmi” listesine giren film, ritmi kesilmeyen dinamik anlatısı, başarılı genç oyuncuları ve büyüleyici İstanbul görüntüleriyle dikkat çekiyor. Nadir Öperli, Stienette Bosklopper ve Maarten Swart’ın yapımcılığını üstlendiği filmin görüntü yönetmenliğini Stephan Polman, kurgusunu David Verdurme ve sanat yönetmenliğini Nadide Argun van Uden yaptı.

youtube play youtube play

Bir kaybın ardından doğup büyüdüğü Rotterdam’dan taşınmak zorunda kalan Zeki’nin hikâyesini anlatan Beraber filmi, çocuk zamanlarımızda yaşanılan ve ileride belki de hangisinin en kuvvetli anımız olarak zihinlerimizde, bedenlerimizde kalıcı izler bırakacağını bilmediğimiz anlara taşıyor izleyicisini. Serbest koşu (free run) sporuna meraklı olan Zeki, sıkışıp kaldığı lüks sitenin duvarlarının arkasındaki yaşamı merak ediyor. Zeki, yaptığı sporla babası tarafından kendisine konulan sınırları, bir şehrin kendisini gizleyen yüzünü ve keşfediyor. Hem bir ülkeyi hem de bir insanı kaybeden Zeki, yabancı olduğu bu iki duygununun üstesinden gelebilmek adına yeni bağlar kuruyor. Zeki’nin hikâyesine yeni geldiği şehir ve arkadaşları tanıklık ederken biz de izleyiciler olarak bir salınım halinde büyümenin henüz başımıza gelmediği zamanlara doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Bir zamanlar bir arada kalabilmeye ve beraber olabilmeye dair sözünü söyleyen Beraber filminin bende merak uyandırdığı sorularını yönetmen Mete Gümürhan’a sordum. Keyifli okumalar.

mete-gumurhan_beraber_01
Beraber filmi| Fotoğraf Kaynağı: Liman Film

Genç Pehlivanlar belgeselinizin ardından ilk kurmaca filmini yönettiniz. Belgeselden kurmacaya geçiş sırasında yaşadığınız zorluklar oldu mu?

Benim için belgesel ile kurmaca arasında büyük bir fark yok. Fark olan tarafları tabii var. Daha küçük bir ekip, daha küçük bütçe. Ama yine de anlatmak istediğin şeyler, araştırma süreçleri, fonlara başvurmak için yazılan belgeler, dokümanlar (sinopsis, yapımcı görüşü, yönetmen görüşü vs.) hep aynı. Ve market dolaşımı, hepsi aynı tek en büyük fark; kurmacada daha büyük ekip ve daha büyük bütçe olması. Benim için zor olmadı. Süreçten dolayı yaşadığım zorluklar oldu tabii…

Beraber filminin meydana geliş hikâyesini kısaca anlatabilir misiniz? Nasıl ortaya çıktı fikir? Süreç sizin açınızdan nasıl gelişti?

Genç Pehlivanlar’ın çekiminde Amasya’da yatılı okulda çocukların antrenman esnasında yaptıkları dansı andıran jimnastik görüntüleri vardı. İlk olarak onlardan esinlendim. Bu çekimler esnasında bir haftalık  aramız vardı. Kendimi birden kapısının önünde güvenliği olan lüks bir sitede buldum. Herkesin girebileceği bir yer değildi. Ve hemen yanında da bir varoş vardı. O iki farklı dünya kültür şokuna girmiş gibi hissettirdi kendimi. Öyle başladı aslında Beraber’in ilk çıkış noktası. Sonra çekimler bittikten sonra Hollanda’ya dönüp Genç Pehlivanlar’ın ilk kurgusuna başladığım zaman bir gazetede Hollanda’da doğmuş büyümüş ikinci jenerasyon, üçüncü jenerasyon insanları bu Türk olabilir, Faslı olabilir, yavaş yavaş herkesin hiç yaşamadıkları bir ülkeye yeniden gidip Hollanda’da bulamadıklarını aramak için oralara taşındıklarının hikâyesini okumuştum. Türk bir babanın ve annesini kaybetmiş oğlun hikâyesini de ekleyerek bir sinopsis yazıp Sinema Genlel Müdürlüğü’ne başvurdum yazım desteği için. Aynı anda da Hollanda Film Fonu’na yine yazım desteği için başvurdum. İşime geldikçe Hollandalı, işime geldikçe de Türk oluyorum. Ve ikisinden de destek çıktı ve yazmaya başladım.  Ve o anda da işte Genç Pehlivanlar’ın festival dönemi başlamıştı. Beraber’in yazım süreci biraz arka planda kaldı. Ama süreç böyle başladı kısacası.

mete-gumurhan_beraber_04
Beraber | Fotoğraf: Liman Film

Senarist Chris Westendorp ile çalışma süreciniz nasıldı? Hikâyenin Türkiye’de geçen kısmıyla ilgili neler aktardınız ona?

Chris ile çalışmaya başladığımız zaman İstanbul’a geldik. Esinlendiğim Haliç, Tarlabaşı, Tersane gibi mekânları gezdik. Ve yazın orada olduğumuz için nereye baksan ya sünnet ya düğün vardı. Onunla da böyle bir düğüne gittik. Bunları onun da görmesi gerektiğini düşündüm ve hâlâ öyle olduğu kanaatindeyim. Bir de İstanbulu yaşaması, hissetmesi gerekiyordu. Çünkü herkes New York’a bilmem nerelere gidiyor ama bir şekilde İstanbul’a gelen yok. Tabii Rotterdam biraz İstanbul’un bir küçük minyatürü diyelim. Arada bir su geçiyor. Ama İstanbul kadar kakafonisi yok.

Zeki, 14 yaşında bir kayıp sonrası hiç görmediği bir ülkeye geliyor. Burada yeni tanıştığı arkadaşlarla bir şekilde hafif tehlikeli, hafif macera dolu bir atmosfere giriyor.. Bu yanıyla da çok güzel bir büyüme hikâyesi ve büyüyürken de genelde çoğu zaman kendimizi unutarak etrafımızdaki insanların hikâyesiyle büyürüz. Bu noktada bu filme “Beraber” ismini koymanızın asıl amacını sormak istiyorum. Neden “Beraber” bu filmin ismi? Çünkü çok fazla şey ifade ediyor. Bazen de bazı durumlar için eksik kalabilecek bir ifade…

Evet eksik kalabilir ama başka ne olabilirdi onu da sorgulamak gerekiyor. Beraber, siyah beyaz olmayan gri alanda dolaşan bir film olduğu için ve babanın da sık sık kullandığı “beraber biz bu yola çıktık, beraber bir şeyler yapmamız gerekiyor” ifadelerine rağmen baba yok ortada. Zeki’nin beraberlik arayışı içeride, duvarlarının arasında olması gerekirken onu duvarların dışında buluyor. Ama o duvarların içinde olan birisi de yavaş yavaş ona yaklaşmaya çalışıyor. Gözlerini biraz açıktan sonra orada da beraber hayatı devam ettirebileceği arkadaşlıklar kurabileceğini görüyor. O yüzden “Beraber” isminin en mantıklısı olduğunu düşündük. Diğer taraftan da yurt dışında kolayca yabancıların söyleyebileceği bir film ismi. 

mete-gumurhan_beraber_06
Beraber | Fotoğraf: Liman Film

Beraber olma hali çok önemli bir şey tabii. Zeki’nin babasıyla yaşadığı beraber olamama hali. Türkiye’ye geldikten sonra da sürekli böyle Rotterdam’la bir ilişki kurmaya çalışıyor telefonla internet üzerinden ama sürekli “bağlantı zayıf” ibaresiyle karşılaşıyor. O kopukluğu / kopamama halini çok güzel anlatmış. Zeki hem yabancı olduğu bir yere aslında çok da tanıdık olmadığı yabancı bir hisle geliyor. Bir yas haliyle geliyor. Hem bir insan kaybediyor hem bir ülke kaybediyor. İki hissi anlamlandırmaya çalışırken yeni bağlar kuruyor. Yeni bir yaşam inşa ederken Zeki’ye, onun duygu durumunu nasıl dengede tuttunuz, neleri gözettiniz? Çünkü bazen böyle bir yas hali insanı kontrol edilemeyecek bir yerlere götürebilir.

Zeki, hiç gelmediği, görmediği bir ülkeye geliyor. İki kaybı var ama onun asıl büyük kaybı, kapatılmış veya özgürlüğünü kaybetmiş olmanın korkusundan kaynaklanıyor. Aslında sormuş olduğunuz soru psikologlara sormamız gereken sorular. Tabii bir iki kişiyle görüşmüştüm çocuklarda kayıp sonrası ne gibi değişiklikler olur diye. Bazı çocuklar kayıp sonrası kötü olmayı, bazıları da tırnak içinde iyi olmayı seçebiliyor. Ne zaman bir şey iyi, ne zaman kötü o herkes için başka bir şey ifade ediyor. İkisinin arasında gidip gelen Zeki için de o iki yolun ortasını bulmaya çalıştım. bu Genç Pehlivanlar’da da böyleydi. Gri alanı bulmaya çalışıyorum ve gri alanı da bulduğumu tahmin ediyorum. Sosyal medyayı fazla kullanmasam bile gençlerden gelen DM’lerden okuduğum kadarıyla onların bir şekilde dilini yakalamışım gibi hissediyorum. O yüzden sevinçliyim.

Zeki’nin serbest koşu sporunu olan merakı ve ilgisi de hikâyeye fazla hizmet ediyor. Çünkü bir şekilde koşarak yeni bulunduğu coğrafyanın dağına, taşına, toprağına, duvarına dokunarak yeni bir yaşam inşa ediyor. Bu yanıyla yaşama da uyumlanabiliyor. Bu sporu seçmenizdeki bir özel neden var mıydı? 

Evet vardı. İlk önce Hollanda’da bayağı popüler ve özgürlüğü simgeleyen bir spor. Az önce sorduğunuz soruya bağlı olarak, aslında evet Zeki annesini kaybetmiş ama fazla üzerinde durmadan eğlence arayarak bunu Rotterdam’da kapatmaya, free running yaparak ve arkadaşlarıyla beraber olarak onun üzerini kapatmaya çalışıyor. İstanbul’a gelince o özgürlük biraz yok olduğu an ve itibata geçmeye çalıştığı arkadaşlarıyla geçemeyince bu yavaş yavaş annenin kaybının izlerini ortaya çıkarıyor. Bu acıyı yeniden yaşamamak için yavaş yavaş o duvarları aşıp yeniden özgürlüğüne kavuşmak istiyor. Zeki acı duymamak için özgürlüğünü tercih eden bir çocuk.

mete-gumurhan_beraber_03
Beraber | Fotoğraf: Liman Film

Kaç yıldır Hollanda’dasınız bilmiyorum ama hem sizin özelinizde hem de film özelinde sormak istiyorum. Beraber film, yaşadığımız çocukluka dair her şeyi hatıraya çevirmekle ilgili bir büyüme hikâyesi. Gitmek mi, kalmak mı yoksa taşıdıklarımız mı o bizim aradığımız ev tanımını oluşturuyor? Çünkü bazen bir kayıp da sığınacak bir yer ihtiyacı doğuruyor hayatımızda. Ya da gündelik olanların yoruculuğuyla uğraşırken de sığınacak bir yer arıyoruz.

Doğma büyüme Hollandalıyım, 49 senedir oradayım. Sorduğunuz bence dönem dönem yaşınıza göre değişen bir şey. Gençken büyümeyeceğini düşündüğün, ölümsüz olduğunu düşündüğün zamanlar oluyor. Yaş ilerledikçe her şey bana mı oluyor, neden bu kadar sorun yaşıyorum sorgusu başlıyor herkeste. Yani bence hayat bütün duygusuyla karışık geçiyor. En azından ben onu öyle algılıyorum. Bazen her şeyden kaçıyorsun, o dönemleri de yaşadım. Bu dönem dönem herkese göre farklı bir şey ifade edebilir. Bir ara Hollanda’dayken keşke Türkiye’de yaşamış olsaydım diyorum. Bazen de Türkiye’ye gel, yaşa, yeni projeni yaz ve öyle geri dön diyorlar. Ama buraya gelince de bu sefer de aklım öbür tarafta oluyor.  Gençliğimde de aynı olan bir şey varsa o da yerimde duramam.

Nerede değilsek oradayız gibi değil mi?

Aynen. Söylediğim gibi bir şekilde nereye gidersen git bazı insanları seçip kendine yeni bir aile kavramı oluşturabiliyorsun.

Kapak Fotoğrafı: Mete Gümürhan

İlginizi çekebilir: Onur Doğan ile Bomba Filmi Üzerine