Milano dediğimizde aklımıza gelen o son model arabalardan ve lüks tasarımlardan oluşan şatafatlı görüntünün yalnızca turistlere ait olduğunu artık hepimiz biliyoruz. Milano aslında tasarımcılara, sanatçılara, kısacası her zaman en iyisinin peşinden gidenlere ait. Ve bu şehri keşfetmenin en güzel vakti, hayallerini deneyimlemek isteyen herkesin sokaklarda alanında dikkat çeken isimlerle tanıştığı Tasarım Haftası! 8 Nisan’dan itibaren Milano’nun dört bir yanında sergiler, partiler, konserlerin düzenleneceği; network’lerin ise yan masadaki kişiye “Üstündekini çok beğendiğim.” denmesi ile başlayacağı Tasarım Haftası’nda şehri keşfe çıkıp ayrıcalıklı deneyimler listemize bir tik daha atalım. Hazırsanız, Wings’lenin, başlıyoruz.

Milano | Fotoğraf: Rafael Camecho Greilberger

Moda sahnesinin akışını değiştiren efsanevi isimlerinden Giorgio Armani, “Milano, gerçek bir metropol. Güçlü, korkusuz ve samimi. Yavaş yavaş, burada biri olabileceğimi fark ettim.” diyor. Milano’ya adım attığınızda, bu şehrin gerçekten biri olmak için hayal kuranlara ait olduğunu fark edeceksiniz. Özellikle de Tasarım Haftası’nda! Dünyanın farklı yerlerinden gelen sanatçıların ve tasarımcıların Milano’nun sokaklarında buluştuğu bu dönem, İtalya’nın en dinamik ve kozmopolit şehrini deneyimlemek için en keyifli zamanı. Peki, Milano’ya geldiğinizde siz hangi versiyonunuz olmayı hayal ediyorsunuz? Hayallerinize bir bir tik atarken bu deneyimleri ayrıcalıklı bir seyahate dönüştürmek istiyorsanız Wings dünyasına mutlaka bir göz atmalısınız!

Milano 101

Santa Maria delle Grazie | Fotoğraf: Kateryna Hliznitsova – unsplash.com

İtalyanlar, ne kadar sakince geçmişin peşindeyse Milanolular da o kadar heyecanlı bir şekilde bugünün peşinde. İtalyan mutfağını günümüz gastronomi trendleri ile harmanlayan şefler, Hollywood’un inşa ettiklerini yıkmak için hazırda bekleyen yönetmenler ve çok daha fazlası. Tam da bu sebepten dolayı Milano’ya geldiğinizde, her sokağın Roma’ya çıkmayacağını; Rönesans’ın ise birçok harika örneğinin Floransa’da kaldığını söylememiz gerekiyor. Tabii ki İtalyan mimarisini yansıtan muhteşem binaları, Leonardo da Vinci’nin imzasını taşıyan harika eserleri göreceksiniz. Fakat asıl dünyanın daha bilmediği mimari akımlar hakkında sohbetlere, çağdaş sanat sahnesinin fısıldayarak konuştuğu isimlerin görkemli eserlerine ilk tanıklık eden olacaksınız. İşte, karşınızda biraz ütopik biraz gerçek “İtalya’dan Esintilerle Yeni Dünya”.

Seyahat programınızı yapmadan önce hatırlatalım; Wings ile Milano’nun tüm otellerini %10’a varan indirim ayrıcalığıyla deneyimleyebilirsiniz.

Nerede Konaklayalım?

Arco della Pace | Fotoğraf: Andrea Ferrario – unsplash.com

Milano’da konaklarken her yerin toplu taşıma ile çok yakın olduğunu söylememiz fakat cuma günleri veya özel günlerde grevler olduğu için taksi bulmanın bile çok zor olduğunun altını çizmemiz gerekiyor. Fakat bu haber sizi korkutmasın çünkü Milano tam olarak yürüyerek gezilebilecek bir şehir. Eğer Tasarım Haftası için Milano’ya geliyorsanız etkinliklerin çoğunun gerçekleştiği Brera’da konaklayabilirsiniz. Burası hem seyahatiniz boyunca ziyaret edeceğiniz yerlere çok yakın hem de Milano’nun gerçek anlamda en İtalya’da olduğunuzu hissettiren noktası. Aynı şekilde muhteşem manzarası ile Parco Sempione’nin yanında bulunan Cadorna’yı da konaklama için tercih edebilirsiniz. Leonardo da Vinci’nin imzasını taşıyan kanalı ile daha genç ruhlu Navigli’ye de göz atabilirsiniz. Son dönemlerde New York’taki 5th Avenue ile karşılaştırıldığı için daha da popülerleşen Via Monte Napoleone ne kadar cazip görülse de konaklama için tercih etmeniz seyahat sırasında zorluk yaratabilir. Çünkü kendisi Milano’nun en gürültülü ve en turistik noktalarından biri. Şehrin merkezinden biraz uzaklaşmayı göze alırsanız, bütün genç tasarımcıların kaldığı Milano’nun en gözde noktalarından biri olan NoLo’yu mutlaka radarınıza almanızı öneriyoruz. NoLo, bu aralar şehrin en dikkat çeken mahallerinden biri olarak öne çıkıyor hatta mahallede yaşayan sanatçıların eserlerinin bir araya geldiği biennale programı bile bulunuyor.

Salone del Mobile 2025

Salone del Mobile | Fotoğraf: Anita T – unsplash.com

Tasarım Haftası’nın öne çıkan etkinliği Salone Internazionale del Mobile 2025, 8 ile 13 Nisan tarihleri arasında gerçekleşiyor. Türkiye dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanından gelen tasarımcıların buluştuğu hafta boyunca Milano’nun farklı noktalarında özel sergiler düzenleniyor, konserler ve partiler gerçekleşiyor. Eğer Tasarım Haftası’nı Salone Internazionele del Mobile 2025’in ötesinde de alternatif tasarımlar ile deneyimlemek istiyorsanız 7 Nisan’da başlayan Fuori Salone’nin gerçekleştirdiği etkinlikleri de mutlaka radarınıza almalısınız. Tasarım Haftası’nda düzenlenen etkinliklerin çoğu Brera’da ve Fiera Milano Rho’da gerçekleşirken bütün dünyanın konuştuğu ALCOVA’nın sergisini mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Milano’yu Tasarım Haftası’nda keşfederken Wings ile yapacağınız alışverişlerden 2 kat daha fazla Mil Puan kazanabilirsiniz.

Mutlaka Görülmesi Gereken Yerler

Duomo di Milano

Duomo di Milano | Fotoğraf: Getty Images – unsplash.com

Milano’yu ilk kez ziyaret edecekleri öncelikle Duomo Katedrali’ne alalım. Fakat katedrali ziyaret etmeyi planlayanlar arasında üniversite öğrencileri varsa Milanoluların en büyük batıl inançlarından birini sizinle paylaşmak istiyoruz. Çünkü Milanolular, katedralin çatısına çıkan öğrencilerin mezun olamayacağına dair bir inanca sahip. Kararı size bırakıp bu muhteşem mimarinin detaylarına geçmek istiyoruz. Her yaz dünyanın en saygın orkestralarından La Scala’nın ücretsiz bir şekilde konser düzenlediği meydanın ve yüksek moda markalarının butiklerinin bulunduğu Galleria Vittorio Emanuele II‘nin yanında yer alan Duomo, Milano’nun en popüler noktalarından biri olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik bu devasa yapının tamamlanması tam 500 yıl sürmüş. Avrupa’nın dördüncü en büyük katedrali olan Duomo, dünyanın en fazla heykele sahip gotik mimarilerinden biri olarak geçiyor.

Galleria Vittorio Emanuele II

Galleria Vittorio Emanuele II | Fotoğraf: Laura Adai – unsplash.com

Modayı yakından takip edenlerimizin adını sıklıkla duyduğuna emin olduğumuz Galleria Vittorio Emanuele II, Milano’nun en önemli noktaları arasında yer alıyor. İtalya’nın en eski alışveriş merkezlerinden biri olması ile dikkat çeken Galleria Vittorio Emanuele II; sekizgen form halindeki cam kubbesi, İtalya Krallığı’nın üç başkenti olan Torino, Roma ve Floransa’yı temsil eden armaları ile biliniyor. Moda mağazalarının, kitapçıların ve restoranların bulunduğu Galleria Vittorio Emanuele II‘de ayrıca aperitivo kültürünün başladığına inanılan tarihi Camparino in Galleria ve Prada ile şehrin en önemli pastanelerinden Marchesi’nin iş birliğini yansıtan Marchesi 1824 dikkat çekiyor. Milanoluların Galleria Vittorio Emanuele II için de bir inancı bulunuyor. Galerinin tam ortasında bulunan minik oymanın etrafında topuğunuz ile dönmenin şans getireceğine inanılıyor.

Navigli

Navigli | Fotoğraf: Christina Gottaldi

Leonardo da Vinci’nin dehalığını gösteren en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilen Naviglio Grande yani kanalın bulunduğu bu bölge, Milano’nun en hareketli noktalarından biri olarak geçiyor. Gençlerin, turistlerin ve komşuların sıcak havalarda sokakları doldurmaya başladığı bu mahalle, şehrin barlarını keşfetmek; ılık bir günde kanal etrafında yürüyüşe çıkmak adına mutlaka listenize almanız gereken bir durak olarak karşımıza çıkıyor.

Cimitero Monumentale

Cimitero Monumentale | Fotoğraf: Mick de Paola – pexels.com

Alışılmışın dışında bir seyahat gerçekleştirmek istiyorsanız Cimitero Monumentale‘ye mutlaka uğramanızı öneriyoruz. Bir açık hava müzesi olarak geçen ama aslında mezarlık olan Cimitero Monumentale; şehrin sanat anlayışını yakından gözlemleyebilmek adına en ilginç destinasyonlarından birini oluşturuyor. Cimitero Monumentale, Milanolu ailelerin özel olarak tasarlattığı heykellerden devlet büyüklerinin anıldığı noktalara kadar şehrin tarihini farklı bir açıdan gözlemleme fırsatı sunuyor. Buraya geldiğinizde özellikle Campari ailesinin İsa’nın Son Yemeği’ni merkeze alan devasa bir heykel tasarlattığı mezarlığını ziyaret etmelisiniz.

Parco Sempione

Parco Sempione | Fotoğraf: Leonardo Di Manici – unsplash.com

Özellikle havalar ısınmaya başladığında bütün Milano’nun buluştuğu nokta, Parco Sempione’deyiz. Piknik yapan arkadaşlar, doğum günü kutlayan aileler, köpeği ile yürüyüşe çıkan çiftler, iki ağacın arasına ip gerip yürüyenler ve çok daha fazlası ile Milano’nun en keyifli yerlerinden biri olan Parco Sempione’ye mutlaka uğramanızı öneriyoruz. Ayrıca Parco Sempione’nin içinde bulunan Triennale’de Milano mimarisini anlatan süreli bir sergiyi gezebilir; Castello Sforzesco’da şehrin tarihini keşfedebilirsiniz.

Pinacoteca di Brera

Pinacoteca di Brera | Fotoğraf: htcgezerr – pexels.com

Milano’nun en büyük sergi alanlarından biri olan Pinacoteca di Brera, özellikle Kuzey İtalya ve Lombardiya bölgesinin sanat tarihini keşfetmek için en önemli noktalardan biri olarak karşımıza çıkıyor. Bir sanat eserinin nasıl restore edildiğini gösteren cam mekân alanı ve neoklasik izler taşıyan eserler; sanat tarihini anlayabilmek adına da etkileyici bir ortam sunuyor. 1809 yılında Napoleone Bonaparte tarafından ilk adımları atılan müzenin geçmişi aslında 1776 yılına uzanıyor. Pinacoteca di Brera’nın içinde bulunan sanat akademisi, sanat tarihi ile gelecek arasında bugünden bir köprü kuruyor. İtalya’nın görkemli sanat tarihini anlayabilmek adına Pinacoteca di Brera mutlaka ziyaret etmeniz gereken yerler listesinin ilk sırasında yer alıyor.

Fondazione Prada

Fondazione Prada | Fotoğraf: Gaetano Cessati – unsplash.com

Şehrin tarihi noktalarına bir ara veriyor; çağdaş sanatın en etkileyici sahnelerinden biri için Fondazione Prada’ya doğru yola çıkıyoruz. İçinde Wes Anderson’ın filmlerinden ilham alarak tasarladığı Bar Luce isimli bir kafe de bulunan Fondazione Prada, dünyanın önde gelen çağdaş sanatçılarını ağırlıyor; farklı konseptlerde film seçkileri düzenliyor ve birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor. Milano’daki vaktiniz boyunca çağdaş sanat üzerine yalnızca bir müzeyi ziyaret etme fırsatınız olursa dünyanın nabzını tutabilmek adına en iyi yerlerden biri Fondazione Prada.

Mutlaka Yapılması Gerekenler

Museo del Novecento | Fotoğraf: Ouael Ben Salah – unsplash.com

Her ne kadar Milano, haritadan baktığınız zaman küçük dursa da her sokağında keşfedilecek farklı bir yanı olan özel bir şehir. Tam da bu noktada Wings’in ayrıcalıklar dünyası ile planladığınız Milano ziyaretinizde kendinizi şehrin yereli gibi hissetmek isterseniz birazdan bahsedeceğimiz noktaları mutlaka listenize eklemelisiniz! Eğer Milano’ya geldiğinizde uzaktan çalışmaya devam edecekseniz, önceden rezervasyon yaptırarak Fondazione Giangiacomo Feltrinelli‘nin muhteşem çatı katında bilgisayarınızı açabilirsiniz. Giardino Reneta Tebaldi’de çiçeklenen ağaçların altında kahvenizi içebilir, Galleria d’Arte Moderna‘da Milano’nun görkemli sanat tarihine bakabilir, Villa Invernizzi‘nin dışından bahçesini seyrederek şehrin meşhur filamingolarına tanık olabilirsiniz. Şehrin çağdaş sanat sahnesini dünyanın farklı yerlerinden gelen önemli sanatçılar ile tutan Pirelli HangarBicocca‘nın ücresiz sergilerine katılabilir, MUDEC’e giderek çağdaş Avrupa sanatını yakından gözlemleyebilir, Palazzo Reale Milano’nun süreli sergilerinde geçmişten bugüne bir yolculuğa çıkabilir, Museo del Novecento‘da modern sanatı en klasik örnekleri ile keşfedebilirsiniz. Sevgili Leyla Gencer’in de değerli bir parçası olduğu dünyanın en önemli klasik müzik topluluğu La Scala’nın binasını ziyaret edip bir operaya katılabilir; son olarak Milano’nun gizli kiliselerinden Santuario di San Bernardino alle Ossa‘da mezarlıktaki kuru kafa ve iskeletleri taşımak zorunda kaldıkları şapeli ziyaret edebilirsiniz.

Milano’da Ne Yenir?

Risotto allo Zafferano – Trattoria Madonnina | Fotoğraf: theMagger.com

Milano mutfağı ile İtalyan mutfağı arasında keskin bir ayrım yapmamız gerekiyor. Çünkü İtalya dediğimizde aklımıza gelen makarnalar ve pizzalar, Milano’da yerini geleneksel risotto reçetelerine, ossobuco et yemeklerine bırakıyor. Hatta Milanolular, Schnitzel‘in aslında kendilerine ait olduğunu söylüyorlar! Gelin, Milano’da mutlaka listenize almanız gereken mekânlara bakalım.

Kahvaltı & Brunch

Pasticceria Sissi | Fotoğraf: theMagger.com

İtalya’nın diğer şehirlerinde de olduğu gibi Milano’da kahvaltılar; kruvasan ve kahve eşliğinde başlıyor. Bu noktada Milano’nun en iyileri için; Pasticceria Sissi’de içi çikolata veya krema dolgulu kruvasanını yiyebilir, Marlà’da özellikle Ricotta peyniri ve çikolata parçacıkları ile dikkat çeken kruvasanı tadabilir, Fransız esintileri ile karşımıza çıkan Égalité’de bademli kruvasan yiyebilir, focaccia’lardan kruvasanlara kadar dikkat çeken menüsü ile Pavé’nin meşhur kruvasan sandviçlerini tadabilir, Cafezal’ın demleme kahvelerinin yanında Antep fıstığı ezmeli kruvasanlarını alabilir, şehrin modern fırını Panificio Davide Longoni’de reçelli bir klasik İtalyan kruvasanı olan Cornetto Marmellata’yı deneyebilir, Milano’nun en yenilerinden PAN Milano veya SIGNOR LIEVITO’da matcha kahvenizin yanına kremalı bir kruvasan alabilirsiniz.

Eğer kahvaltı sofralarını uzun tutmayı sevenlerdenseniz Milano’nun klasik İtalyan sabahlarından uzaklaşıyor; şehrin farklı mutfakların prensiplerini harmanlandığı brunch sahnesine gidiyoruz. Milano’daki brunch mekânlarından mutlaka radarınıza almanız gerekenler; mevsimsel olarak değişen menüsünde gastronomi kurallarını takip eden Hygge, Türkiye’den Meksika’ya kadar farklı coğrafyaların geleneksel tabaklarını brunch konseptiyle karşımıza çıkaran, yanına da harika yeni nesil kahveler ekleyen Nowhere, hafta içerisinde ortak çalışma alanı olarak kullanabileceğiniz hafta sonu ise özellikle vegan seçenekleri ile dikkat çeken brunch’lar sunan oTTo bulunuyor. Ayrıca Milano’ya gittiğinizde mutlaka kurucularından birinin Kopenhag’da bulunan efsanevi restoran Noma’nın ekibinden olan Loste Café’ye kahvaltı için uğramalısınız. Bu kafenin özellikle Danish’leri popüler olsa da peynirli egg burger’i de aşırı lezzetli!

Gelato Molası

Gelato | Fotoğraf: Michalengelo Azzariti – unsplash.com

Havalar ısındığı zaman, Milano’da sokakta yürüyen herkesin elinde bir gelato görme ihtimaliniz çok yüksek. Şehrin en iyi dondurmaları için radarınıza; Misciolgo’da İtalya’nın favorisi Crema della Nonna, SBAM Gelati’de ince damla çikolatalı Stracciatella, Olivia Gelato’da bir İtalyan klasiğini en yoğun hâli ile deneyebileceğiniz Nutellone, Gelato Fatto con Amore’de hafif bir seçenek sunan meyveli, Gnomo Gelatoda geleneksel bir lezzet sunan Pistacchio’yu alın.

Aperitivo Saati

Cantine Isola dal 1896 | Fotoğraf: theMagger.com

Milano’da yalnızca bir kural var diyebiliriz: Aperitivo saati! Genellikle akşamüstü 6’dan akşam 9’a kadar süren aperitivo vaktinde; Milanolular iş çıkışında arkadaşları ile keyifli vakit geçiriyor, mekânlar ise özel şarküteri tabakları ve atıştırmalıklar hazırlıyor. İşte, bu noktada Milano’ya gittiğinizde her akşamüstü mutlaka bir aperitivo yapmalısınız! Milano’nun kaçırılmaması gereken muhteşem aperitivo mekânları arasından listenize; Navigli’de kanalın kenarında nefis kokteyller deneyebileceğiniz MAG, kalabalığın sokaklara taştığı şehrin en sevilen şarap evlerinden Cantine Isola dal 1896, doğal şarapları ve atıştırmalıklarını keyifli bir bahçede sunan e/n enoteca naturale, şehrin en kapsamlı aperitivolarından birini avlusunda hazırlayan Fonderie Milanesi, keyifli avlusunda şarküteri tabakları için tercih edebileceğiniz Associazione Salumi e Vini Naturali, güneşli bir havada müzik dinletisi eşliğinde aperitivo yapabileceğiniz Spirit de Milan, vegan menüsü ve lezzetli kokteylleri ile şehrin en popüler bahçelerinden Lom Dopolavoro, avlusunda klasik fakat sürdürülebilir değerler ile hazırlanmış bir İtalyan aperitivosu yapmak için Un Posto a Milano, eski bir kitapçının bahçesinde “İtalya’nın sadelik” anlayışını yansıtan menüsü ile dikkat çeken Colibrì, İtalya’nın en ünlü hostel grubunun avlusunda kokteyl ve Avrupa mutfağının farkı bölgelerinden gelen atıştırmalıkları eşleyen Combo, Moda Haftası’nda kapısının önünü bir moda gösterisine dönüştüren şehrin tarihi mekânında klasik İtalyan kokteylleri içebileceğiniz Bar Basso, Milano’da geçen filmlerde sıklıkla iç mekân olarak kullanılan ve tamamen yerellerin tercih ettiği La Belle Aurore’yi alın.

Akşam Yemeği

Filetto di rombo – Giacomo | Fotoğraf: theMagger.com

Her ne kadar Milano’yu “lüks” kavramı üzerinden sıklıkla konuşuyor olsak da bu şehirde yaşayanlar, küçüklüklerinden beri aileleri ile gittikleri, sade ama lezzetli yemekler sunan geleneksel mekânları daha fazla tercih ediyor. Biz de o yüzden ilk olarak Milano’nun en revaçta olan geleneksel reztoranları ile listemize başlamak istiyoruz. Trattoria Madonnina’da Schnitzel’in Milanese versiyonu olan Cotoletta alla Milanese yiyebilir; Ristorante Nuova Arena’da dana incik ve et suyu ile hazırlanan klasik tabak Ossobuco’yu deneyebilirsiniz. Milano’da deniz yok fakat geleneksel deniz ürünleri restoranları var ve hepsi çok lezzetli! Şehrin farklı noktalarına harika bir iç tasarım ile yayılan Giacomo grubunda şık bir akşam yemeği için Filetto di rombo tercih edebilir, Osteria alla Concorrenza’da kara tahtadaki menüden Sicilya usulü sebze, Parmigiana di melanzane gibi klasik ve hafif İtalyan tabaklarını seçip ortaya söyleyebilir, Antica Trattoria della Pesa’da ve geleneksel ile bugünü buluşturan şehrin gözde noktalarından Trattoria del Nuovo Macello‘da Milano’nun refah dolu geçmişini simgeleyen Risotto allo Zafferano yiyebilirsiniz.

Tortelloni verdi fatti in casa ricotta e spinaci – Ristorante dal Bolognese | Fotoğraf: theMagger.com

Şimdi de şehrin modern yüzünü keşfedelim. Milano’ya geldiğinizde mutlaka tatmanız gerekenler; en ikonikleşmiş “İtalyan fine dining” konseptindeki Langosteria’da farklı deniz ürünlerini bir araya getiren Oyster Bar’dan sipariş verebilir, çağdaş sanat müzesi MUDEC’in içinde gastronominin sınırlarını mevsime uygun yaratıcı bir şekilde zorlaması ile Michelin müfettişlerinden üç yıldız kazanan Bartolini al Mudec’te bir hikâye anlatmak üzere bir araya gelen tadım menüsünü deneyebilirsiniz. Geleneksel osteria konseptini modernleştirerek karşımıza çıkan Gloria Osteria’da maksimalist iç dekoruna karşılık sadelik prensibi ile hazırlanan Spaghetti al pomodoro’ya stracciatella ekleyerek tadını çıkarabilirsiniz. Ayrıca rezervasyonu aylar önceden dolmaya başlayan Michelin müfettişlerinin önerilerinden biri olan Trippa’da günün taze makarnasını denedikten sonra mutlaka Crème brûlée söylemelisiniz. Şehrin en iyi makarnalarından birini yemek için ise ilhamını Emilia-Romagna bölgesinden alan Ristorante Dal Bolognese Milano’ya uğrayabilir; Tagliatelle alla Bolognese veya Tortelloni verdi fatti in casa ricotta e spinaci siparişini verebilirsiniz. Milano’nun en popüler noktalarından biri olan Dry Milano’da ödüllü Napoli pizzalarınızı kokteyller ile eşleştirerek keyifli bir İtalyan akşamı geçirmenizi de öneriyoruz.

Milano’nun modern lezzetlerini Wings ile tüm restoranlarda %15’e varan indirim ayrıcalığıyla deneyimleyebilirsiniz!

Son olarak kendinize veya sevdiklerinize hediye almak isterseniz, Milano’nun yerlilerinin tercih ettiği iki önemli önerimiz var! Şehrin en eski gastronomi noktalarından biri olan Peck’ten şarküteri ürünleri satın alabilir; Milano’nun modern ve sürdürülebilir yüzü olan Terroir Milano’dan yeni nesil çikolatalar, Avrupa’nın farklı yerlerinden gelen konserve deniz ürünleri ve makarna alabilirsiniz.

Hayalinizi gerçekleştirmek ve bir şehri yereli gibi en iyi şekilde keşfetmek istiyorsanız Wings’in programıyla Milano’ya ayrıcalıklı bir şekilde tik atabilirsiniz.

Kapak Fotoğrafı: Roberto Patti – unsplash.com

İlginizi çekebilir: Wander Magger’dan Cinque Terre’nin Çizgisi