İtalyan tasarımcı Miuccia Prada; “Moda, tehlikeli bir bölgedir, çünkü sizi hakkınızdadır ve konusu da çok mahremdir. Beden ve zihinle ilgilidir. Ten ve psikoloji gibi, içinde insan olmaya dair pek çok şey barındırmaktadır.” der. Bu sözden ilhamla, kadın giyimi de zaman içinde toplumsal ilişkiler, uygunluk, beklenti, statü ve başkaldırı gibi türlü kavramların etkisiyle büyük değişimlerden geçti.

Yıllar içinde Kadın Giyim
Yıllar içinde Kadın Giyim | Fotoğraf: glamourdaze.com

Feminizmin yakın zamanda hem sokak modasını hem de podyumları işgal ettiği ortada. Özellikle Maria Grazia Chiuri’nin 2017 İlkbahar/Yaz sezonunda sunduğu “We Should All be Feminists” t-shirtlerinin ardından dünyaca ünlü bütün moda dergilerinde adeta bir üniforma haline gelen bu t-shirtün etkileri ve akımın samimiyeti tartışıldı.

 Maria Grazia Chiuri  (2017)
Maria Grazia Chiuri (2017) | Fotoğraf: highxtar.com

Kimileri kapitalizmin başka bir çok şeyde olduğu gibi,”feminizm” kavramı üzerinden de prim ve kar elde ettiğini savunurken, diğer bir grup kadınların hissettiklerini üzerlerinde taşıdığını ve bu “statement” için geç bile kalındığını savundu. Fakat şu bir gerçek ki bir “trend” haline gelmiş olsun ya da olmasın feminizm ve moda ilişkisinin geçmişi sandığımızdan çok daha uzun yıllar öncesine dayanıyor.

Moda ve Dönemin Dinamikleri İlişkisi

Uzun yıllar boyunca kadınlar için güce erişmenin yolu zamanın modasını yansıtabilen elbiseler olmuş. Elbette bu moda anlayışlarının son derece zorlayıcı ve kısıtlayıcı olduğu dönemler de yaşanıyor. 16. yüzyılda öncelikle fahişeler tarafından dekoratif ve işlevsel olarak kullanmaya başlanan maske; dönemin saygın kadınları tarafından kendileri için yasak olan tiyatro performanslarını izleyebilmek ve at binme esnasında dönemin modası olan soluk tenlerini korumak amacıyla kullanılıyor.

1860’larda ise çelik tel kafesin icadı ile çemberli etekliğin çapı moda tarihinin en geniş ölçülerine ulaşıyor. Ancak eteğin genişliği hareket kabiliyetini sınırladığından giyen kadını çaresiz ve izole bir hale getiriyor. Öyle ki giyilmesi son derece zor olan, inanılmaz derecede ağır ve yazları çekilmez hale gelen bu etek yüzünden İngiltere’de üç bin kadının 1850-1860’lı yılları arasında can verdiği biliniyor!

Krinolin Etek
Krinolin Etek | Fotoğraf: Modanın Tüm Öyküsü

1850’lerin krinolin modasında şaşırtıcı olan bir diğer nokta ise bu sınırlayıcı giysi biçiminin esasen kadınların giyim özgürlüğü bakımından bir geriye gidiş olması. Zira 18.yüzyılın sonunda hakim olan neoklasik moda akımlarının tanımlayıcısı olan kombinezon elbise ağır korselerden arınmış basit ve rahat bir forma sahip. Elbiselerin böyle sade ve dönemi için vizyoner sayılabilecek rahat bir tasarımda olmalarının nedeni ise korseler ve kumaşların ağırlığı ve renkleri de dahil olmak üzere, geçmiş dönemlerin formalitesinin ve Rokoko döneminin abartılı süslemelerinin reddedilmesi.

Kombinezon Elbise
Kombinezon Elbise| Fotoğraf: wikipedia.org

Pek çok anlamda vizyoner elbisenin ilginç diğer bir özelliği ise günümüzde de kadın giyiminde çok eleştiri toplayan “cep”sizlik. Çünkü basit ve düz kesimi itibariyle; kendinden önceki manto elbiselerden farklı olarak bu elbisenin dökümü ceplerin saklanmasına izin vermiyor. Böylece kadın modasına büzme ipli keseler ve çantaları kazandırıyor.

Krinolinlere geri dönecek olursak, böyle sınırlayıcı bir giysinin kabul görebilmesinin nedeninin; kadının saygınlığının evcimenlik ve ev hayatının dar tanımlı sınırları ile ilişkilendirilmesine bağlayabiliriz. Coventry Patmore’da Viktoryen kadını idealleştiren şiirinde kadını; kısıtlanan ve ana görevi evin idaresini gözetmek olan “evin meleği” olarak tanımlıyor. Ancak kadınların kısıtlanmış ve çerçevesi çizilmiş hayatları, dönemin teknolojik gelişmeleri ve büyüyen sanayisi ile tezat oluşturyor ve sonuç olarak yüzyılın sonunda, Viktoryen dönemin kapanmasına yakın, dikey dökümlü etekler yerini kalçalara rahatça oturan verev kesimli elbiselere bırakıyor.

Late Victorian Dress| Fotoğraf: fiveminutehistory.com

Şık elbiselerin savurganlığının ve gösterişliliğinin yanında ısmarlama takımlar kadınlara kullanışlı bir alternatif sunmaya başlıyor. İlk olarak House of Creed gibi terzi evleri tarafından her türlü hava şartına dayanaklı tüvitten yapılan ve aristokrat kadınlar tarafından sportif faaliyetde kullanılan iki parçalı etek takımlar, sonradan şehir hayatına uygun dış giyim için daha yumuşak kumaşlardan dikilmeye başlanıyor. Bu trend aynı zamanda kadınların artan özgürlüklerini ve Viktoryen dönemin sonunu getiren ” kadınların oy kullanma hakkı”na yönelik ilk adımları da ifade ediyor.

Bir Amerikan Arketipi: Gibson Kızı

Amerikan kadınının giyim kuşam konusundaki özgürleşmesine ise ressam, eleştirmen ve illustratör Charles Dana Gibson tarafından çizilen bir dizi ilüstrasyon öncülük ediyor. Böylece Gibson kızı, dünya çapında kabul gören ve tablolar, ilüstrasyonlar ve fotoğraflar aracılığı ile geniş bir takipçi kitlesine ulaşan ilk Amerikan güzellik sembolü oluyor.

Gibson Kızı
Gibson Kızı | Fotoğraf: pinterest.com

Güzelliğin ve bağımsızlığın simgesi olmanın yanında Gibson Kızı kendini gerçekleştirmeye de yeterli görünüyor. Öyle ki Gibson Kızı, ilüstrasyonlarda üniversiteye gidiyor, dengi erkeklerle neşe içinde şakalaşıyor, kişisel ilgi ve yeteneklerinin peşinden gidiyor. Bunların yanı sıra bisiklet sürme, at binme gibi çeşitli sportif faaliyetlere de ilgisi olan Gibson Kızı, aynı zamanda sayıları gittikçe artan, erkeklerle aynı düzeyde eğitim alan ve işgücüne dahil olan Amerikan kadınını temsil ediyor.

Her ne kadarABD’nin bu paradigmaya düşkünlüğü I. Dünya Savaşı’nın başlaması ile sona erse de, Gibson Kızı’nın atletik duyarlılığı Amerikan moda estetiğinin bir parçası olmayı sürdürüyor. Böylece bu arketip 19. yüzyılın kısıtlayıcı giysileri ile 20. yüzyılın daha aktif giysileri arasında bir köprü kuruyor ve ileri düşünceli modern kadına ilişkin bir ideali temsil ediyor.

20. Yüzyıl İtibariyle Moda

Esasen bütün moda tarihi incelendiğinde; giysilerin ancak toplumsal, ekonomik ve politik kültürün içine yerleştirildiklerinde modaya dönüşerek zamanın estetik anlayışını yansıttıklarını söylemek mümkün.”I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, Paul Poiret imzalı düz dar etekle silüete”S” şeklini veren baskılı korseler gözden düşüyor ve yerine Coco Chanel imzalı basit ince hırkamsı takımlar ile Jean Patou’nun spor giyimden etkilenen işlevsel, rahat kıyafetleri yerleşiyor.”( Modanın Tüm Öyküsü, Marnie Fogg)

Jean Patou | Fotoğraf: themds.com
Chanel Takım
Chanel Takım | Fotoğraf: cocochanelnhd.weebly.com

Chanelin modaya getirdiği yegana yenilik ise elbette yalnızca takımlardan ibaret değil. Günümüzde her kadının dolabında bulunan “little black dress” de Chanel’in aykırılık göstergelerinden bir tanesi. Zira kombinezon elbisenin sade ve incelikli kesimini taşıyan bu elbise döneminde “aykırı kızlar” (flappers) olarak bilinen ve hedonist bir yaşam sürdükleri iddia edilen özgür ruhlarıyla nam salmış genç kadınları, akşam altıdan sekize kadar süren özel partilerde bir araya getiriyor.

Pantolonun Kabulü

Coco Chanel’in neden moda tarihinde bu kadar önemli bir yeri olduğunu sorgulamış olabilirsiniz. Günümüz bakış açısı ile bakıldığında ortaya koyduğu işlerin neden bu denli çığır açıcı olduğunu anlamak zor. Ancak Coco Chanel takımlarından, küçük siyah elbisesine kadar modern kadın modasının temelini atan pek çok atılımı gerçekleştiren cesur bi modacı.

Chanel Beach Pyjamas
Chanel Beach Pyjamas | Fotoğraf: bbc.com

Chanel’in moda tarihine bir diğer katkısı ise koleksiyonuna pijama tarzı plaj kıyafetlerini dahil ederek pantolonun kabülüne öncülük etmiş olması. Böylece geniş paçalı pantalonlar resmi olmayan gece toplantılarında giyilmeye ve hoşgörü ile karşılanmaya başlanıyor.

Yaygın olarak pantolon giyimini Chanel önderliğinda başlamış olsa da 20. yüzyıldan önce de pantolon giyme denemeleri yapılmış elbette. Üstelik pantolonun bir kadın tarafından ilk giyilişi Osmanlı topraklarında gerçekleşiyor. “Çölün Kraliçesi” olarak anılan Lady Hester Stanhope Ege Denizi’nde geçirdiği bir kaza sonrasında yardıma gelenler tarafından kurtarılıyor ve kendisine erkek giysileri veriliyor. Stanhope verilen pantolon ile öyle rahat ediyor ki seyehatin hedefi Mısır’a vardıktan sonra bile pantolonu üzerinden çıkarmayı reddediyor!

Pantolon giyme cesaretini gösteren bir başka kadın ise Amerikan aktivist ve ilk kadın dergilerinden Lily’nin kurucusu Amelia Bloomer. Bloomer “Türk pantolonu” olarak da anılan şalvar pantolonun rahatlığını dönemin sınırlayıcı kat kat giysilerine tercih ediyor ve bu kararını 1851’de Lily’de okuyucularına duyuruyor.

Bloomer Costume
Bloomer Costume | Fotoğraf: smithsonianmag.com

Dönem dönem çeşitli kadınlar tarafından benimsenen pantolon, asıl patlamasını ise 1. Dünya Savaşı esnasında yaşıyor. Erkeklerin cepheye gidişi ile birlikte fabrikalarda onların yerini alan kadınların tulum giydiklerinde çalışma performanslarının arttığı keşfedilior. Buna rağmen pntolon giyiminin önündeki engeller sona ermiyor.Öyle ki erkeksi giyimin öncüsü olarak kabul edilen Alman asıllı sinema oyuncusu ve şarkıcı  Marlene Dietrich bile 1930’lu yıllarda, pantolon giydiği için Paris polisi tarafından uyarılıyor.

Marlene Dietric
Marlene Dietric | Fotoğraf: medium.com

Pantolonun tam anlamıyla kabul görme başlaması ise yine ekonomik ve politik kültürün etkisi ile gerçekleşiyor. 2. Dünya Savaşı yıllarındaki ekonomik kriz neticesindeki yoksulluk ve kıtlık ciddi anlamda etkili olunca savaşagiden erkeklerin eski giysilerini, pantalonlarını giyen kadınları kimse umursamamaya başlıyor.

Women Wearing Overalls
Women Wearing Overalls | Fotoğraf: pinterest.com

Pantolonun tamamen kabullenilmesi 1960’lı yılları buluyor. Andre Courgers’in kadınlara kot pantolonu tanıtması ve Yves Saint Laurent’in resmi davetlerde giyilmek üzere hazırladığı kadın smokin pantolonun benimsenmesi adına büyük rol oynuyor. Barbra Streisand Funny Girl filmindeki rolü ile ödül kazandığı Oscar törenine pantolon ile katılırken; 1970’ler de pantolon kadınlar için modaya uygun bir kıyafetolarak kabul görüyor ve Katharine Hepburn, Diana Ross, Jane Fonda, Diane Keaton gibi isimler tarafından sıkça giyilerek popülerleşiyor.

Barbra Streisand
Barbra Streisand | Fotoğraf: the New York Times

Kadın Giyim ve Geleceği

Kadın giyim görüldüğü üzere (sanılandan farklı olarak) rastgele gelişen estetik algılarının modaya yansımasından ibaret değil. Moda tarihinde pek çok tercih esasen kadının sosyal ve çalışma hayatına adapte oluşundan, zihnen özgürleşmesinden ve özgürlük arayışından ilhamını alıyor. Bu anlamda pantolon giyilmesi kadar basit bir özgürlük dahi pek çok kadının yıllarca ortaya koyduğu kollektif çabanın eseri.

Moda'da Çeşitlilik
Moda’da Çeşitlilik | likely.com.my

Günümüzde feminizm moda üzerindeki etkilerini,farklı beden tiplerinin ve giyim tercihlerinin dışlanmasına son verilmesi ile gösteriyor. Modada yıllardır süregelen “ideal vücut tipi”, renklerin “ideal ten rengi”ne göre seçilmesi , bazı kıyafetlerin ancak belirli yaşlarda kadınlar tarafından giyilebileceği gibi beden ölçüsü, etnik geçmiş ve yaş gibi sınırlayıcı kriterler ortadan yavaş da olsa siliniyor. Böylece kadın giyim, kadın bedeni üzerindeki eril okumalardan olabildiğince arındırılarak mümkün olduğunca rahat, pratik ve giyenin kendini iyi hissetmesinin amaçlandığı yeni bir bakış açısı kazanıyor.

İlginizi çekebilir: Chic Magger’dan Jean’in Öyküsü