Moda, her zaman seçimlerimizi ve algılarımızı incelikle etkileyen, her yerde var olan bir etken olmuştur. Bazıları modaya kayıtsız olduğunu iddia etse de, ne giyileceğine dair verilen her karar -bilinçli ya da bilinçsiz- bir moda seçimidir esasında. Bu tez, Silikon Vadisi’nin teknoloji patronlarından zamanın popüler kültür ikonlarına kadar çeşitli merceklerden gözlemlenmiş, modaya uymamaya çalışmanın bile kendi içinde kasıtlı bir moda ifadesi olduğunu göstermiştir.

gettyimages-175662065
Mark Zuckerberg’ün Vazgeçilmez Gri Tişörtü ve Kapüşonlusu | Fotoğraf: Getty Images

Facebook’un CEO’su Mark Zuckerberg, genellikle alametifarikası olan gri tişörtüyle görülüyor. Zuckerberg’e göre bu seçim, daha önemli görevlere odaklanmak için önemsiz kararları ortadan kaldırmakla ilgili. Fakat bu basit görünen tişört bir verimlilik sembolünden daha fazlası; çok spesifik bir mesaj ileten bir moda seçimi aslında. İşine dış görünüşünden daha fazla öncelik verdiğini göstererek, moda konusunda endişelenemeyecek kadar görevine odaklandığını ima ediyor. Yine de bu karar onu, kökleri Bauhaus gibi sadeliği ve işlevi savunan hareketlere dayanan minimalist bir estetikle aynı çizgiye getiriyor.

Zuckerberg’in benimsediği üniforma, kendisinden önceki Steve Jobs’unki gibi, halkın hayranlığını aşarak klişeye dönüştü; günlük olarak giydiği, üzerine tam oturmayan kapüşonlu sweatshirt ve kot pantolon, Silikon Vadisi’nin hem kıyafet kodu hem de baskın kişiliği haline geldi. Fakat Zuckerberg’in modaya karşı bağışıklığı olmadığını biliyoruz çünkü tercih ettiği güvercin grisi tişörtlerin Brunello Cucinelli’den özel olarak sipariş edildiğini ve tanesinin 300 dolardan fazla olduğunu basit bir araştırmayla bulmak zor değil. Ancak Zuckerberg’in Cucinelli’ye olan ve en az 2016’ya kadar uzanan sadakatinin en ilginç yanı, lüks temellere bu kadar para harcaması değil –Cucinellinin marka felsefesi. Zuckerberg’i kendi arkadaş çevresine katmayı başaran Cucinelli, markanın artan piyasa değerine rağmen, nötr tonlarda kaşmir ile görünüşte mütevazı bir görünümü, bu kaşmiri geniş bir felsefi vizyona bağlayarak, idealize edilmiş bir sosyo-kurumsal ütopyayı teşvik etmek için Platon ve Kant’ın fikirlerinden yararlanarak başarılı bir şekilde pazarlıyor. Peki basic parçalara neredeyse bütün servetinizi yatırıp – Z Jenerasyonun tabiriyle- ‘quiet luxury’ trendinin ‘öncüsü’ olursanız giydiğiniz şeyler gerçekten basic sayılır mı?

5acf81905089dc47f49724d1_gettyimages-814034854
Brunello Cucinelli imzalı Tişört | Fotoğraf: David Paul Morris/Bloomberg – Getty Images

Kapüşonlusunun gerçek sembolizmi budur belki de. Neticede her şey sosyal ayrıcalıkla ilgili. Ne de olsa beyaz, orta yaşlı, heteroseksüel bir erkek için ciddiye alınmak sıra dışı bir şey değil. Başka bir açıdan bakalım. Bir kadın yatırımcı toplantısına kot pantolon ve kapüşonlu tişörtle gider miydi? Ve ciddiye alınır mıydı? Beyaz olmayan biri bir yatırımcı toplantısına kot pantolon ve kapüşonlu bir tişörtle gelebilir miydi? Ve önyargısız bir şekilde karşılanır mıydı? LGBT bir kişi bir yatırımcı toplantısına kot pantolon ve kapüşonlu bir tişörtle gelebilir miydi? Daha önemlisi fikirleri ilgiyle dinlenir miydi?

Sorularımızın cevaplarına Yahoo’nun eski CEO’su Marissa Mayer de ilgi çekici bir örnek teşkil ediyor. Bir zamanlar Vogue’un moda sayfalarında yer alan Mayer, modaya olan ilgisinin profesyonel imajını zedelediğini düşünen Silikon Vadisi’ndeki meslektaşlarının eleştirilerine maruz kalmıştı. Etkileyici özgeçmişine ve başarılarına rağmen, şık kıyafetleri bazılarının onun ciddiyetini ve işine olan bağlılığını sorgulamasına yol açtı. Bu tepki, teknoloji sektöründeki paradoksun altını çiziyor: modayı esastan reddederken, tersine çevrilmiş bir kıyafet kuralına bağlı kalmaya devam ediyor -“Modasızlık Kuralı”. Mayer’in deneyimi, modayı önemsemenin ya da öyle görünmenin profesyonel ortamlarda nasıl algılandığını etkileyebileceğini gösteriyor.

img-marissamayer1_160141420863
Marissa Mayer’in Vogue Kapağı | Fotoğraf: Vogue

“Elbette, ben de çok seviyorum” diye belirtiyor Miuccia Prada bir röportajda, modanın önemine değinerek. “İnsanların hiçbir şeyi olmasa bile, bedenleri ve kıyafetleri vardır. Yani, her gün kendilerini giyinme ritüeli sırasında oluşturdukları kimlikleri vardır.” Neticede, moda yıllarca kültür, tarih, ve politikayı analiz etmek için bir araç olarak kullanılmış; yazılı tarihin tamamında (Vedalar, İncil ve Kuran dahil) bir betimleyici unsur olmuş. Aynı zamanda sosyal kimliğinizle doğru orantılı olarak sıklıkla bir silah olarak, her giyinişimizde kendimiz hakkında bir şeyler söylediğimiz bir ifade biçimi sayılmıştır.

Yoksa neden Hillary Clinton’ın kampanyası, başkan adayının kıyafetinin yorumlandığı  The Washington Post eleştirmenine saldırmak zorunda kalsın ki? Senatör Clinton’ın Senato kürsüsünde çok hafif bir göğüs dekoltesi vermesi ile ilgili bazı eleştirel sözlere verdiği öfkeli tepkiyi izleyen medya fırtınası, aynı şekilde Clinton’ın bir kadının fikirlerinden ziyade giyimine odaklanmanın cinsiyetçilik olduğuna dair feminist retoriğe başvurmasına yol açmıştı. Hoş, Clinton kampanyasında feminizmin bu noktada ne kadar ilerlediği de bir tartışma konusu fakat bu bağlamda doğru bir atıf olduğu açıktı.

clinton650
Kargaşa yaratan ‘dekolte’ | Fotoğraf: C-Span – The New York Times

Norveçli ekonomist Daniel Solum Kjølstad, istediğiniz gibi rahat giyinmenin gerçek bağımsızlığı temsil ettiğini ve mutluluğa katkıda bulunduğunu savunuyor. “Takım elbiseler ve modaya uygun saç modelleri orta sınıfın zenginlik gösterme çabalarından ibarettir ve zeki insanlar bunları sosyal statü mücadelesi olarak görür.” Kjølstad’a göre gerçek zenginlik sürdürülebilir mutluluğa yol açar.” Bu anlamda Zuckerberg, rahat tarzıyla hem içeride hem de dışarıda gerçek zenginliği akıllıca ortaya koyuyor.”

Yazılımcı Ankit Chand ise bunun markalaşmayla ilgili olduğuna inanıyor: “Mark da dahil olmak üzere pek çok kişi, meşgul olduğu için her gün aynı tip gömlek giydiğini söylüyor. Ben aynı fikirde değilim. Cesaretle söyleyebileceğim bir sonuca vardım ki o, genç yaşta önemli biri olmak isteyen ve olmak istediği statüde ilham kaynağı bulmuş biri. İlham kaynağınız gibi olmak hepimizin hayallerinden biridir. Mark’ın yaptığı da buydu. İlham kaynağının tarzını taklit ediyordu. Fark ettiyseniz Steve Jobs da her gün aynı siyah gömleği giyiyordu.

zucker-800x400
İlham kaynağı Steve Jobs ve Mark Zuckerberg

1980’lerin başında Japonya’ya yaptığı bir gezide Jobs, Sony’nin başkanı Akio Morita’ya şirketin fabrikalarındaki herkesin neden üniforma giydiğini sormuş. Morita, Jobs’a savaştan sonra kimsenin kıyafeti olmadığını ve Sony gibi şirketlerin çalışanlarına her gün giyecek bir şeyler vermek zorunda olduğunu söylemiş. Yıllar geçtikçe, bu üniformaların özellikle Sony gibi şirketlerde kendilerine özgü stilleri oluşmuş ve çalışanları şirkete bağlamanın bir yolu haline gelmiş. Jobs, “Apple için de bu şekilde bir bağ kurmak istediğime karar verdim” diye anlatıyor bu anıyı.

Sony, stile verdiği önemle üniformasını ünlü tasarımcı Issey Miyake’ye yaptırmıştı. Yırtılmaz naylondan yapılmış, kolları açılarak yelek haline getirilebilen bir ceketti bu. Jobs Issey Miyake’yi aramış ve ondan Apple için bir yelek tasarlamasını istemişti. Jobs şöyle anlatıyor: “Birkaç örnekle geri döndüm ve herkese hepimizin bu yelekleri giymesinin harika olacağını söyledim. Tanrım, o sahneden yuhalanarak indim. Herkes bu fikirden nefret etti.” Ancak bu süreçte Miyake ile arkadaş oldu ve onu düzenli olarak ziyaret etti. Ayrıca, hem günlük rahatlığı ( kendisinin iddia ettiği gerekçe bu) hem de imza niteliğinde bir tarzı yansıtabilmesi nedeniyle, kendisi için bir üniformaya sahip olma fikrini sevmeye başlamıştı. “Issey’den beğendiğim siyah boğazlı kazaklarından bana da yapmasını istedim, o da bana yüz tane falan yaptı”. Jobs bu hikayeyi anlatırken şaşkınlığımı fark etti ve dolabında üst üste yığılmış olanları gösterdi. “Ben bunları giyiyorum” dedi. “Hayatımın sonuna kadar yetecek kadar var.” Dolayısıyla burada sebep apaçık ortada. Bunun meşgul olmakla hiçbir ilgisi yok aksine bir marka olmakla ilgisi var.

img_5747-2
Akio Morita | Fotoğraf: İssey Miyake Design Studios

Hiç kimse kaynağını kesin olarak bilemese de Mark Zuckerberg’in tarzında göründüğünden daha fazlası olduğu açık. İster marka karşıtı bir ifade, ister ana akım dünyayı umursamama mesajı, isterse de tamamen verimlilik meselesi olsun, kıyafet seçimleri önemli bir anlam taşıyor.

Ayrıca bu tercihleri ihtiyaçlar değil arzular yönlendirmektir. iPhone’larında bir zamanlar gereksiz olarak görüldüğü düşünüldüğünde, bu, Jobs’u idol benimseyen Zuckerberg açısından neredeyse ironik bir durum. Daha parlak, daha ileri teknoloji ve kesinlikle sınıf sembolizmine bir katkı olan ve dolayısıyla yapısı itibariyle bir lüks anlamı taşıyan bu telefonlar yıllar geçtikçe çevremizdeki Dünyanın tam anlamıyla iPhone’lara uyum sağlayacak şekilde şekillenmesiyle birlikte daha çok bir ihtiyaç haline gelmeye başladılar. Yazar Henry Petroski’nin gözlemlediği gibi, günümüz dünyasında icadın gerçek anası zorunluluk değil lüks olabiliyor. Söz konusu lüks bir Prada el çantası değil de bir iPhone olduğunda bu iddia daha kolay kabul görebilir, ancak aynı esaslar geçerli.

maxresdefault-114
Gereksinim mi Lüks mü: Başlangıçtan Günümüze iPhone Evrimi | Fotoğraf: Youtube

Güney Kaliforniya Üniversitesi Politika, Planlama ve Kalkınma bölümünde profesör olan ve *The Warhol Economy: How Fashion, Art, and Music Drive New York City kitabının yazarı Elizabeth Currid, “Modadan nefret etmek çok kolay,” diyor. “Moda gibi kültürel endüstriler genellikle liseli kızların önemsiz ilgi alanları olarak görülüyor” diye devam eden Currid, “ancak gerçekte, kültürel çalışmalar için büyüleyici bir alan ve binlerce terzi, kesimci, kalıpçı, nakliyeci, emlak simsarı ve reklamcıyı destekleyen hayati bir ekonomik sektördür” şeklinde açıklıyor.

Çalışma Bürosu istatistiklerini analiz eden Currid, New York’un Amerika Birleşik Devletleri’ndeki en yüksek moda tasarımcısı yoğunluğuna sahip olduğunu tespit etti. Bu durum, New York Moda Haftası’na katılan Rusya, Türkiye, Hindistan ve Brezilya’dan yabancı tasarımcıların çeşitliliğinde açıkça görülüyor.

screenshot-2024-06-25-at-02-07-38
Moda Haftasının Küresel Ekonomik Etkisi: Üç Merkez Karşılaştırması (Milyon ABD Doları Cinsinden) | Görsel: Statista Research Centre

Currid’in de belirttiği gibi, “moda kısmen fantezi olsa bile, onu üretmek için gereken etkinlik yoğunluğu ve bunun sonucunda ortaya çıkan sosyal yayılma, bir şehir için önemli bir ekonomik avantaj sağlayabilir.” İronik bir şekilde, modayı eleştirenlerin yazar olduğu dergiler de genellikle elbiseler, çantalar ve ayakkabılardan elde edilen reklam gelirleriyle mali olarak ayakta duruyor.

Moda istense de istenmese de her sektör ve endsütriyi etkileyen önemli bir güçtür. Modaya uygun giyinmeme tercihi bile bir ifadedir. Bu, toplumsal baskıların belirli estetik standartlarına uyma zorunluluğunun reddedilmesi anlamına gelse de. Bu durum,  modanın geçici trendlerini küçümsediklerini ifade etmek için kasıtlı olarak sade ve sıradan kıyafetler seçtikleri normcore trendinde gözlemlenebilir. Bu seçim, moda trendlerini reddetmenin bile kendi başına bir trend olduğu paradoksunu vurgulamaz mı?

1682690260-what-is-normcore-05
Normcore | Fotoğraf: Eva Al Desnudo/High Snobiety

Herkes modayı önemser. Giydiğimiz kıyafetler ve kendimizi sunma şeklimiz sahip olduğumuz en güçlü sözsüz iletişim araçlarıdır. Teknoloji CEO’larından popüler kültür ikonlarına kadar moda, insan ifadesinin kaçınılmaz bir yönüdür. Modaya uygun olmamak, modayla ilişki kurmanın başka bir yoludur.  İster minimal ister gösterişli olsun, kıyafet seçimlerimizin her zaman anlamlı olduğunu kabul etmemizin vakti gelmedi mi?

Kapak Fotoğrafı: Getty Images

İlginizi çekebilir: Gizem Kalaç’tan Moda Yargıları