Monteverdi Ristorante: Şehrin, Her Detayı Özenle Düşünülmüş İtalyanı
Bir restorana girdiğinizde o mekanın şeflerinden mixologist’ine, yaratıcılarından ekibine kadar herkes restoranı “çocuğum gibi” değerlendirmesiyle anlatıyorsa, o mekanın ne kadar özenle kurulduğundan şüphe dahi duymazsınız! Monteverdi Ristorante de tüm ekibin artık “çocuğu gibi” ve özenle düşünülmüş katmanlı detaylarıyla şehrin fark yaratan mekanlarından biri olmaya aday. Güneyin sıcaklığını ve İtalya’nın şıklığını atmosferine katarak güçlenirken, farklı şaraplara uygun kadeh çeşitliliğinden peçete tasarımlarına kadar her detayı düşünülmüş bir İtalyan restoranı burası. Üstelik İtalyan şef Nicole Scandella’nın şefliğindeki restoran, modern-retro atmosferini destekleyen imza tabaklarıyla öne çıkıyor. Gelin bu heyecan verici yeni mekanın hikayesinde ve her biri dikkati hak eden detaylarında bir yolculuğa çıkalım.
“Monteverdi” ismi nereden geliyor, diye sorduğumuzda ekipten aldığımız cevap hem köklü hem de tatlı bir tesadüfün yolcusu: İsmin ilham kaynağı İtalyan besteci, Lombardiya’lı Claudio Monteverdi. Claudio Monteverdi’nin İtalyan ezgileriyle dolu eserleri ve Lombardiya dağlarınındaki rüzgar seslerine İtalyan sofralarının melodisini ekleyince, restoranın atmosferi ortaya çıkmış. Şef Nicole Scandanella’nın da kökleri Lombardiya bölgesinden olunca Monteverdi bütünleşerek tam bir Akdeniz restoranı ruhuna sahip olmuş. Menülerinden peçetelerine kullandıkları logo ise Cremona, Lombardiya dağlarına anlamlı bir atıf…
Restorana girdiğimizde bizi karşılayan yüksek tavanlar ve bir o kadar İtalyan şıklığını yansıtan renk skalası, özenle seçildiği her halinden belli mobilyalarıyla keyifli bir ortam oluşturmuş. Şehrin kalbinde yer almasına rağmen manzarasında tek bir bina dahi görmediğimiz bu restorana içimiz ısınıyor haliyle. Sadece otel içerisinden değil, dış alana açılan kapısından da restorana giriş yapabilme imkanı olması da ayrı bir artı. Geniş alanı fakat bir o kadar da samimi ortamıyla büyülendiğimiz Monteverdi, menü tasarımıyla da şehrin gözdesi olma yolunda ilerliyor.
Başlangıç olarak farklı soslarla zenginleştirilmiş Shrimp Cocktail, garsonların yaptığı buharlı bir sunumla önümüze gelince gözümüzü alamıyoruz. Şef Nicole Scandella, bir sonraki adımda imza tabaklarından biri olan Negroni Tuna’yı anlatmak üzere yanımıza geliyor: “Arkadaşlarımla birlikte olduğum neşeli bir sohbette içilen Negroni kadar lezzetli bir kokteyl daha düşünemiyorum. Bu lezzeti tekrar tekrar yaşamayı ve Aperativo keyfimizi zamana yaymayı düşlerken yaptığım çalışmalar sonucu ortaya neşeli akşam yemeği masalarına yakışacak bir reçete olan Negroni Tuna çıktı.” Yenilikçi yaklaşımlarıyla geleneksel reçetelere farklı bakışlar üreten Scandella, Lombardiya bölgesine has Gremolada sos eşliğinde hazırladığı Milano’nun geleneksel yemeklerinden Ossobuco’yu da restoranın imza tabaklarından biri haline getirmiş. Ekmekler ve grissinilerde kullandığı mayalar ise Scandella’nın anavatanından geliyor. Trüf mantarı ile servis edilen gnocchi’ye ayrıca hayran kalıyoruz, çünkü Scandella bu tabağı büyükannesinin tarifi ile hazırlıyormuş!
Vermut’tan limoncello’ya kadar birçok alkol bazı ve likörü kendileri ürettiklerinden bahsedince, kokteylleri bir de Monteverdi’nin mixologist’i ve bar şefi Zeynep Özgüvenç’ten dinlemek istiyoruz. İtalya’nın meşhur kokteyllerinden Negroni’nin birçok varyasyonunu barındıran kokteyl menüsünün zenginliği karşısında şaşırırken, mavi kelebek çayında demlenmiş cin ile hazırlanan ve Botticelli’nin “Primavera” eserinden ilham alınarak hazırlanmış Negroni Primavera ve İtalya’da tarihin ilk kadın güzel sanatlar öğrencisine ithaf edilerek hazırlanan kokteyl Artemisia ile yemeğimizi taçlandırıyoruz.
Konseptini İtalyan rönesansı ve sanat üzerine kurdukları kokteyller, bu noktada sadece “kokteyl” olarak kalmıyor ve sunumla birlikte bir “içilebilir sanat” halini alıyor! Ayrıca modern sanata da atıfta bulunan kokteyl menüsünde Yayoi Kusama’dan ilham alınarak hazırlanan Negroni Artista isimli bir negroni yorumu da mevcut. Menüde yer alan Negroni Caprese’i sorduğumuzda, Caprese salatası tadını alabildiğimiz bir kokteyl oluşundan bahsediliyor. Duyular arası geçişi başarılı bir şekilde yansıtan restoranda yediğinizi içebiliyor, içtiğinizi yiyebiliyorsunuz aslında!
Alkol seçkisi ise, dünyanın çeşitli yerlerinden gelen farklı seçeneklerle zenginleştirilmiş. Şarap menüsündeki 294 çeşidin hepsi, 2024 Genç Sommelier Yarışması’nın birincisi olan sommelier Türker Soner Sümer tarafından tek tek seçilmiş. “Hepsi çocuklarım gibi, listeden çıkarmaya kıyamadım” dediği seçkide Sicilya, Piemonte, Toskana gibi bölgelerden getirtilen şaraplar, geldikleri bölgelerin kimlikleriyle bütünleşiyor ve aynı bölgelerden ama farklı segmentlerden oluşan geniş bir yelpazede sunuluyor. Lombardiya’nın yıldız şaraplarından Franciacorta ise, Türkiye’de sadece Monteverdi tarafından servis ediliyor. Yıllandırılabilen bu köpüklü şarabı deneme şansını bulduğumuz için şanslı hissediyoruz.
Restoran, aynı zamanda özel davetlerinizi ve toplantılarınızı hazırlayabilmeniz adına size özel bir oda sunuyor. Ses geçirmez bu oda sayesinde “private” olarak atmosferin ve mutfağın tadını çıkarma şansınız var. Belirli günlerdeki DJ performansları ile genç bir kitleye de hitap eden Monteverdi, geleneksel İtalyan ruhunu yaşatırken günümüzün trendlerini de yakalamayı başarıyor. Dış mekanın ısıtıcıları sayesinde yaz-kış demeden dışarısının keyfini sürme şansımızın olduğunu bilmek mutluluk verici. Genel enerjisiyle bir otel restoranından çok çok daha fazlası olmayı başaran Monteverdi, ekip ruhu ve detaycılığıyla bize kendini hayran bırakırken biz de Şef Nicole Scandella’nın özel tiramisusuyla gecenin kapanışını yapıyoruz.
Şehrin bu yeni ve büyüleyici İtalyan’ına dair daha fazlasını keşfetmek için buraya göz atabilirsiniz.
Kapak Fotoğrafı: Monteverdi Ristorante
İlk yorumu siz yazın!