Her ne kadar Mozart in the Jungle izlerken zehirler, kılıçlar ve zehirlenmiş kadehlerle trajik bir sonla karşılaşmasak da Rodrigo, her sezonda aslında kendi kararsızlığının ve düşünce karmaşasının yarattığı trajedilerin kurbanı oluyor. Onun yolculuğundaki düşüşler Hamlet’inkinden farklı olsa da ikisi de kendi trajedilerinin hem yazarı hem de kurbanı.

Mozart in the Jungle

Modern Zamanlar Hamlet’i

Klasik Yunan Edebiyatında Hamartia, Türkçe’de gaflet… Kahramanın yolculuğunda trajik sonuçlara yol açan hata, yanlış değerlendirme veya kusur anlamına gelir ve kahramanın düşüşüne sebep olur. Her ne kadar bu düşüş fiziksel de olabilse de, burada bahsedilen biraz daha soyut bir düşüş. Edebiyatta bu düşüşü yaşayıp trajik bir sonla baş başa kalan kahramanların sayısı bir hayli fazla, Shakespeare’in Hamlet’i de akıllara ilk gelenlerden…

Trajik sonlarıyla izleyiciye veya okuyucuya katarsis yaşatan bu kahramanlar bize her zaman eski İngilizce, Latince ya da anlamadığımız herhangi başka bir dilde konuşuyor gibi gelse de, aslında hepsi bizim dilimizi konuşur. Hatta dikkatli bakarsak Hamlet, hemen yanımızda. 

New York Senfoni orkestrasının şaşalı görüntüsünün ardında yaşananları Maestro Rodrigo’nun çevresinde dolaşarak sunan Mozart in the Jungle dizisi aslında her sahnesinde güzel müzikler duyduğumuz ve görsel kompozisyonlarına bayıldığımız bir yapımdan çok daha fazlası. Aslında, birden fazla yönüyle modern bir Hamlet hikâyesi.

Hamartia’nın sonucunu yaşayan trajik kahramanlarımız Hamlet ve Rodrigo’nun benzerliğini görmek, bizi modern zamanın trajik kahramanlarının varlığına bir kez daha inandırıyor.

Rodrigo, her yönüyle marjinal tarafta kabul edilen, saçlarını kestiğinde bile o marjinal ve farklı olarak algılanan yanını bırakmak istemeyerek bir tutam saçını uzun bırakan bir karakter. Belki de bu yanına çok alıştığımız için, Mozart’ın hayaletiyle karşılaştığında seyirci olarak gerçeklerden uzaklaşmaktansa bu hayalin de gerçek olduğunu farz ediyoruz. Bu durum aynı Hamlet’in, babasının hayaletiyle karşılaşmasına benziyor. Kafalarının içinde dolaşan düşünceler bir hayalet formunda ortaya çıkıyor.

Hayalet formunda karşımıza çıkan düşünce karmaşası, hem Hamlet’i hem de Rodrigo’yu benzer şekilde belirli bir aksiyona yönlendirmek istiyor. Ancak kahramanlarımızın özündeki kararsızlık, Hamartia veya gaflet duygularıyla onlara engel oluyor. 

Hem Hamlet, hem Rodrigo’yu çoğu zaman ne yapacaklarını bilemez halde dolaşırken bulup, bir karar almalarını ve o kararı uygulamalarını bekliyoruz. Babasının intikamını almak için beynindeki düşüncelerde kaybolan Hamlet gibi, Rodrigo da ulaşılması imkansız sayılabilecek bir başarıyı idealize edip bu düşüncede kayboluyor. Muhtemelen New York Senfoni Orkestrası, Rodrigo’nun gelişiyle hiçbir zaman mükemmel algısına ulaşamıyor ve belki de bu yüzden Hamlet, kararsızlıkları ve düşünceleriyle boğuşurken babasından intikam alamıyor. Ne prens unvanıyla Hamlet ne de Maestro unvanıyla Rodrigo, kendisinden beklenenleri yerine getiremiyor.

Rodrigo’nun eşi Anna Maria, Hamlet’in davranışları karşısında akıl sağlığını kaybeden ve olabilecek en poetik şekilde yaşamına son veren Ophelia’ya benzerliğiyle karşımıza çıkıyor. Hamlet’in “Get thee to a nunnery” diyerek manastıra kapatmak istediği Ophelia, Mozart in the Jungle’da Anna Maria’nın kendisini manastıra kapatışıyla benzerlik gösteriyor. Hatta Hamlet’in söylediği cümleler sanki bu dizide yankılanıyor.

Her ne kadar Mozart in the Jungle’da zehirler, kılıçlar ve zehirlenmiş kadehlerle trajik bir sonla karşılaşmasak da Rodrigo, her sezonda aslında kendi kararsızlığının ve düşünce karmaşasının yarattığı trajedilerin kurbanı oluyor. Onun yolculuğundaki düşüşler Hamlet’inkinden farklı olsa da ikisi de kendi trajedilerinin hem yazarı hem de kurbanı.

Dev bir trajedinin kurbanı Hamlet, aslında çok yakınımızda ve hepimizin konuştuğu kararsızlık dilini konuşuyor. Farklı bir bağlamda ise Rodrigo da Hamlet’in kararsızlık dilini…

Kapak Fotoğrafı: primevideo.com

İlginizi Çekebilir: Sena Toprakçı’dan Fleabag ve Rahip