theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Bir de minibüste olsa var ya 🙂) Covid-19 olmasa minibüs serisi yapacaktım ama pandemi izin vermedi...
Çok severim... Burada da en iyi filmlerden bazılarını seçmişsiniz. Öte yandan çok bilinir mi bilemiyorum bir gizli hazine daha vardır Allen Sinematografisinde: Another Woman (1998) Komedi değil bir dramdır ve varoluşçu sinemanın çok iyi örneklerinden biridir. Elinize sağlık...
Sanat İnsan İçin... Çok güzel
bir de aranjman vardı hatırlar mısın 🙂
Hocam iyi hoş yazmışsın ama ben bu Türkçe sözlü Rock ile hiç barışamadım 🙂)
Tam da bir sonraki yazımda mı yoksa ondan sonra mı filmin eleştirisini yazayım diye düşünürken sizin yazınızı okudum. Biraz geç kalmışım açıkcası 🙂 Sorrentino benim şu anda yaşayan yönetmenler içinde en sevdiğim ve takip ettiğim bir kaç yönetmenden biri. Filmlerini birkaç kere seyrettim. Bu film bence Sorrentino sinematografisinin zayıf filmlerinden biri ama en zayıfı değil. (Yine bence Berlusconi'yi anlattığı Loro açık ara en kötü filmidir). Loro ve sizin yazınızda da bahsettiğiniz This must be the place'den ise daha iyi buldum. Bu yazıyı okuyunca da toplu bir Sorrentino değerlendirmesi yazmak kaçınılmaz oldu. Elinize sağlık..
Sen de olmasan tiyatro ile ilişkimiz kesilecek 🙂 eline sağlık
Çok severim ve açıkcası da üzerine bir yazıya da başlamıştım ama araya başka yazılar ve konular girdi. Açıkcası çok sevindim hakkında yazıl masına. 3 filmi de seyrettim. Açıkcası A Separation mükemmel bir filmdir ve son dönemin en iyi birkaç yapıtından biridir. Her sene bir kere seyrederim. Everybody Knows ise sanırım diğer filmleri arasında biraz geride kalıyor ama sürpriz sonu ve artan gerilimi ile yine de seyir zevki yüksek bir film.
Bu gidişle Avrupa'da pek çok şehirde meyhaneler olacak. Göç o kadar çok arttı ki. Afiyet olsun diyeyim şimdiden bir sonraki sofranız için 🙂
Rakı, bazı örnekleri gibi, çok kültürel-yerel bir içki. Özellikle evrensel anlamda popüler olan bira, şarap, viski ve votka gibi içkilerden çok temel farkı 'sek içilmemesi'. Yanında hep bir eşlikçi mezelere ve yemeğe ihtiyaç duyması. Zaten rakının tadından ziyade yarattığı kültürel ve sosyal ortamdan dolayı popüler olduğunu düşünüyorum. O yüzden de rakının diğer içkiler içinde çok popüler olacağı kanaatinde değilim. Not: Rakıyı hiç sevemedim ve hiç içmem. Vedat Milör'ün dediği gibi rakı-balık tamamen kültürel bir kod, bir tür şartlanma. İyi yemek iyi şarapla eşlenir. Tabi benim görüşüm olduğunu, kimsenin ağız tadına karışmak gibi bir haddim olmadığının altını çizerek, naçizane kişisel görüşüm olduğunu da belirterek yazıyorum. Babam rakıyı çok severdi mesela ve bu bağlamda da rakıyla kurulan ilişkiyi de çok iyi anlayabiliyorum. Elinize sağlık; yazınız aracılığıyla da rakı hakkındaki görüşleri ifade etmiş oldum 🙂)