theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Scorsese ki bana gerçek sinemayı sevdiren Coppola ile birlikte ilk yönetmendir, tamamen katılıyorum. Size de aynen katılıyorum. Nitekim son yıllarda sadece Bond filmlerine gitmişim ve nerdeyse seyrettiğim tüm filmler MUBİ, Netflix, Apple ve Amazon ve Google Play gibi kanallar olmuş. Bir de kendi arşivim. Açıkcası şahsen popüler filmlere karşı değilim ama burada iki konu var: Bir bir film popüler bir tür filmi olabilir ve yine de iyi filmdir. Öte yandan bu çizgi roman ve süper karakter filmleri dijital birer gösteri ürünleri, sinema, daha doğru bir deyişle film değiller. Seyreden de film seyrettim demesin.
Avrupa'nın noel dönemine girmiş halleri bende çocukluğuma ve hayata dair iyi ne varsa hatırlatır.
Remains of the Day de detay konusunda çok iyidir...
En yakın arkadaşlarımdan birinin babası, rahmetli Cengiz Amca bu diziyi mükemmel bir şekilde tanımlamıştı: Şu dört kadın değil mi hani bir araya gelip ne yedik ne içtik kiminle düşüp kalktık diye anlatıyorlar
Ben de bir sevemedim gitti bu diziyi...
Bu benim #MeToo hareketinin ortaya çıkışından itibaren kafa yorduğum, bazen de polemiğe girdiğim bir konu. Özel olarak da Roman Polanski örneğinden hareketle düşündüğüm bir durum. Konuyla ilgili yine The Magger'da yazdığım 'Peter Handke ve 2020 Nobel Edebiyat Ödülü' yazımda biraz açıklamaya çalıştım görüşlerimi.
Çok teşekkür ederim
Ben de açıkcası alıp almamak konusunda çok düşündüm ama sonuçta yazarın kişiliğinden bağımsız kitaba odaklandım. Aslında tüm sanat yapıtlarından öyle yapıyorum; sanatçıyı arka plana itip sanat yapıtını düşünüyorum. İyi okumalar diliyorum..
Bu hafta izleme listemdeydi. Tam üzerine geldi. Teşekkürler...
teşekkürler.. Bayağı ortak bir okuma listemiz varmış. Üç İstanbul'u okudunuz ve beğenmediniz diye anlıyorum. Sevgiler...
Çok teşekkür ederim.
Sanırım sonunda The Royal Tennenbaums'a rakip, The Grand Budapest Hotel'in üzerinde bir Anderson filmi ile karşı karşıya olabiliriz.