theMagger.com'a kayıt olduğunuzda,
• theMagger’a keşiflerinizle katkıda bulunarak, yazar olup dilediğiniz konuda yazılarınızı yayınlayabilir ve kendi blog sayfanızı oluşturabilirsiniz,
• Yazılarını kaçırmak istemediğiniz yazarları, sevdiğiniz kategorileri ve ilginizi çeken etiketleri takip edebilirsiniz,
• Takip ettiğiniz yazar, kategori, etiket ve okuduğunuz yazılara göre size özel ana sayfa akışınızı oluşturabilirsiniz,
• İlginizi çeken yazıları sonra okumak için kaydedebilirsiniz,
• Yakınımdakiler bölümünden çevrenizdeki mekanlarla ilgili theMagger.com'da yazılmış yazıları görebilirsiniz,
• Yazılara yorum yaparak merak ettiklerinizi yazara sorabilir; fikirlerinizi yazar ve okurlarla paylaşabilirsiniz,
Bizimle birlikte pek keyifli bir keşif yolculuğuna çıkacağınızdan emin olabilirsiniz. Şimdiden hoş geldiniz!
Çok teşekkür ederim.
Sanırım sonunda The Royal Tennenbaums'a rakip, The Grand Budapest Hotel'in üzerinde bir Anderson filmi ile karşı karşıya olabiliriz.
Yıllar önce bir yazı yazmıştım: Acı Çekme Kılavuzu... Filmler üzerine bir yazıydı. Bu yazınızı okuduğumda o yazı aklıma geldi. Burada sözünü ettiğiniz konulara da değiniyordu. özellikle de acı çekmeye... revize edip yeniden yayınlamak istedim... Bu arada Button'ın Art as Therapy benim başucu kitaplarımdan biridir; ara ara döner bakarım.
Ben Trans Sibirya planlıyordum emekli olunca. Bu seyahat hala varsa bunu tercih ederim ama açıkcası bu planımı yaptığımda tabi euro bu düzey değildi. İki kişi kalınan kompartımana göre 13-30 bin Euro arasında değişiyor sanırım.
Şimdi asıl konuya gelelim
Bu seyahati yapmak istersek günahımız nedir?
teşekkürler
İlginç bir bilgi teşekkür ederim. Demek ki öyle düşünen tek ben değilmişim
Benim sevdiğim ve dinlediğim bir tür değildir progressive rock. Haliyle de Marillion hayranı değilim ancak bir Kayleigh var ki sözlerini ezbere bilirim. Sanırım edebi bir kaynaktan alınmayan gördüğüm en iyi şarkı sözleri arasında. İngiliz olsaydım ve bir kızım çocuğum doğsaydı adını Kayleigh koyardım kesin.
inşallah diyelim
teşekkürler
Ben Atina'ya iki kere gittim. Sanırım tam da ekonomik krizin üstüne gittiğim için Sintagma'da eylemler, her yerde evsizler, boş restoranlar, dilenciler ile özellikle her yeri sarmış, şehri adeta istila etmiş grafittiler... Atina'ya dair tek iyi anılarım yediğim bir kaç güzel yemek ve özellikle de koleksiyoncusu olduğu Yunan tesbihleri, komboloi ve begleriden bol bol almak oldu. Öte yandan aynı dönemlerde Selanik'e de gitmiştim ve açıkcası orası başta bir dünyaydı. Her anını ayrı bir güzellikle anarım...